Diyarbakır’ın Ergani ilçesinde faaliyet yürüten Kardeş Der, Kerbela etkinliği düzenledi. Etkinlikte bir konuşma yapan İTTİHAD üyesi Molla Abdülbari Çelik, Hz Hüseyin ile Yezit arasındaki mücadelenin hak-batıl mücadelesi olduğunu belirtti.
Dernek merkez binasında yapılan etkinliğe çok sayıda üye ve gönüllü katıldı. Yahya Buran’ın okuduğu Kur’an-i Kerim tilavetiyle başlayan etkinlikte, Kerbelaya giden sürecin kronolojisi ve geçmişten günümüze kıyam eden öncü şahsiyetler hakkında bilgi verildi.
Etkinlikte bir konuşma yapan Molla Abdülbari Çelik, Yezit’in gayri İslami bir hayat yaşadığını ve Hz Hüseyin’in buna bir dur dediğini belirterek, “Yezid ehli saray, ehli keyif, ehli sefa, ehli içki ve kumarbaz idi. Ama Hüseyin Resulullah efendimizin torunuydu. Resulullah nasıl Mekke-i Mükerreme’de Ebu Cehil’in, Ebu Süfyan’ın planlarını bozduysa, Hz Hüseyin de Yezidin planlarını bozuyordu. Yezit saf Müslümanların sırtına binmişti. Bugünkü Yezitler gibi.” dedi.
Hak-batıl mücadelesinin tarih boyunca var olageldiğini ve sadece aktörlerin değiştiğini belirten Çelik “Hayat hep aynıdır. Yani zamanlar değişik olabilir, uzun bir zaman aradan geçmiş olabilir. Ama inanın mesele hep aynıdır. Senaryonun kahramanları değişiyor. Yezit Müslümanların sırtına binip işini yürütüyordu. Hüseyin de Muhammed Mustafa’nın varisi olduğu için onların oyunlarını bozuyordu. İnsanlara onların gerçek yüzünü deşifre ediyordu. İşte hak ile batılın kavgası burada başladı. Yezit ile Hz. Hüseyin mücadelesi burada başladı. Hüseyin bir kenara çekilip evine oturabilir, ticaret yapabilir, Müslümanlardan zekât ve infak alabilir ve bütün ömrünü sefa içerisinde geçirebilirdi. Ama baktı ki O’nun dedesinin şeriatına sünnetine yoluna ihanet ediliyor. Hüseyin buna dayanmadı.” İfadelerini kullandı.
Hak-batıl mücadelesinde zaman kavramının önemli olmadığını belirten Çelik Hoca sözlerini şöyle sürdürdü;
“Benim görevim Allah’ın dinine, Kuran’a ve Allah’ın yolunda şehit düşenlerin davasına sahip çıkmaktır diyen bir mümin Hz Nuh’un zamanında gelseydi Hz Nuh ile beraber olurdu. Hz İbrahim zamanında gelseydi Hz İbrahim, Hz Musa’nın zamanında gelseydi vallahi Hz Musa ile beraber olurdu. Hz Muhammed (sav) zamanında gelseydi Hz. Ebubekir’le olacaktı. Hz Hüseyin’in zamanında yaşasaydı Hüseyin’le beraber olacaktı. Kerbela‘da Hz Hüseyin’in safında olacaktı. Bediüzzaman’ın zamanında gelseydi ona talebe olacak, şeyh Said zamanında gelseydi şeyh Said’e asker olacaktı. ‘Bu dava zordur, zahmettir, tehlike var, ticaretimizi kaybedebiliriz. ‘Büyük bir tehlike ve imtihan var. Köşelerinize çekilin’ diyen insanlar vallahi hangi peygamber zamanında gelseydi o peygamberle arkadaş olmayacaktı. Ya o peygamberin karşısında olacaktı. Ya da ortada kalacak, ayaklar altında ezilecekti. Bê taraf olanlar bertaraf olurlar.” (İLKHA)