Başbakan Davutoğlu'nun “hükümeti kurma görevini” Cumhurbaşkanına iade etmesi yeni bir tartışmayı beraberinde getirirken, erken seçimin de kaçınılmaz olduğu tasdiklendi. Fakat Cumhurbaşkanının yeni bir polemiğe yer vermemesi için görevi Kılıçdaroğlu'na devredeceğini sanmıyorum. Yasada bulunan formüllerle, mevcut hükümetle erken seçime gideceği düşünülüyor. Ancak bundan sonraki seçim propagandası önem arz ediyor. Hangi partinin, sözlerini hangi temellere oturtacağı önemli bir rol alacaktır. 7 Haziran sonrasındaki tüm seçim dinamikleri ve pozisyonu değişmiş bir durum söz konusudur. Bütün partilerin, kemik oylarını alacağı muhtemel olmakla beraber, seçimlerde değişkenlik arz eden seçmenin bu seçimde önemli bir rol alacağını düşünüyorum. Hangi partinin, ortada bulunan seçmeni daha fazla etkileyeceğini, seçim süresi zamanındaki konjonktürel hamleler belirleyecek. Koalisyon sürecinde en çok konuşulan MHP'nin “ketum” tutumu ve koalisyonu kilitlemesi kendi hanesine bir artı olarak yazılamayacağı ve bir oy kaybına sebebiyet vereceği kuvvetli bir ihtimaldir. Seçim propagandasında kullandığı “çözüm sürecinin bitirilmesi” zemini de oluşmuş durumda… Bunun haricinde MHP'nin hangi dili kullanacağı merak konusu…
HDP'ye gelince; “barış güvercinliği!” elinden uçmuş gözüküyor. Batıda onu uçurmaya çalışan malum medya gurupları bile bugün onun “şahin”liğini saklamakta zorlanıyor. HDP'nin Eş Başkanları da açık olarak Kandil'e tavır takınamadığı; asker ve polislerin öldürülmesini kınayamadıkları için, batıdaki seçmenle hangi diyalogu kuracağını şimdiden kara kara düşünüyorlar. Bölgedeki seçmene de “eğer barajı aşmazsak ortalığı savaşa çeviririz” söylemleri de prim etmeyecektir. Kandil'den gelen talimatla oluşan tabloya bakıldığında karışıklığı istemeyen yüz binlerce seçmene hangi argümanla gidecek oda merak konusu. Ancak elindeki tek kozun baskı, tehdit ve hile unsuru olduğu ve bölgede bunu uygulamak isteyeceği kesindir. Fakat girilen bu yeni süreçte muktedir gücün buna yönelik hamleler yapıp, yapmayacağını göreceğiz.
CHP açısından ise tablonun fazla değişeceğini düşünmüyorum. Yeniden koalisyona ortak olabilmesi için bazı seçmenlerini HDP'ye yönlendireceği muhtemeldir. Ancak CHP tabanının bu süreç içerisinde bu yönlendirmeyi ne kadar kabul edeceği riskinin farkındadır. Şu anda mahalle kulislerinde konuşulan CHP-HDP ittifakı teklifine hangi refleksi göstereceğini veya gerçekliğini göreceğiz. Ancak koalisyon çalışmalarında HDP'yle entegre olup bu uğurda Bahçeli'ye “Başbakanlık” teklif etmesi de seçmende farklı bir bakış açısı kazandırdı. Özellikle ortada duran seçmenin irkilmesine ve üçlü bir koalisyonun Türkiye'yi ve bölgeyi nereye taşıyacağı sorusu… Fakat diğer seçimlerden farklı olarak ilk defa geçen seçimde bazı vaatlerle seçmenin karşısına çıktığının aynısını uygulayacaktır. İktidara gelme ihtimali olmadığından bol keseden vaatlerde bulunacağı kesindir. Nasıl olsa bu yükün altına girme ihtimalinin olmayacağını biliyor.
AKP açısından meseleye bakıldığında; Tayyip Erdoğan'ın istekleri doğrultusunda erken seçime meyil gösterdiği eskiden beri biliniyordu. Ancak “başkanlık sistemini” gündeme getireceğini düşünmüyorum. Sahalarda Tayip Erdoğan'ın olacağını da düşünmüyorum. Seçim propagandasını “tek parti mi, koalisyon mu?” üzerine kuracaklar. Yeniden istikrarın olabilmesi için halkı kendilerine davet edeceklerdir. Fakat bu seçim, Ak Parti için de ciddi bir risk içermektedir. Eğer bu sefer de oylarını artırmaz veya azaltırsa, kendisi için bir geri sayım başlangıcı olacaktır. Ve gün geçtikçe iktidar endeksli dostları onları yalnız bırakacaktır. Yok, eğer oylarını artırırsa bu tablo bir süre daha devam edecektir. Neticede bütün partilerin hesaplarını; üç aylık gibi bir zaman sürecindeki pozisyonlar, söylemler ve muhtemel olaylar belirleyecektir. Tamamıyla değişen yeni dinamikleri en iyi şekilde kullanmaya çalışacaklardır. Bunun neticesini de halk belirleyecektir.