Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 40’ıncısı düzenlenen Muhtarlar Toplantısı’nda, Türkiye’nin 14 ilinden mahalle ve köy muhtarı ile Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde bir araya geldi.
Sözde gelişmiş ülkelerin tek kelime etmediği Somali’deki vahşet karşısında, insanlık vazifesini yerine getiren tek ülke Türkiye oldu.”
Somali’de 300’ü aşkın kişinin ölümüyle sonuçlanan saldırıya değinen Erdoğan, sözde gelişmiş ülkelerin tek kelime etmediği Somali’deki vahşet karşısında, Türkiye'nin yardıma koştuğunu belirterek, "Nerede dünyadaki diğer ülkeler? Lafa geldiği zaman bakıyorsun hiç ortada bir şey bırakmıyorlar. Hani sizin uçaklarınız yok mu, sizin cerrahlarınız yok mu, doktorlarınız yok mu, niye göndermiyorsunuz?” diye sordu.
Hâlen Türkiye'den doktorların Somali’de yaralıların tedavisi ile meşgul olduğunu, bazı yaralıların gönderilen uçakla aileleriyle birlikte Türkiye’deki hastanelere getirilerek bakım ve tedavilerinin yapıldığı bilgisini veren Erdoğan, bunun bir dertli olma meselesi olduğunu kaydederek “Nerede mağdur varsa, nerede mazlum varsa biz oradayız, biz duramayız. Bu iş öyle sıradan bir iş değil, rastgele bir iş değil, onun için de bu sorumluluğun bilinciyle hareket ediyoruz. İşte öyle bir güç ki, dünyanın en büyük ordularını, en gelişmiş silahlarını bir araya getirseniz dengini bulamazsınız, bu başka bir sevda.” ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendilerine, ‘Suriye’de ne işiniz var, Irak’ta ne işiniz var, Balkanlar’da, Kafkaslar’da, Orta Asya’da, Kuzey Afrika’da ne işiniz var’ sorularının yöneltildiğine işaret ederek, “Tarih bilmez bu gafillere cevabımız şudur: Ankara’nın doğusundaki ve kuzeyindeki tüm coğrafyalar kalbimizin bir yanı, batısındaki ve güneyindeki tüm coğrafyalar da kalbimizin diğer yanıdır. İnsan kalbini parçalayabilir ve bir kısmından vazgeçebilir mi? Öyleyse biz de oralardan, oralardaki kardeşlerimizden vazgeçemeyiz. İdlib’de yanan her ciğerin bizim için Hatay’da, Gaziantep’te dökülen gözyaşından bir farkı yoktur.” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti: “Daha çeyrek asır önce Birinci Körfez Savaşında Kuzey Irak’taki Kürt kardeşlerimiz bir katliamla karşı karşıya kaldıklarında hiç düşünmeden hemen sınırlarımızı açtık, gelen yüz binlerce Kürt kardeşimizi misafir ettik. Suriye’de işler 2011 yılından itibaren karıştığında yine hemen sınırlarımızı açtık, gelen milyonlarca kardeşimizi misafir etmeye devam ediyoruz. Aynı şekilde bu süreçte Irak’taki karışıklıklardan kaçıp ülkemize gelen 250 bin kişi, Kürdü, Türkmeni, Ezidisi, Süryanisi, hepsine kapıyı açtık, topraklarımızda barındırmayı sürdürüyoruz. Türkiye için bunların hiçbir zül değildir, yük değildir, tam tersine biz zor günlerinde kardeşlerimizin yanında olmaktan memnuniyet duyuyoruz. Bunun karşılığında hiçbir maddi beklentimiz yok. Ancak zor günlerinde yanlarında olduğumuz kardeşlerimizin ülkemizin istiklal ve istikbaline yönelik konularda hassasiyet gösterilmesini beklemenin de hakkımız olduğunu düşünüyoruz.”
Türkiye’nin ne Irak ve Suriye’deki Kürt kardeşleriyle en küçük bir sıkıntısının olmadığına vurgu yaparak, “Irak ve Suriye’deki Araplara, Türkmenlere nasıl bakıyorsak, Kürtlere de aynı şekilde bakıyoruz, hepsini de kardeşimiz olarak görüyoruz.” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, dertlerinin sadece terör örgütüyle olduğunu söyledi.
Kuzey Irak Bölgesel Yönetimiyle yıllarca iş birliği içinde bulunduklarını aktararak, “Eğer bugün Kuzey Irak’ta insanlar huzur ve refah içinde yaşıyorsa, bunda en büyük pay sahibi bilmeseler de Türkiye’dir” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bölgesel yönetimin mali yönden sıkıştıkları zaman Türkiye olarak kredi verdiklerini aktardı ve şunları ekledi: “Öyleyse, dün Kuzey Irak Yönetimine bu derece muhabbetle bakan ve yardımcı olan Türkiye, bugün niye sınır kapılarını, hava sahasını kapatıyor? Bu sorunun cevabını en başta Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin vermesi gerekiyor. Çünkü meseleyi bu noktaya getiren biz değiliz, onlar. Bölgenin farklı kimliklerden oluşan yapısını dikkate almadan adeta bir histeri hâliyle ve buram buram fırsatçılık kokan bir aceleyle hareket edenler tarih önünde hesap vereceklerdir.”
Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin, ‘Kerkük benim’ deme hakkının olmadığını, yönetimin sınırları içinde icraatlarına devam etmesi gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, yönetimin Kerkük halkını zulümle terbiye etmeye kalktığını ifade etti ve “Irak’ta bu sebeple dökülen her kanın sorumlusu Bölgesel Yönetimdir. Henüz bir terör örgütünün tasallutundan tam olarak kurtulamamışken, PKK gibi sicili kabarık ve eli kanlı bir başka örgüte alan açanlara elbette göz yummayacağız, müsamaha da göstermeyeceğiz. Biz orada PKK’yı, DEAŞ’ı, Suriye’de PYD’yi, YPG’yi, kimse kusura bakmasın, hiçbirini de orada tasarruf alanında yetki kullanımına müsaade etmeyeceğiz.” açıklamasını yaptı.
Gelişmeleri kararlı bir şekilde takip ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Daha önce de söylediğim gibi bir gece ansızın geliriz, gereğini de yaparız. İdlib’de yaptık mı? Yaptık. Daha önce El-Bab’da, Rai’de yaptık mı? Yaptık. Bundan sonra da yaparız. Söyleye söyleye girilmez, bir gece ansızın girilir. Kararlıyız ve bu nefsimiz için, şahsımız için değil, oradaki mağdurlar, oradaki mazlumlar için. Suriye’de oynanan oyunun bir benzerinin Irak’taki gönüllü figüranlığına soyunanlar buna uygun muameleye de razı olmak zorundadır.” vurgusunda bulundu.
Bu tür ihtiraslarla hareket edenlerin en büyük zararı kendi halklarına verdiğini; Kuzey Irak halkının da huzuruna ve refahına yönelik bu yanlış politikaya karşı sesini en kısa sürede yükselteceğine inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Irak’a Türkiye hava sahasının kapalı olduğunu; bundan dolayı artık Türkiye’den giden gıda, ilaç, kıyafet gibi ihtiyaçların Irak Merkezî Yönetimine gönderileceğini ve dağıtımı onların yapacağını açıkladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kuzey Irak Yerel Yönetiminin başlarına neler getirdiğini oradaki halkın görmesini istediklerini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan devamında şunları söyledi: “Halkın da onlara gereken dersi vermesini istiyoruz. Çünkü halk eğer kendisini adil bir şekilde yönetemeyen bu tür yöneticilere gereken dersi vermeyecek olursa, kusura bakmasınlar. Aynı şekilde Suriye’de bir terör örgütü aracılığıyla yabancı güçlerin elinde oyuncak edilmeye çalışılan Kürt kardeşlerimizin de en kısa sürede kendi gelecekleri için en doğru kararı vereceklerine inanıyorum. İşte bu PYD, YPG, bunlar maalesef oradaki samimi Kürt kardeşlerimizi istismar eden terör örgütleridir, PKK’nın bunlar birer yan kuruluşudur. ‘Ben Kürt’üm, ama ne olur YPG’ye bir şey demeyin, PYD’ye bir şey demeyin’; Kürt kardeşlerim, kusura bakmayın, eğer bu teröristleri savunuyorsanız burada yollarımız ayrılır.” (İLKHA)