Suudi Arabistan'ın İstanbul başkonsolosluğu etrafında dönen olaylar, gazeteci Cemal Kaşıkçı'nın kaybolması olayı bize sefirlik mesleğinin ahlakına, mahiyetine dair bazı hususları açıklamamıza sebep oldu.
Malum, uluslararası ilişkiler terimi olarak yabancı ülkelerdeki misyon şeflerine, büyükelçilere “sefir” adı verilir. Bugün tedavülde olan ibare budur. Hani sefirin bir anlamı da kitap demektir. Misafir de sefer de bununla alakalıdır.
Sefir, gelenleri en güzel şekilde misafir eden, Güleryüz'le karşılayan demektir. Kısacası, sefir o ülkede sefer halinde olanlara karşı en güzel davranışı sergiler. İnsanların yüzünü güldürür.
Kur'an “o gün yüzler vardır seferdir, parlaktır ışıl ışıldır” (Abese:38) Buyurur.
Sefer yolculuktur. İnsan, yolculuğu yüzü gülsün diye yapar. Ticaret olsun kutsal bir amaç olsun seferden amaç yüzün gülmesidir. Sefer murada ermek içindir. İşte sefir bu konuda yardımcı olan yüz güldüren kimsedir.
İnsan seferi olduğunda namazı kısaltabilir, oruç tutmayabilir. Çünkü sefer insana yalnızlık ve ayrılık duygusu verir. Sefer, belirsizliktir. İşte sefir, ayrılık ve gariplik duygularını dindirendir. Belirsizliğe çare olmaya çalışandır.
Uluslararası ilişkiler fakültelerinde, Dışişleri bakanlığında sefirlik etiği ve adabı konusunda bir ders veriliyor mu bilmiyoruz? Ancak hakikat budur. Sefir, seferdekileri misafir ederek yüz güldürür. Onların üzerine sabahı getirir. Bu nedenle “vessubhi ize esfere-andolsun yüzünü açan sabaha”(Müddessir: 34) buyrulur. Seferden amaç geceye kalmak değildir hele karanlık bir şekilde kaybolmak hiç değildir. Bilakis sabaha ulaşmaktır. Nura kavuşmaktır.
Sefir, tepeden bakmayacak, karanlık işler peşinde olmayacak, gidenlere sabahı müjdeleyecek, seferde olanlara seferin sıkıntılarını hafifletecektir. Ama bugün iş farklıdır. Maalesef sefirler genel olarak bu tür şeylerden uzaktır, kopuktur.
Bir de sefir eşekler vardır. Kur'an'da zikredilen “esfar-kitap yüklü eşek…”(Cuma: 5) misalini herkes bilir. Burada “kitap” diye çevrilen lafız, seferin çoğulu olan “esfardır.” Demek ki bazı sefirler sadece evrak taşır, yaprak taşır. Kabadır, görgüsüzdür. Misyon şefidir. Ama kendi vizyonu yoktur. Taşıdığı kağıtların misyon şefidir. Bu nedenle Peygamberin (sav) gönderdiği elçilere hiçbir zaman sefir denilmemiştir. Onlara “resulün resulleri” denilmiştir. Çünkü onlara her yer konaktır. Kendilerini seferi görmezler. Onlar kendilerini garip ve yalnız kabul etmezler. Onlar sefir olarak sırf evrak hamallığı yapmazlar. Taşıdıklarını sırtlarında değil gönüllerinde taşırlar.
Sefir, misafirperver olarak güzel işler yapabilir. Ama eşekçe şeyler de yapabilir. Kaba işlere, kirli işlere bulaşabilir. Ama sonunda taşıdığı evrak ona itibar ve kıymet sağlamaz, ona sadece yorgunluk verir. Misyonu bittiğinde vizyonu kararır. Sesi de en tanınmaz, anlaşılmaz bir ses olarak kalır. Hoş bir seda bırakmaz. İyisi mi sefirler kendilerinin de misafir olduklarını bilsinler. Eşeklik etmesinler…