Salı günkü “İslam'ı güncelleme salahiyeti” başlıklı yazımda, Sn. Erdoğan'ın başlattığı tartışmayı ele almış ve yazıyı; “Diyanet ve İlahiyat Fakülteleri İslam'ı güncelleyecek salahiyetteler mi?” sorusu ile bitirmiştim.
Eskiye kıyasla Diyanet'te takdir ettiğimiz bazı gelişmeler oldu. İlahiyat Fakülteleri'nde de benzer gelişmeler yaşandı. Ama bu kısmi müspet gelişmeler, Türkiye'de ne Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ve ne de İlahiyat Fakülteleri'ni müctehid makamına getirmiş değildir.
Diyanet İşleri Başkanlığı'na ve İlahiyat Fakülteleri'ne, müctehid makamında/seviyesinde İslami merciler payesi biçmek doğru değildir. Bugün itibarı ile İslam'ı güncelleme salahiyetleri yoktur. Ancak sahih İslami kaynaklar doğrultusunda fetva verebilir; eğitim, irşad ve ıslah görevi görebilirler.
Şu aşamada bunu yapsalar nurun ala nur olur!
Bütün bunları bir tarafa bırakarak ve piyasada konuşan, yazan çoğu hocaların bazı konularda İslam adına yanlış konuştuğunu ve yazdığını da bilerek ve kabul ederek söylüyorum: Şayet Sn. Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı'nı ve İlahiyat Fakültelerini sahih İslam'a hizmet edecek şekilde ıslah etmeden ve piyasada İslam'ın köküne kibrit suyu döken hoca kılıklı şahısların ve “lağım kanallarına dönmüş TV kanallarının” önünü almadan, Diyanet'i İslam adına tek merci yaparsa, Kemalistlerin yıllarca gerçekleştiremediği en büyük hayallerini, onlar adına gerçekleştirmiş olacaktır.
Dini/İslam'ı devletin tekeline sokmuş olacaktır.
Kemalistler, bu ülkede kendi devr-i iktidarlarında gerçekleştiremedikleri hayallerini Müslüman bir şahıs olarak Sn. Erdoğan eli ile gerçekleştirmiş olacaklardır.
15 Temmuz darbesinden sonra hükümet içinde etkin bir el, İslami cemaatleri ve şahısları bitirmeye karar vermiş. Ak Parti ve Erdoğan da bileyerek veya bilmeyerek buna hizmet ediyor.
Benim kastım; cezaevinden çıkınca “cemaatlerin kökünü kazıyacağım” tehdidinde bulunan Doğu Perinçek'in dışında, hükümet içinden bir el.
Eski derin devletin bir ayağını ulusalcı Kemalistler oluşturuyorduysa, diğer ayağını da emniyet üzerinden milliyetçi Kemalistler oluşturuyordu.
Son zamanlarda bu iki derin ayak, giderek tekrar güçleniyor. Biri, hükümete yakın durarak, hükümetin gözünü boyayarak özellikle orduda ve yüksek yargıda oluşmuş olan boşlukları dolduruyor; diğeri de en etkin bakan ve hükümet ile ittifak kurmak üzerinden, içten içe devleti ele geçiriyor.
Sn. Erdoğan, bütün uyarılarımıza rağmen Çözüm Süreci ve FETÖ konusunda yaptığı hataları, şimdilerde eski derin devleti yeniden güçlendirip, dirilterek tekrar yapıyor.
28 Şubat öncesi yayınlara benzer yayınlarla kilometre taşları döşenmeye çalışılan yeni bir darbe, Türkiye için ihtimal dışı ve uzak değil. Ancak bu ülke, FETÖ darbesini atlattığı gibi, güçlenecek olan eski derin devletin muhtemel yeni bir darbesini atlatabilir mi?
Çok emin değilim.
İnşallah biz yanılmış olalım, ancak...
Bu arada ne manaya geldiğini anlayanlar için önemli bir işaret fişeği: 90'lı yıllarda emniyet mensuplarının, insanları arabalara bindirip gece ormanlık alana götürerek, “seni burada öldürebiliriz deyip, bize çalışacaksın (ki, bir sonraki adımı da tetikçilik yapacaksın)” türü devlet eli ile toplumu terörize etme uygulamaları, bölgede yeniden melun başını göstermeye başlamış.