Kocasının para ile ilgili tavrından yakınan bayan okuyucumuz şöyle soruyor:
“Eşim, boyacılık yapıyor, işleri de iyi sayılır. Ne kadar para kazandığını bana da söylemiyor. “Kaç liramız var?” diyorum. “Ne yapacaksın, sana her zaman yeteri kadar veriyorum” diyerek kızıyor. Öyle söyleyince, kendimi çok değersiz hissediyorum. İçimden keşke ben de kendi gelirimi kazansaydım da ona hiç bir şey söylemeseydim diye geçiyor. Evde bir eşyayı değiştirelim dediğimde, “Ne gerek var, parası kolay mı kazanılıyor” diyor. Ben de öfkeme hakim olamıyorum ve “Parayı ne yapıyorsun o zaman” diye kızıyorum sonra tartışmanın ardı arkası kesilmiyor. Bana çok para verdiği de yok; ama bir şekilde artırıp gizliden biriktiriyorum; ama kocam bunu da biliyor ve tartışırken yüzüme vuruyor. Kocamın bu yaptığı ne kadar doğru?”
Sorudan anladığımız kadarıyla, koca, alnının teriyle ve helalinden kazanıyor, ailesinin geçimini temin ederek önemli bir sorumluluğu yerine getiriyor. Soruyu soran okuyucumuzun da zaten bu yönde bir şikâyeti yok. Ama hemen burada şu ayrıntıyı hatırlayalım. Şikâyetin olmadığı her yerde iyi/normal/makbul durumu Allah'tan bilip söylemek şükürdür. Ve Rabbimiz, “şükrederseniz, kesinlikle size olan nimetimi artırırım”(İbrahim 7) buyurmuştur.
“Elhamdülillah eşim tembellik etmiyor, helalinden kazanıyor, bizi el âleme muhtaç etmiyor, el açtırmıyor, açta açıkta bırakmıyor” dediniz ve üzerinizdeki nimeti artırdınız.
“Hamdolsun, eşim kazandığı parayı içkiye, kumara, faize vermiyor, şuna buna kaptırmıyor, çarçur etmiyor” dediniz ve size verilen rızkı ziyadeleştirdiniz.
“Allah'a şükür, eşim evinin geçimini düşünüyor, beni parasız pulsuz bırakmıyor..” dediniz böylece evinizin huzur ve bereketini çoğalttınız.
Zaten nikâhta erkeğin, “Evet, kabul ediyorum” diyerek verdiği söz, sadece iki üç kelimeden ibaret değildir. Belki hacimli bir kitabın özetidir. Mesela o kitapta, “Eşimin ve çocuklarımın nafakasını karşılayacağım, ihtiyaç duydukları parayı, malı, eşyayı her neyse zamanın ve mekanın şartlarına göre alacağım, vereceğim” gibi sözler de var.
“Annelerin yiyecek ve giyeceği, örfe göre babaya aittir.” (Bakara 233)
“Onların normal ölçülerde yiyecek ve giyeceklerini sağlamak babaya ait bir yükümlülüktür.”(Nisa 34)
Eğer koca, bir de ailesini geçindirme işini Allah'ı razı etme, O'nun muhabbetini ve yakınlığını kazanma niyetiyle yaparsa, konu çok güzel bir yere gider:
“Bir adam Allah'ın rızasını umarak ailesinin geçimini sağlarsa, harcadıkları onun için birer sadaka olur.” (Buhârî, Îmân 41, Megâzî 12, Nefekât 1; Müslim, Zekât 49. Nesâî, Zekât 60)
“Bir kimsenin harcadığı paraların en değerlisi ailesinin ihtiyaçlarına harcadığı para, Allah yolunda cihâd etmek için beslediği atına harcadığı para ve bir de beraberce Allah yolunda cihâd ettiği arkadaşlarına sarf ettiği paradır.” (Müslim, Zekât 38. Ayrıca bk. Tirmizî, Birr 42; İbni Mâce, Cihâd 4.)
“Hanımlarınızın sizin üzerinizde durumlarına uygun olarak yiyecek ve giyecek hakları vardır." (Ebu Davud, Menasik, 56; İbn Mace, Menasik, 84)
Ebu Süfyan'ın karısı Hind, Müslüman olduktan sonra: “Yâ Resûlallah! Ebû Süfyân cimri bir adamdır. Kendime ve aileme yetecek kadar onun malından almamda bir günah var mı? diye sorduğunda Efendimiz(sav): “Meşru ölçüye bağlı kalman şartıyla almanda bir sakınca yok.” buyurmuştur. (Buhari,Nafakat,14; Büyu,95)
Burada, erkeğin kazancını eşine söylememesi cimrilikle mi alakalıdır yoksa erkeğin kadının başkasına kontrolsüz bilgi aktardığına dair olumsuz tecrübeleriyle mi ilgilidir bilmiyoruz.
Bunun sebebi ırsî olabileceği gibi, babadan öğrenilmiş veya negatif referanslar, dayanaklar ve vehimlerle çevreden de edinilmiş olabilir. Ya da, koca, ileride elde etmeyi düşündüğü mesela gayr-i menkul gibi bir maddi varlık için gizemli bir kararlılığa bürünmüş de olabilir.
Yine herkesin malumu olan kimi eserlerde, “kazandığını eşin bile duymasın, yoksa elinden kurtulamazsın” türünden nakiller de, erkeğin bu konuda kendisine kırmızıçizgi çizmesinin nedeni olabilir.
Kocasının bu tutumundan, kadının kendine değer vermediği sonucunu çıkarması biraz abartılı bir duygusallıktır. ‘Böyle tartışmaya devam ederlerse erkek bu tavrından geri adım atar mı?' sorusu yerine, ‘koca eşine ihtiyacı kadar para verip evin de normal şekilde geçimini sağladıktan sonra, kazancının miktarını söylemiyor bahanesiyle sürekli ve kırıcı tartışmanın gereği var mı?' diye sormak lazım.
İtaat edilen makamındaki kocanın, kazancını eşinden gizlemesine yersiz bir kaygı gözüyle bakılabilir lakin buna, eşine karşı samimiyetsizlik örneği demek doğru değildir.
Dolayısıyla incir çekirdeğini dahi doldurmasa bile kadının, “ben de şunu söylemem” edası da bunu ona söyleten vesveseli davranışlar da, terkedilmelidir.
Dua bekleriz.