Eş başkanlık sistemi ve Kürd kadını
Ortadoğu halklarıyla ilgili yapılan plan ve programların temelinde halkı dini değerlerinden uzaklaştırma, onur ve izzetini ayaklar altına alma ve kişiliksizleştirme hedefi her zaman var olmuştur. İngilizlerle başlayan, Amerika ile devam eden Ortadoğu halklarının geleceği ve yaşam biçimini şekillendirme çabalarında değiştirme, dönüştürme ve vasıfsız nesneler haline getirme her zaman biricik hedef olarak takip edilmiştir.
Kemalist rejimle başlayan Müslüman halkı dönüştürme programında ülkenin batısında yaşayan insanlar çok fazla etkilenirken, doğuda, özellikle de Kürdistan’da yaşayanlar bozma dalgalarına karşı direnerek kendilerini muhafaza etmede epeyce başarılı oldular. Halkın dinine bağlılığın yanı sıra yasaklara rağmen gizliden gizliye varlığını sürdüren medreselerin bundaki payı inkar edilemez.
Kürdlerin İslam’da diretmeleri nedeniyle toplumsal bozulmanın istenen derecede gerçekleşememesi yeni plan ve programlara sebebiyet verdi. Kürdistan’da Allah’ı inkar eden, İslam düşmanı Marksist hareketlerin boy göstermesi, bunların içinden Müslüman Kürd halkına en küçük bir merhamet gösterisinde bulunmayan ve zulmeden PKK’nin palazlanması emperyalist güçlerin Kürdleri dönüştürme ile ilgili planlarından ayrı düşünülemez. Aslında bu, Kürdleri dönüştürme programının yeni bir versiyonuydu. Rejimin onlarca yıllık zulmünü sona erdirme ve bağımsız Kürdistan kurma vaadleriyle gençleri cezbeden bu örgüt, Kürd halkını İslami değerlerinden koparma ve kişiliksizleştirme çabalarında görevini başarıyla yerine getirdi. Onlarca yıl sonra bağımsız Kürdistan vaadlerinin yerinde yeller eserken, ortada büyük ölçüde İslami değerlerinden koparılan Kürd halkı kaldı.
Hür Dava Partisinin İslam’ı referans alarak siyasi arenaya adım atması, kaybedilen değerlerin yeniden yeşermesiyle ilgili parıltıların belirmesinin verdiği rahatsızlık PKK/BDP çevrelerinin saldırılarda bulunmasına yol açmaktadır. Bunun için de gençlerin eline tutuşturulan taş ve molotofları gençlik heyecanı olarak nitelendirmek hakikate göz yummaktır. HÜDA PAR’a ve İslami STK’lara yönelik ardı arkası kesilmeyen saldırılar, bir asırdır inancından koparılmaya çalışılan bir halkın evlatlarının bozulan ve tahrip edilen alanları yeniden onarma ve halkı inancına döndürme çabalarından duyulan rahatsızlığın dışa yansımasıdır. Olay sadece PKK/BDP çevrelerinin yeni bir rakiple yüzleşmeleri ya da bu partinin kaybedeceği oylardan dolayı duyduğu tepki gibi basit nedenlere indirgenmemelidir. Bütün bunlar emperyalist güçlerin yüz yıllık hesaplarının bozulmasına gösterilen tepkileri ortaya koymaktadır. Yazımızın esas konusu bu olmadığından, bununla ilgili yorumu başka bir yazıya bırakacağız.
Üzerinde durmak istediğim konu, BDP’nin Kürdistan’da seçime girdiği bütün alanlarda biri erkek, diğeri kadın olmak üzere eş başkanlarla seçime girmesidir. Laik ve demokrat kesimler bunu büyük bir devrim olarak ifade edip kadının haklarını iade etme ve eşitlik yolunda atılan bir adım olarak nitelendirseler de iş bu kadar basite indirgenmemelidir. Zira bu işin altında büyük bir hinliğin yattığını anlamak zor değildir. En sade ifadelerle bu, Kürd kadınını bozma yolunda atılan yeni bir adımdır.
Çok az nüfusa sahip bir ilçe düşünün… Burada biri kadın biri de erkek olmak üzere iki belediye başkanı, yani iki eş başkan bulunsun. Çalıştıkları oda bir, yetkileri bir, mesai saatleri içindeki bütün faaliyetleri birdir. İşle ilgili her şeyde ortaktırlar. Buradaki kadın başkan sekiz saatlik mesai içinde işiyle ilgili bütün alanlarda kardeşi, oğlu, eşi, dayısı, amcası ve babası olmayan, yabancı bir erkekle konuşmakta, vaktini onunla paylaşmaktadır. Kadının en verimli saatlerini kendisiyle başkanlıkta eş olan şahısla geçirmesi Kürdün inancına, geleneklerine ve kültürüne aykırı olup kadını değersiz bir nesne haline getirme ve yozlaştırma çabalarından başkasıyla izah edilemez.
Bu girişim, kadının onurunu ve kimliğini zedeleyen ve onu şahsiyetinden koparmak için tasarlanan çirkin bir oyundur. Bu projeyle Kürdistan’da kadın erkek ilişkilerine yeni bir boyut kazandırmayı, var olan sınırları ortadan kaldırıp kadını yok etmeyi hedeflemektedirler. Öncelikle Kürd kadınlarının buna isyan etmeleri lazım. Çünkü onlar onurlu ve izzetli bir toplumun evlatlarıdır. Onlar ancak nikâhlılarının eşleridir, başkalarının değil.
Bütün bu oyunlarla Kürd kadını; kimliğinden koparılarak, inancından uzaklaştırılarak ve eş başkanlık adı altında yeni yozlaşmalara sürülerek basit bir nesne haline getirilmeye çalışılmaktadır. Kürd kadınının onur, izzet ve şahsiyeti sadece İslam’la korunabilir. O halde bize düşen küçüğümüzle büyüğümüzle, kadınımızla erkeğimizle bu çirkin oyunu deşifre edip Müslüman Kürd halkının dikkatlerine sunmak ve halkımız arasında İslami hayatı yeniden canlandırmaktır.