Müslümanlar olarak nasıl bir zilletin içinde debelendiğimizin farkında mıyız? Neredeyse bütün bir ümmet Esed ile Trump'un şahsında ikiye ayrılmış durumda. Buna ümmetin ihtilafı mı diyeceğiz, yoksa inhirafı mı?
Biz Müslümanlar, genelde Kutsal kitapların tahrifini ve kutsal dinden sapmayı Yahudilere ve Hristiyanlara özgü ve onlardan ibaret sanırız. Hâlbuki aynı durum bizim için de geçerlidir. Çünkü Allah'ın önceki vahiy kitaplarına yapmadığı bir ayrıcalığı, yani Kur'an'ı her türlü tahrife karşı korumuş olması Müslümanların da sapmayacaklarının garantisi değildir. Bu nedenledir ki, dün olduğu gibi bugün de iradelerini Kur'an'ın (hükümlerinin) hilafına kullanan Müslümanlar vardır. Dahası da var; İslam Ümmetini sevk ve idare edenler de bu Müslümanlardır.
Bildiğimiz gibi, Hz. Muhammed (sav) de Müslümanların arasındaki ihtilafları rahmet olarak görür. Fakat bir de inhiraf vardır ki, bu ikisini de birbirine karıştırmamak gerekir. Hz. Muhammed'in(sav) sözünü ettiği ihtilaf Müslümanlar için ne kadar rahmet ise, inhiraf da Müslümanlar için zillet, zulmet ve dalalettir.
Neyin ihtilaf ve neyin inhiraf olduğunu bilmek, sanıldığı gibi hiç de zor değil. Yeter ki, hareket noktası Allah'ın koyduğu hükümler olsun. Bu hükümlerin hayata geçirilmesi konusunda ihtilaflar çıkabilir, ama hiçbir ihtilaf Allah'ın koyduğu hükümlerin aleyhine olamaz. Örneğin, hakka tecavüz ile ve zulüm ile sonuçlanan veya bunlara götüren her söz, her hal ve her eylem ihtilaf olmaktan çıkar, inhiraf olur.
Aslında akil ve baliğ olan her Müslüman ihtilaf ile inhirafı birbirinden ayıracak melekeye ve muhakemeye de sahiptir. Dolayısıyla herhangi bir konuda inhiraf etmesi mazur görülemez.
Nasıl bir Müslüman olduğumuzun, daha doğrusu Müslüman olup olmadığımızın bir ölçüsü de söylem ve eylemlerimizdir. Çünkü gücümüz oranında iyinin ve iyilerin yanında olmamız farz olduğu kadar, kötünün ve kötülerin karşısında durmamız da farzdır. Ama ne yazık ki, Müslümanlar olarak bugün neyin iyi ve neyin kötü olduğu konularında olduğu gibi, kimin kötü olduğu konularında da maalesef ihtilaftan öte ciddi bir inhiraf içindeyiz. Gerek doğrudan ve gerekse dolaylı olarak yaşadığımız inhiraf olayları o kadar fazla ki, saymakla bitmez. İşte güncel olanlardan ikisi; Esed ve Trump!
İşte görüyoruz; kimi Müslümanlar Trump'u alkışlarken, kimileri de Esed'in yanında. Ne hazin ve dahi zelil bir durumdur bu, düşünebiliyor musunuz? Haliyle sormamız gerekiyor; bu Müslümanlar acaba iman ettikleri Kitab'ın hükümleri üzerine düştükleri ihtilaf sonucunda mı iki zalim ve iki katil arasında ikiye bölünüyorlar? İslam noktainazarından bakıldığında, Trump ile Esed İslam'ın neresinde duruyorlar? Her ikisi arasında nasıl bir fark var ki, bazı Müslümanlar Trump'un füzelerine ve döktüğü kanlara alkış tutarken, bazıları da Esed'in bombardımanlarına ve işlemekte olduğu cinayetlere alkış tutuyor?
Tabii bütün bunların başında da İslam ülkelerine hükmeden liderler gelmektedir. Onlar da Müslümanca bir duruş sergilemek yerine, maalesef Esed ile Trump arasında ikiye ayrılmış durumdalar. Üstüne üstlük hem İslam'ı ve hem de Müslümanların mezheplerini istismar etmekten de geri durmuyorlar! Elbette ki izzetlerini koruyan Müslümanların sayısı da az değil. Ama ümmet olarak sergilediğimiz hal, gerçekten kelimelerle tarif edilemeyecek kadar büyük bir inhiraftır! Gördüğümüz gibi, her inhiraf da kendi büyüklüğünde bir zillete yol açmaktadır.
İslam'ı güncelleme konusunu da tartıştığımız bu günlerde yerine getirmemiz gereken diğer bir görev de, her türlü inhirafa karşı onurlu bir duruş sergilemektir.