Bayan okurumuz, kocasının aşırı öfkesiyle ilgili soruyor:
“15 yıldır evliyiz dört çocuğumuz var. Kocam aşırı asabi biri, o geldiğinde çocukların her biri bir tarafa saklanıyor. Çünkü her gece evde terör estiriyor. Çocuklar hiçbir şey yapmasalar bile bağırıp dövüyor. Çocukların psikolojisi de bu yüzden bozuldu gibi. Arkadaş edinemiyorlar, pek konuşmuyorlar. Ben ondan yediğim dayağa alıştım. Bunu uzun süre kimseye söylemedim. Komşular sonra öğrendiler. Bana acıyorlar, sen bu adamla nasıl dayanıyorsun diyenler var. İlk başta da böyleydi. Babam annem hep sabret dediler.
Onun öfkelenmesi için illa bir sebep gerekmiyor. Sanki ev, onun için sinirini boşaltma yeri. Kendim sabrediyorum ama çocuklar için çok endişeliyim, ne yapabilirim?”
Anlatılan duruma göre burada bir sağlık problemi var. Soruda bu kısımdan bahsedilmemiş, ama daha önce gitmiş olsalar bile yine de bir kliniğe, uzman bir hekime gitmelerinde fayda var.
Öfke ile ilgili maalesef çokça sorulduğu için konuyu tekrar irdelemekte fayda var.
Kocanızın bu öfkesine 15 yıldır tahammül göstermeniz takdire şayandır. Allah size de sabır vermiş. Çocuklarınız konusunda endişelenmeniz normal. Aslında babalarının anormal davranışlarına onlar da alışmış durumdalar ve babalarını korkutucu olduğu kadar öfkesiyle zayıfladığının da farkındalar. Ancak çocuklarınızın babaları ile siniri yatışana kadar aynı ortamda bulunmamaları kolay ve uygulanabilir bir çözüm gibi duruyor.
İnsanın mutluluk, korku, üzüntü ile birlikte dördüncü temel duygusu olan öfkenin kaynağı ve yönetimi üzerine yapılan bilimsel çalışmalarda bugün ciddi mesafeler alınmıştır.
Bediüzzaman ise insanda korku, şehvet ve öfke olmak üzere üç kuvve(fıtri özellik) bulunduğunu, Fatiha suresinde sürekli ‘ihdina's sırat-el müstakim' yani ‘bizi dosdoğru yola ilet' diye dua ederken öfkenin şeytan ve dostlarına karşı olması gereken kadarlık seviyesini de kastettiğimizi söyler.
Bu türden aşırı öfke nöbetleri, mademki patolojiktir(marazidir). Bunun önlenemeyen nedenlerine sebep; giderilebilecek veya azalabilecek olanlarına ise; illet diyeceğiz. Anne baba tarafında da muhtemelen aşırı sinirli fertlerden kalan ırsî yönü sebeptir, buna yapacak bir şey yok veya küçük yaşlarda geçirdiği bir hastalıktan kaynaklı bir takım fizyolojik hasarlar da bu aşırılığın değiştirilemeyecek sebebi olabilir.
Şu hadis-i şerif, öfke bakımından doğuştan gelen farklılıklara dikkat çekmektedir: “İnsanoğlu farklı farklı mertebelerde yaratılmıştır. Kimisi nadiren öfkelenir, çabuk yatışır; kimisi çabuk öfkelenir çabuk yatışır, bazısı çabuk öfkelenir zor teskin edilir ki en şerlileri bunlardır. En hayırlıları ise nadiren öfkelenip çabuk yatışanlardır.” (Tirmizî, Ebû İsa Muhammed b. İsa, Sünen, Fiten,24)
Ancak çalıştığı işteki yorgunluk, başarısızlık, gelir düzeyi, çevre, stresli hayat, donuk fikirler, manevi açlık, dua, zikir ve ibadetlerin ihmali, irade zaafı, ahlaki noksanlık, cehalet, akraba ve dostların ilgisizliği gibi birçok illet, bu hastalıktan kurtulmada incelenecek alanlardır.
Dışarda yüklendiği elektriği evde yıldırım gibi çakarak boşaltan birisine karşı bir paratonere ihtiyaç varsa bu, evdeki canlılar değil o kişinin kendi nefsi olmalıdır. O yüzden nefis terbiyesi de çok önemlidir.
Okuyucumuz bir şekilde şu ayet-i kerime ve hadisleri eşine okumalı/okutmalı veya bir şekilde duyurmalıdır.
"Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlardaki haklarından bağışlama ile vazgeçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever." (Al-i İmran Suresi, 134)
“Öfke şeytandandır, şeytan ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülür; biriniz öfkelendiği zaman abdest alsın.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 4,226)
“Biriniz ayakta iken öfkelenmişse, otursun. Eğer oturmak fayda vermiyorsa yatsın, uzansın.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 4; Ahmed b. Hanbel, Müsned 5,152)
"Kuvvetli kimse, güneşte hasmını yenen pehlivan değildir. Asıl kuvvetli, öfkelendiği zaman nefsini yenen kimsedir." (Buhari, Edeb 76, Müslim, Birr 107, 2760 Muvatta, Hüsnü'l-Halk 12, 2, 906)
"Öfkesinin gereğini yerine getirebilecek güçte olduğu halde öfkesini tutan kimseyi, Allah Teâla, Kıyamet günü, mahlukatın başları üstüne davet eder; tâ ki, onlardan önce dilediği huriyi kendine seçsin." (Tirmizi, Birr 74, 2022 Ebu Davud, Edeb 3, 4777)
Hz. Mu'az (rh) anlatıyor. "İki kişi Resûlullah'ın(sav) huzurunda küfürleştiler. Öyle ki, birinin yüzünde öfkesi çok belliydi. Resûlullah(sav): "Ben bir kelime biliyorum, eğer onu söyleyecek olsa, kendinde zuhur eden öfke giderdi: Eûzu billahi mineşşeytanirracim" buyurdular."(Tirmizi, Daavat 53, 3448, Ebu Davud, Edeb 4, 4780)
Ve dua: Allah'ım bunun, onun gazap ateşini söndür..
Dua bekleriz…