Son üç gün içinde farklı illerde üç farklı programa katıldım.
Bunlardan bir tanesi, ESAM'ın Ankara'da düzenlediği “Hak Ekseninde Kürt Meselesi ve Çözüm Arayışları Çalıştayı” idi.
Çalıştaya 25-30 akademisyen, siyasetçi, yazar, aktivist katılmıştı. Katılımcıların kahir ekseriyeti İslamcı diyebileceğimiz kesimdendi. Diğer birkaç kişi ise, her ne kadar şu anda kendilerini farklı isimlendirseler de İslamcılıktan gelme veya geçmişlerinde İslamcılığa bir dönem değmiş kimseler idi. Hal böyle olunca katılımcıların ortak kimliklerinin İslamcı olduğunu söyleyebiliriz.
Ortak İslamcı kimlikten oluşan bir masaya konulan soruna dair tanımlamalar ve çözümlerin ölçüsü ve hareket noktası İslam olmalı idi. Çoğunluk öyle olsa da sorunu tanımlamada değil ancak özellikle ortaya konan çözümlerin bir kısmı, İslami endişelerden ve ölçülerden uzaktı.
Bunun sebebi de masa etrafında olanların bazılarının, süreç içinde iktidarla iltisaklı İslamcılığın aşınmasına tepki olarak ve ilişkili oldukları çevrelerin de etkisi ile, İslamcı kimlikten sıyrılma süreci yaşıyor olması idi. Bir savrulma haline dönüşen bu tepki-etki ikilemi, söz konusu bu şahısların Kürt meselesi etrafında söylem ve yaklaşımlarını İslamîlikten ulusçuluğa evriltmiş.
Tabi bir de malum resmi ideolojinin söyleminden etkilenen Türk İslamcı söyleme sahip olanlar.
Doğrusu, bugünü veya geçmişi itibari ile İslamcı kimlikle anılan şahıslardan oluşan bir masada ortaya çıkan bazı tablolara üzülmedim desem yalan olur. Türkiye'nin en önemli ve en can alıcı meselesi olmanın dışında, sonuçları itibari ile İslam alemini doğrudan etkileyen ve Ortadoğu coğrafyasının sınırlarının yeniden çizilmesi demek olan Kürt meselesinde İslamcılar olarak ortak dil ve çözüm ortaya koyamamak elbette ki üzücü.
Kürt meselesinde İslamcılar olarak İslami zeminde buluşamıyorsak ve çözüm ortaya koyamıyorsak, çokça dış emperyal ve iç ideolojik elin girdiği zeminin çözümünde nasıl buluşulacak? Ve çözüm nasıl bulunacak?
Bu açmazı Müslümanların iyi düşünmesi lazım.
Müslümanların kendi içinde çözmediği her meselenin ihalesinin emperyalistlere kaldığı ve kalacağı, kaçınılmaz bir sonuçtur. Kendi içimizde çözüm oluşturmadığımız meselelerin emperyalistlere ihale kalmasına sonradan ah vah etmenin bir manası yok.
Tabi bunu bütün kesimler için söylüyorum. Sadece nevzuhur Kürt İslamcılar için söylemiyorum, aynı zamanda Kürt meselesinde resmi ideolojinin söylemini bir türlü terk etmeyen Türk İslamcılar için de söylüyorum. Hatta bugünün realitesini kaçıran donuk ümmetçi İslamcılar için de söylüyorum.
İslamcıların oluşturduğu masada ortaya konulan bazı tablolar ve çözümler, beni üzmüş olsa da Kürt meselesinde ve çözüm arayışında çok farklı yaklaşımların ve düşüncelerin paylaşılması adına faydalı bir çalışma oldu. Bu yönü ile bir ihtiyaçtı.
Zira Kürt meselesi geldiğimiz noktada sadece İslamcıların hatta sadece Müslümanların meselesi olmaktan çıkmıştır. Farklı unsurların da meselesine dönüşmüştür. Bu kadar farklı unsurların dahlinin olduğu bir meselenin çalıştayında düşüncenin çeşitlenmesi bir ihtiyaçtır. Çalıştay bir yönü ile buna hizmet etti.
Ben bir kez daha çalıştayı düzenleyen ESAM'a teşekkür ediyor, gayretlerin hayırlara vesile olmasını diliyorum.
Girişte üç programdan bahsettim ama ancak birine değinebildim... Belki önümüzdeki yazı.