Darbe sürecinden sonra Türkiye için yeni bir milat olacağı öngörülüyor. Darbenin olumsuzluklarının psikolojik yansımaları da atlatılabilse yeni bir “gelişme sürecine” girileceği görülüyor. Özellikle mevcut hükümetin 14 yılda kat ettikleri mesafenin iki yılda çok daha fazlasını kat edebileceğini söyleyebiliriz. Çünkü geçen süre içerisinde ne kadar engellemelerle karşılaştığını bu darbe girişimiyle daha iyi anlıyoruz.
Bu sürecin bir başlangıcı olarak Rusya ve Türkiye'nin yakınlaşması ve bu görüşmede alınan kararlar görülebilir. Batı, Erdoğan-Putin görüşmesinde ciddi bir tedirginlik yaşıyor. Yıllardır kurguladıkları planların istedikleri gibi gitmemesi onları derinden endişelendiriyor. Özellikle Suriye üzerinden onları ayırmak isteyen Batı, uzun zaman bunu başaramamıştı. Suriye meselesinde ayrı kulvarlarda bulunan Türkiye ve Rusya, yine de ticaretlerini devam ettirmiş ve birbirlerine karışmama politikasını benimsemişlerdi. Ta ki Rusya'nın uçağının şaibeli bir şekilde Türkiye tarafından düşürülmesine kadar…
Bu süreçten sonra ortalık gerilmiş ve her iki ülke karşılıklı yaptırımlara gitmişlerdi. İki devlet de zarar etmekle birlikte en çok bunu hisseden Rusya olmuştu. Bunu iliklerine kadar hisseden Rusya, Türkiye'yle yakınlaşmak istedi. Bu yakınlaşma en çok Batıyı endişelendirdi. Türkiye-Rusya arasını bozmak adına kendi maşaları vasıtasıyla Suriye üzerinden birçok hamleye kalkışırken; en son uçak düşürme hadisesini kurguladıkları ortaya çıkıyor. Bu planın deşifre olması onları derinden sarsmış durumdadır. Batı, Türkiye'nin yıldızının parlamasını istemedikleri gibi Rusya'nın da parlamaması için yıllarca çalışmışlar. Özellikle ABD ve Avrupa ülkelerinin çoğu bu iki devletin yükselmesini istemezler. Aslında bunun farkında olan iki ülke, ilişkileri bu güne kadar bu çizgi üzerinden yürütmek istediler. Fakat dediğimiz gibi bu çizgiyi sarsan ise uçak krizi oldu.
Bu saatten sonra bu ilişkilerin bozulması için Batının gösterdiği tavrı anlayan Putin'in, Erdoğan'la görüşmesinin çok farklı bir havada geçtiği açıktır. Çünkü Rusya'nın FETÖ'yü çok iyi tanıdığını 2006/2007 yıllarında, okullarını kapattıkları “gerekçeden” biliyoruz. Rusya'da hızla yayılan FETÖ'nün okullarını ani bir kararla kapatma yoluna gitmişlerdi. Rusya o dönemde bu okulları kapatırken; “bu okulların CIA ajan'larının yuvası olduğunu” gerekçe göstermişti. O okulların ABD tarafından kullanıldığı ve istihbarat amaçlı birçok hamleyi yaptıklarını iyi biliyorlardı. Bunu bilen Putin, Erdoğan'a karşı yapılan darbe girişiminin amacını çok daha iyi anlıyor ve birlikte çok daha kapsamlı adımlar atacakları gözüküyor. Bu sadece ekonomik anlamda değil siyasi birçok ittifakın adımları olarak da görülebilir. Özellikle önümüzdeki günler de Suriye konusunu ciddi manada masaya yatıracakları gözüküyor.
Bu süreçten sonra Türkiye'nin, kendisine karşı ikili oynayan ABD'yle ilişkileri nasıl olacak? Bunun yanında AB müzâkerelerinden ayrılacak mı? Batı'dan ilişkileri koparıp Rusya üzerinden Ortadoğu'da yeni bir blok yoluna mı girecek? Hep beraber göreceğiz. Rusya-İran-Azerbaycan ve Türkiye'nin de katılacağı bir zirveyle yeni bir bloğun kapısı aralanabilir. Bu bloğa entegre olabilecek Müslüman Ortadoğu ülkelerinin Türkiye'ye lider gözüyle bakması, batıyı derinden endişelendiriyor. Fakat bunu en çok merak eden Batının; Erdoğan ve Putin'in gizli ajandalarında neler var? Öğrenmeye çalışıyorlar… Sonuç olarak; Batının “parçalama” üzerine kurguladıkları projeleri darbe girişimiyle akim kaldığı, Rusya ve Türkiye'nin ilişkilerinin normalleşmesi ise onları daha da ürkütmüşe benziyor.