Başbakan daha önce Osmanlının son zamanlarında ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde Alevilere yapılan zulümleri kınamış ve özür sayılabilecek ifadeler kullanmıştı. Başbakanın Alevilerin mazlumiyetini ifade eden sözleri bütün kesimler tarafından olumlu karşılanmıştı.
Dersim’de ve başka yerlerde Alevilere yönelik büyük katliamlar yapıldı. Özellikle Cumhuriyetin ilk döneminde, tek parti zamanında on binlerce Alevi kadın, çocuk denilmeden topluca kıyımdan geçirildi. Başbakanın devlet adına üzüntülerini belirtmesi olumlu ama yetersiz bir gelişmedir.
Başbakan şimdi de Ermenilerin İttihat ve Terakki döneminde uğradıkları katliamları kınayan ve Ermenilerin acılarını paylaştığını belirten açıklamalarda bulundu. İttihat ve Terakkinin laik ve batıcı olduğunu, İslam dünyasındaki ilk batıcı hareket olduğunu bilmeyen yok. Dolayısıyla Ermenilere yönelik katliam asla Müslümanlara mal edilemez. Ermenilere yönelik katliamı insani ve İslami bulmadığımızı belirtmek ve Başbakanın bu açıklamalarını olumlu bulmakla beraber Ermeni çetelerin Müslüman halka yönelik korkunç cinayet ve katliamlarını da gözden ırak tutmamamız lazım…
Peki ya Müslümanlar… Başbakan Müslümanlarla ilgili de bir şey söylemeyecek mi? Müslümanların, dindarların mazlumiyetini belirtecek, devlet adına üzüntülerini ifade edecek herhangi bir söylemde bulunmayacak mı?
Bu ülkede en çok mağdur edilen, en büyük zulüm ve katliamlara uğrayan hiç kuşkusuz Müslümanlardır. Müslümanlar adeta bir soykırıma tabi tutuldu. Müslümanlar dinlerini inkâra zorlandılar. Dinlerine ait ne varsa onlardan zorla alındı. Müslümanca yaşama hakkı tanınmadı onlara. Yüzlerce yıllık resmi alfabeleri yasaklanıp Hıristiyan batının alfabesi, Latin alfabesi zorla dayatıldı onlara… Müslüman halklar bir anda okuma-yazma bilmeyen kitleler haline düşürüldü. İslam’ın dili, İslam’ın alfabesi gericilik ve yobazlığın kaynağı ilan edildi.
Müslüman kadının namusuna el uzatıldı cumhuriyet döneminde… Kılık-kıyafet kanunuyla İslami tesettür yasaklandı, çıplaklık Müslüman kadına zorla dayatıldı. Batılı gibi giyinmek, şapka takmak zorunlu hale getirildi. İslami kıyafet ve sarık en büyük suçlardan sayıldı.
İslami okullar kapatıldı ve İslami eğitim yasaklandı. Eğitim sistemine inkârcı ve laik bir anlayış hâkim kılındı. Tamamıyla din dışı bir yaşamın topluma hâkim olması için ne lazımsa yapıldı.
İslam dinini tamamıyla etkisiz hale getirmeye yönelik bu uygulamalara itiraz eden Müslüman kitleler büyük kıyım ve katliamlardan geçirildi. Kadın, çocuk denilmeden köyler, kasabalar haritadan silindi. Binlerce İslam âlimi ve on binlerce dindar insan komik gerekçelerle ve düzmece suçlar icat edilerek idam edildiler.
Bu korkunç kıyımdan sadece insanlar değil, mabet ve dini görüntüye sahip her yapı nasibini aldı. Camiler, mescitler ahır veya meyhanelere dönüştürüldü.
İdam edilen İslam büyüklerinin birçoğunun mezarları dahi belli değil. Hatta bazılarının mezarlarının üstüne kasıtlı olarak meyhane veya sinema inşa edildi.
Ve doksanlı yıllar… Doksanlı yıllarda yüzlerce dindar kaçırılıp öldürüldü. Binlercesi, on binlercesi komik suçlamalarla zindanlara dolduruldu. Yine binlercesi insanlık dışı işkencelerden geçirildi. İşkencelere altında şehit olanlar oldu. Hala yüzlercesi on yıldan fazladır zindanlarda çile dolduruyor. Mahkemelerdeki savcılık iddianamelerine bakıldığı zaman bu insanların çoğunun İslami irşat faaliyetlerinden ötürü mahkûm edildikleri anlaşılır.
Ergenekoncuların, PKK’li militanların ellerini kollarını sallayarak dışarı çıktıkları günümüzde onlar dindar yöneticilerimiz tarafından unutulmuşlar adeta…
Evet, Başbakan Müslümanlar için de üzüntülerini bildirecek mi? Devlet adına onların acılarını paylaştığını söyleyip özür beyan edecek mi? Yoksa Müslümanların Allah’tan başka kimseleri olmadığı, Amerika ve batı tarafından gündeme getirilmedikleri için paylarına yine unutulmuşluk ve mazlumiyet mi düşecek?