İSTANBUL - Geçtiğimiz günlerde bir dizi temaslarda bulunmak üzere İstanbul'a gelen Eritre Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Sekreteri Salih Muhammed Osman ile Eritre hakkında ve Eritreli Müslümanların durumu ile ilgili önemli bir söyleşi gerçekleştirdik. Afrika'nın stratejik bir konumunda yer alan Eritre'de Müslümanlar yıllar yılı bağımsızlık mücadelesi verdiler ve 1992 yılında bu hakkı kazandılar. Ancak dünyanın birçok yerinde yaptıkları gibi batılı ülkeler burada da rahat durmadı ve ülkenin çoğunluğu Müslüman olduğu halde Lübnan modelinde olduğu gibi seçilecek cumhurbaşkanının Hıristiyan olması şartını anayasaya koydurttular. Halen aynı yasaların geçerli olduğu ülkede yıllardır her türlü zulme maruz kalan Eritreli Müslümanlar her türlü sıkıntı, zorluk ve zindanlara rağmen haklı mücadelelerinden vazgeçmiyorlar. Sözü fazla uzatmadan sizleri, Eritre İhvan Hareketi'ne bağlı Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Sekreteri Salih Muhammed Osman'la yaptığımız söyleşiyle baş başa bırakıyoruz.
Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?
İsmim, Salih Muhammed Osman. Eritre Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Sekreteriyim. Arkadaşım da Muhammed Salih İbrahim, partinin gençlik ve öğrenci kolları genel sekreteridir.
ÇOĞUNLUK MÜSLÜMAN AMA CUMHURBAŞKANI HIRİSTİYAN OLMAK ZORUNDA
Bize Eritre hakkında biraz bilgi verebilir misiniz?
Eritre, yaklaşık 5 milyon nüfuslu bir ülkedir. Otuz yıl süren bir mücadeleden sonra 1992 yılında bağımsızlığını kazanmıştır. Eritre'nin stratejik bir konumu vardır. Çünkü Süveyş Kanalı'nın yani Kızıldeniz'in öbür ucunda Bab'ul Mendep adı verilen boğazın bir tarafında yer alıyor. Yani Somali ile birlikte Eritre'nin de stratejik bir yeri vardır. Bağımsızlık kararı, 1993 yılında yapılan referandumla halk oylamasıyla kabul edilmiştir. Ancak batılıların yaptıkları bazı hileler ve oyunlar sonucunda cumhurbaşkanının Hıristiyanlardan olması sağlanmıştır. Oysa Hıristiyanlar, ülkenin yüzde 35'ni teşkil etmektedirler. Yani Lübnan modeline benzer bir model var Eritre'de. Çoğunluk Müslüman olduğu halde cumhurbaşkanı Hıristiyanlardan seçiliyor.
ÜLKENİN SAHİBİ MÜSLÜMANLARA HİÇBİR HAK TANINMIYOR
Eritre'deki Müslümanların durumu nedir? Yaptıkları faaliyetlerden söz eder misiniz?
Eritre'de Müslümanların durumu gerçekten kötü diyebiliriz. Müslümanların ciddi sorunları ve sıkıntıları var. Bağımsızlıktan sonra Müslümanlara hiçbir hakları verilmedi. Medreseleri kapatıldı. Hiçbir siyasi hakları yok. Toplumsal olarak hiçbir varlık göstermelerine izin verilmiyor. Sivil toplum kuruluşları olarak da hiçbir şekilde varlıklarını ortaya koyamıyorlar. Ne siyasi bir yapıya, yapılanmaya izin veriliyor ne de muhalefete izin veriliyor. Müslümanlar Eritre'de tamamen asimile ediliyor, baskıya maruz kalıyor. Tam anlamıyla bir baskı var. Her türlü etkinlikten, devlet içindeki görevlerden ve toplum içindeki etkinliklerden mahrum bırakılıyorlar. Oysa Eritre'de Müslümanlar büyük bir mücadele vermiştir. 30 yıl kadar devam eden bağımsızlık mücadelesine büyük katkılar sağlamıştır. Ancak daha sonra Müslümanlar bütün haklarından mahrum bırakılmışlardır.
AYRILIKLAR, ÜMMETİN KRONİK SORUNU HALİNE GELDİ
Bizim eskiden beri Filipin, Moro, Eritre cihadı diye her zaman duyduğumuz ve önemsediğimiz ve takip ettiğimiz cihadi bir mücadele vardı topraklarınızda. Ancak son zamanlarda bu cihaddan hiçbir ses duyulmuyor. Eritre cihadı ne oldu?
Bu çok güzel bir soru. Eritre cihadının en büyük sorunu, maalesef ümmetin kronik bir sorunu haline gelen ayrılıklar, bölünmüşlüklerdir. Cihad eden Müslümanlar daha sonra maalesef ikiye bölünmüşlerdir. Daha sonra yine kendi aralarında bölünerek tabiri caizse mitoz bölünmeyle parça sayıları artmıştır. Ve bu da onların cihadının, gücünün kırılmasına sebep olmuştur. Şu an Eritre zindanlarında yıllardır unutulan Müslümanlar var. Sudan'da, Yemen'de ve Etiyopya'da bir milyona yakın Müslüman Eritreli mülteci var. Hiçbir hakları yok. Eritre içinde Arapça ana dilimiz olduğu halde konuşulmasına resmi olarak izin verilmiyor. Ülkede çoğunluğun dili olmamasına rağmen şu anda Hıristiyanların Garri adını verdiği dil, resmi dildir ve şu anda bu dil kabul ediliyor. Kısacası Müslümanların şu anki durumu içler acısı. Şu anda hiçbir sosyal, siyasi varlık göstermelerine izin verilmiyor. Tabi bu sıkıntılar belli bir oranda Müslümanların bir araya gelmesine de vesile olmuştur. Şu anda İslami Cephe adıyla bir çatı altında bir yapı oluşturulmuştur. Ve bunun altında fiilen bulunan İslami Hareketler ve cemaatler var. Mücadelelerini bu şekilde devam ettiriyorlar.
MİLLİ CEPHE ADI ALTINDA BİRLİK MECLİSİ KURULDU
Eritre'de genel olarak İslami Hareketlerin durumu nasıldır?
Az önce de bahsettiğim gibi Müslümanlar arasında büyük ihtilaflar, bölünmüşlük sorunları vardı ancak son zamanlarda bir birleşme durumu söz konusu. Milli Cephe adı altında 600 kadar şahsiyetin içinde bulunduğu Birlik Meclisi kuruldu. Müslümanların silahlı mücadelesi ve cihadı da devam ediyor. Toplumsal mücadele de devam ediyor. Her alanda mücadele ediyorlar.
MÜSLÜMANLAR BİRLEŞMEYE ÇALIŞIYOR, GÜÇLERİNİ TOPLUYORLAR
Şunu da ifade etmek gerekir ki Eritre cihadı unutulmuş bir cihaddır. Eritre sorunu unutulmuş bir sorundur. Eritre'nin kendisi bile unutulmuş bir ülkedir. Biz bunu biliyoruz. İşte bu unutulmuşluk, belki Müslümanların birleşerek daha gür bir sesle kendilerini duyurmalarını sağlayacaktır inşallah. Yoksa biz de biliyoruz ki eskiden Eritre cihadı denildiği zaman bu bir mücadele örneğiydi. Ancak Müslümanların bölünmesi, parçalanması onların sesini kısmış ve adeta onların unutulmasına sebep olmuştur. Artık Müslümanlar daha gür bir sesle seslerini duyurabilmek için şu anda çalışmalar yapıyorlar, birleşmeye çalışıyorlar, güçlerini toplamaya çalışıyorlar.
KÜRESEL İHVAN CEMAATİ'NİN BİR PARÇASIYIZ
Sizin bağlı bulunduğunuz hareket hangisi ve kökü nereye dayanıyor?
Bahsettiğim gibi bizim siyasi partimiz vardır ve bu parti Eritre İhvanı'nın bir parçasıdır. Yani bizim Eritre'de İhvan modelinde İslami bir hareketimiz vardır.
Eritre İhvanı ile Mısır İhvan Hareketi arasındaki bağ, fikirsel midir yoksa organik bir bağ var mıdır?
Hayır, biz küresel İhvan Cemaati'nin bir parçasıyız. Aramızda hem fikir, hem organik ve hem de ideolojik bir bağ vardır.
BİZ VAHDETİN OLMAMASININ SIKINTILARINI SOMUT BİR ŞEKİLDE YAŞADIK
Vahdetin olmamasından dolayı çok sıkıntı çekmiş kimseler olarak acaba sizin, ümmetin vahdeti konusundaki görüşünüz, fikriniz nedir?
Evet, biz gerçekten vahdetin olmamasının sıkıntılarını somut bir şekilde yaşamış, bunun acısını bütün benliğimizle tatmış kimseleriz. Bu bakımdan biz vahdetin önemine ve gerekliliğine ve zaruretine inanıyoruz. Bu bağlamda bizim özel çalışmalarımız var. Eritre İslami İhvan Hareketi olarak bizim özel gayretlerimiz, çalışmalarımız vardır. Müslümanlar arasında temas sağlamaya çalışıyoruz. Ve bu konuda hamdolsun ciddi adımlar da atmış bulunuyoruz. Kesinlikle Müslümanlar arasındaki ihtilafların çok ciddi olmadığına inanıyoruz. Özellikle birleşmenin kanaatimce âlimler arasında, kanaat önderleri ve liderler arasındaki temaslarla sağlanabileceğine inanıyoruz. Normal şartlarda bunlar arasında temas olursa, iletişimde bulunulursa inanıyorum ki ihtilaflar büyük ölçüde ortadan kalkacak ve birleşme sağlanacaktır. O bakımdan biz kesinlikle vahdetin gerekliliğine inanıyoruz. Biz bunun acısını çektik ve birleştiğimiz zaman vahdetin bereketinin hayrını görüyoruz.
DÜNYA MÜSLÜMANLARI TÜRKİYELİ MÜSLÜMANLARI YAKINDAN TAKİP EDİYOR
Son olarak Türkiyeli Müslümanlara yönelik bir söyleminiz, çağrınız veya mesajınız var mı?
Biz şunun özellikle bilinmesini istiyoruz ki dünya Müslümanları Türkiye'yi ve Türkiyeli Müslümanları yakından takip ediyor. Türkiyeli Müslümanların da böyle bir vizyona sahip olmaları lazım. Onlar da dünyada takip edildiklerini ve dünya Müslümanlarının gözünün onların üzerinde olduğunu bilmeleri gerekir. Çünkü ne olursa olsun dünya Müslümanlarının büyük bir kısmı Türkiye Müslümanlarına büyük bir rol, büyük bir konum atfediyor. Türkiye Müslümanlarının da bu bilinçle bu anlayışla ve vizyonla hareket etmeleri gerekir. Kendilerini bir taraftan dönüştürürken öte yandan dünya Müslümanlarının sorunlarına ilgili olmaları, lakayt kalmamaları gerekir. Türkiyeli Müslümanların bir liderlik vizyonunun olabileceğini de unutmamaları gerekir. Bu nedenle temasların, karşılıklı ziyaretlerin devam etmesi gerektiğini sizin vasıtanızla belirtmek istiyorum. (Mehmet Özcan - İLKHA)