İslamî Direniş Hareketi (Hamas) ile işgal rejimi İsrail arasında sağlanan, bunun sonucunda Şalit’e karşılık 1047 Filistinli esirin özgürlüğe kavuştuğu ve tarihe Özgürlerin Vefası olarak geçen esir takası anlaşmasının yıldönümünde bir daha Gazze’yi anıyoruz.
Adresi Gazze, aktörleri şehitler ve pusulasının da esirler olduğu bir olaydan bahsediyoruz.
Şehit olan büyüğüme, özgürlüğe kavuşmuş olan kardeşime ve buna ev sahipliği yapan değerli toprak parçası Gazze’ye selam olsun. Herkes utançtan ve hayadan başını senin için eğdi Gazzem!.. Daha ilk günden, şehadetle başlattığın kutlu doğumunla birlikte sıkıntılarla dolu bu yolu sürdüreceğine dair söz verdin, yemin ettin… Sancağı kaldırdın, bayrağı diktin… Taşla, bıçakla, hançerle, molotofla, tabancayla, kalaşnikofla, patlayıcıyla, mayınla, bombayla, tünelle, roketle, füzeyle ve düşman askerlerini kaçırmakla savaşı sürdürdün… Düşmana bir açık vermediğin gibi, geride kalanlara da özür bırakmadın…
Cihad ve şehadet yolu açık tabi, ama niyet eden ve bunun için azim gösteren adamlar nerede?
Kurucu liderlerinle ilk nesil liderlerinin şehit edilmesi seni yolundan alıkoymadı…
Sen boyun eğmeyecek kadar büyük, kökünden sökülemeyecek kadar derin ve yükseksin…
Gazzem! İsmin anıldığında ajanlar, hainler ve münafıklar etrafa bakınıyor, kalpleri atıyor ve gözleri fırlayacakmış gibi oluyor… Ne dünya ne de sana karşı komplo ve tuzak kuranların çokluğu seni oturtabildi. Son derece kendine güvenen bir dille şunları haykırdın:
“Parmağım tetikte ve açtığım ateş de düşman için cehennem olacaktır. Direniş alanından ve ilkelerimden vazgeçmeyeceğim. Geri adım atmayacağım. Yolum ya zafer ya şehadettir.” Daha da etkili bir dille “Rabbime verdiğim söze doğru adım atıyorum, ben bu yolu seçtim” dedin…
Seni kuşatmak istediler. Çünkü saptırılmayacak, gafil avlanmayacak ve dünyevi imkânlarla satın alınmayacak kadar büyük ve ilkelisin. Yaralarını emip sardın, gardiyanların burnunu yere sürttün, saldırganları rezil ettin… Bu kez sen onları kuşattın, sana attıkları ateş topunu sen onların kalesine gönderdin. Korku içinde kaçmalarını sağladın. Tuzak sahibini yuttu. Bu kez dağlar gibi dimdik ayakta duran şehitleri kuşatmaya başladılar. Sen ölüme âşıksın ve onu kucakladın. Hain ve kötülerin yüzüne ateş püskürttün…
Gazzem! Sen yeni bir söz ve randevu ile bir kez daha karşımıza çıktın… Büyük bir doğumu gerçekleştirdin. Şehadetle randevun olduğu müddetçe cihad dolu geçen hayatın gerçekten güzeldir… Kuşatma ve saldırganlığa karşı yeniden kükredin…
Efendim, senin volkan gibi patlarken çıkardığın ses bütün dünyada yankı buldu… Sarhoşluk geçtikten sonra akıllara düşünmeyi geri getirdin… Barış düşünü görenleri, yaptığın anlaşmayla esirleri özgürlüğe kavuşturmakla uyandırdın…
Serap onları sarmalamışken senin gözlerin onları kuşattı… Parçalanan etlerin onları kovalamaya, akan kanın da cadde ve sokaklara yolun doğruluğuyla âlemlerin Rabbi olan Allah’a samimi yönelmenin delili olarak kanıtlar yazdı… Savaş liderleri olan özgür ve şehit yavruların şehadet kervanından geri durmadılar… Çünkü bu kurtuluştur, cennettir. Ne güzel bir yolculuktur bu!... Bu, cihad ve şehadettir…
Düşmana ateş ve alev püskürten Gazzem sana selam olsun!..
Sen yeni bir tarih yazarken sana selam olsun!..
Pusulasını kaybedenlere yolu gösterirken sana selam olsun!..
.
Bize hayat verirken de sana selam olsun!...