Ben Türkiye`de esasen egemen bakışın, pozitivist olduğunu söyleyebilirim. Aslında Marks`ın dine bakış için geliştirdiği metodolojinin ne yazık ki Türkiye sosyalizminde tam olarak içirilmediğini, pozitivist bir yaklaşımın, yani insanları dininden kurtarma eğiliminin içten içe Türkiye`de yaygın olduğunu düşünüyorum. Bu tam olarak böyle olmasa da bir mesafe yaratıyor. Bu mesafenin aşılması şart.Çünkü insanların öte dünyaya olan inançları, bununla ilgili olarak geliştirdikleri kültür bir şeydir, onların emekçi olarak hakları ve talepleri başka bir şey.
Ben şöyle derim: dünya görüşü olarak hepsi benim karşımda yer alsa da ben işçilere hizmet etmeye mecburum. Dolayısıyla onlara gidecek yolu bulmak benim görevim, onların değil. Bu açıdan baktığımız zaman, pekala İslami inancın içerisinde bir çok eşitlikçi talebi görmemiz mümkündür, bunlar üzerinde çalışmak pekala mümkündür, dolayısıyla inançları yüzünden ya da inançları dolayısıyla kitlelerle yakın ya da uzak olmak bence bir devrimci için kabul edilecek bir şey değildi. Sınıfsal konumları bakımından insanlara uzak ya da yakın olmak söz konusudur.
Pozivitizm bilimcilik ve deneycilik gibi fikir akımlarına temel teşkil eden pozitivizm sadece beş duyuya hitab eden, fiziksel, maddi dünyanın gerçeklerini tek gerçek kabul eden bir dünya görüşüdür. Dinsel kavramları, teolojiyi ve metafiziği reddeder.Marks dinin bir afyon olduğunu,elit tabakanın işçileri sömürmek için dini uydurduklarını iddia eder.Bu fikirler yıllarca Türkiye`de savunuldu ve hala savunuluyor.Ama son günlerde ne olduysa İmralıdakiyle beraber Türk solu da bir yerlerden ilham alarak evrimleşmeye başladı.Darwin`in teorisi bunlar için geçerli olsa gerek.
Ertuğrul Kürkçü`den bahsediyorum.İslam`da eşitliğin varlığından bahsetmiş,şimdi diyeceksiniz Kürkçü solculuğundan vazmıgeçti.Hayır bizim Kürkçü Solculuğundan falan vazgeçmiş değil, Mark`sın fikirlerinin yanlış uygulandığını ileri sürüp hem pespaye ideolojilerinin yenilgisini örtbas etmeye çalışıyor hem de yeni konsepte birilerine yol gösteriyor.Kürkçü açıkça söylemese bile aslında söyledikleri pespaye ideolojilerinin yenildiğinin kanıtıdır. Sovyetlerde Sosyalizm`in çöküşünü hep beraber gördük.Kürkçü, Mark`sın fikirlerinin yanlış uygulandığını ileri sürüyor peki adama sormazlar mı madem bu uygulamalar yanlıştı şimdiye kadar neden düzeltmedin?
Kürkçü devamla” Ben doğrusu Müslüman emekçiyi, laik bir faşiste tercih ederim. O açıdan baktığımda bizim Müslüman emekçilerin yanlarında olmamız ve böyle bir dili kurmamız gerekir. Burada bir ayrım yapmamız lazım. Şimdi Müslüman inancı ile siyasi İslam aynı değil”diyerek tilkilik yapmaya devam ediyor.Çünkü tilkinin en büyük vasfı kandırmaktır.Bizim Kürkçü, böyle ucuz söylemlerle halkı kandıracağını sanıyorsa ona şu deyimi hatırlatıyoruz &`;Geçti Bor`un pazarı sür eşeğini Niğde`ye”.Bor`un pazarı geçti ama Kürkçü`nün eşeği Niğde`ye yetişir mi orasını bilemem.Şimdi gelelim konumuza Kürkçü diyor ki &`;” Ben doğrusu Müslüman emekçiyi, laik bir faşiste tercih ederim”şimdi soralım sayın Kürkçü şimdiye kadar hangi laik faşiste karşı hangi Müslümanın yanında yer aldın ?Bu ülkede Faşist laikler Müslümanlara her türlü zulmü reva görürken sizi hiç mi hiç görmedik.O zaman neredeydiniz?Yoksa siz o zaman halkı kandırmak için bu yüce fikirleri bulmakla mı meşguldünüz?
Kürkçü konuşmasının devamında &`;Müslüman inancı ile siyasi İslam aynı değil”diyerek kafa karıştırmaya devam ediyor.Kürkçü kendince islam`ı tarif etmeye çalışıyor.Gerçekten kafam karıştı sayın zahmet olmazsa çıkıp şu "Müslüman inancı ile siyasi İslam aynı değil”sözünün ne anlama geldiğini anlatsa iyi olur.Hafızam beni yanıltmıyorsa Obama`da İslam ülkelerini işgal ederken &`;Biz aslında islam`la savaşmıyoruz siyasal islamla savaşıyoruz” demişti.Şimdi Müslüman emekçinin yanında yer alan Kürkçü ile zalim Obama`nın birbirinin kopyası olan bu sözlerini nasıl anlayalım?Kürkçü her ne kadar Müslüman emekçi edebiyatı yapsa da Obama ile aynı noktada buluşması onu ele veriyor.
İşte ben mustazafın, yani yoksulların ve ezilenlerin en altında yaşayanların bize daha yakın olduklarını düşünüyorum. Tabi bu isim Kürdistan`da tüketildi.
Yani Hizbullah kendisinin mustazaf olarak gösterdi ama ben küçük harfle mustazaf diyorum. Yani proloteryanın altında itilmiş, kakılmışlar dünyası. Onların itirazları bizim için çok önemli.İslam inancı içerisinde yoksul hakkı peşinde koşan kesimlerle ortaklık kurmamız mümkündür”diyen Kürkçü mustazafların kendilerine yakın olduğunu söylüyor ama ardından Hizbullah`ın mustazaf olmadığını söyleyerek kendisiyle çelişiyor.Şimdi Hizbullah Cemaatine bağlı halkı nereye koyacak?Yoksa mustazaf olmanın ölçüsü Hizbullah olmamak mıdır?Kürkçü diğer fikirdaşları gibi olaya şaşı bakmayı deniyor.O yüzden doğruları gör(e)miyor.Yoksa Hizbullah Kürkçü`nün yukarıda belirttiği gibi siyasal İslam sınıfına girdiği için mi Kürkçünün saldırısına uğruyor.
Lenin`in de söylediği buydu aslında: "Siyasetten konuşacaksın. Şimdi bu siyaseti konuşmadığın zaman, iktisatçı, sendikacı gibi sürece yaklaştığın zaman, işçilerin sadece bir kesimi ile ve düzen içi bir ilişki kurabilirsin” diyor.Aslında tüm bu söylenenlerin ardından bizim Kürkçü gerçekleri yumurtluyor.Lenin`in sözünden ben şunu anladım insanlarla siyaset gereği ilişki kuracaksın.Yani kendi işini yürütmek için.Eğer bunu yapmazsan insanlar seni kabul etmez demek istiyor.Çok şükür bizim solcular bunu geç de olsa anladılar.Yani uzun lafın kısası bizim Kürkçü kendi pespaye ideolojilerinin yükünü islam`a taşıtmak istiyor.Yoksa İslam`a olan hayranlığı değil.
Son olarak Kürkçü`ye ve onun zihniyetinde olan herkese şunu hatırlatmak istiyorum:Tarihi iyi okuyun ve şunu iyi anlayın, tarihte İslam`a açıktan savaş açanların kaybettiği gibi,İslam`ı kendi pespaye ideolojilerinin hamalı olarak görenler de kaybedeceklerdir.
Ertuğrul Kürkçü`nün ANF Röportajı Üzerine
Türkiye sol hareketinin önemli figürlerinden BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, solun din ile arasındaki mesafesinin aşılması gerektiğini söyleyerek, İslam ile emek eksenli bir ortaklığın mümkün olabileceğini ifade etti.
(Osman Gülebak/DOĞRUHABER)