ABD'nin asrımızda İslam dünyasına dönük uygulamaya koyduğu metotlar pek değişmese de maalesef hala ilk günkü gibi işe yaramaktadır. Katar örneğinde olduğu gibi... ABD; Katar ve Suudi Arabistan arasında çok ciddi kırılmaların başlangıcı olan bir krizin fitilini ateşledi. Suudi Arabistan, ABD'nin 11 Eylül hadisesi ile ilgili dava açma ve ABD'deki mal varlıklarına el konulması tehdidi ve Katar'daki sıvılaştırılmış gaz yataklarına konmak ümidi ile harekete geçti. Kısa sürede Ortadoğu'nun tarihi seyrini değiştirecek bir süreç başladı. Suudi Arabistan, Trump'un ziyareti sonrasında ABD ile yapmış olduğu yüklü silahlı anlaşma ile ABD'nin teveccünü kazanmanın ilk adımını attı ve devamında kendisini ispat etmek için Trump'un işareti üzerine çok kapsamlı bir atağa geçti. Katar, kuşatılmışlık ve Suud tehdidinin vermiş olduğu sıkıntı ile müttefikler bulmaya ve mevcut krizi aşmanın yallarını aramaya başladı. ABD, bu krizi başlatırken amaçladığı hedeflerden birisi de Suud sopası ile Katar'ı terbiye etmek ve avuçlarına almak idi.
Suud'un şerrinden kaçmaya çalışan Katar, ABD'yi memnun etmenin yollarını aradı. İlk parti silah siparişi verildi. Ardından da peş peşe tatbikatlar geldi. Şimdi siz bu krizden ne anladınız? Krizi başlatan ABD, ama Katar ile bir dizi anlaşma yapan da ABD. Tabi bu anlaşmalar dizisinin devam etmesi bekleniyor. Özellikle ABD'nin artık envanterinde kullanmayacağı ve teknolojik olarak geride kalan silahlarını Suud tehdidi bahanesi ile Katar'a satacaktır. F 15 savaş uçakları gibi teknolojik olarak ABD'nin elindeki nispeten eski uçaklardan bir kısmı Katar'a satıldı. Katar gibi küçük bir ülke için küçümsenmeyecek bir silah satış anlaşması yapıldı. ABD'nin borcunu körfez ülkelerine ödetmeyi taahhüt eden Trump'un planı işliyor. Katar'dan daha nelerin koparılacağını bize zaman gösterecek. Peki, bu senaryo bize tanıdık gelmiyor mu?
ABD, bu senaryoyu defalarca tekrarladığı halde, hala güncelliğini korumaktadır. Sanal tehditler veya ülkeleri birbirine karşı terbiye sopası olarak kullanma stratejileri hep uygulanagelmiştir. Yıllarca Suudi Arabistan, İran ile korkutuldu. İran tehdidi ile Suudi Arabistan tamamen ABD ve müttefiklerinin himayesine alındı. Sanal korkular ile Körfez ülkeleri Amerika ve müttefiklerinin adeta birer valisi haline getirildi. Bunun için, bazen İran korkusu bazen de Saddam korkusu kullanıldı. Bu işbirlikçi gerici Arap rejimleri, kendi bekalarını ABD'nin himmet ve himayesine bağladılar. Halkı Müslüman olan ülkeler daima birbirlerine tehdit olarak gösterildi ve aralarında kriz çıkarıldı. Daha sonra hakem rolü ile araya girildi ve bir veya iki taraf himaye edildi. Karşılığında o ülkelerden devasa tavizler koparıldı ve bağımsızlıklarına ipotek konuldu.
Tam da sözün burasında aklımıza maymunun adaleti hikâyesi gelmektedir. Rivayet edilir ki, iki kedi yerde buldukları bir parça peyniri paylaşma konusunda anlaşamıyorlar. Bu ihtilaflarına çözüm bulmak için maymunu hakemliğine müracaat ediyorlar. Maymun peyniri alıp ikiye böler ve elleriyle peyniri tartar gibi yapar. Parçalardan birisinin daha ağır olduğu gerekçesi ile biraz koparır ve ağzına atar. Tekrar sözde tartma işlemine devam eder. Bu sefer fazla olduğu gerekçesi ile diğer parça peynirden biraz koparıp ağzına atar. Kediler bakar ki, peynir bitecek. "Aman tamam, peyniri ver biz anlaşmaya razıyız", der.
Bunu üzerine maymun şöyle der: "Yok olmaz, siz razı olsanız bile benim adaletim razı olmaz". Derken peyniri yer, bitirir ve kedilere de enseyi kaşımak düşer. İşte emperyalistlerin sanal tehditlere karşı himayesi, hakemliği, dostluğu, maymunun adaletine benzemektedir. İslam ülkeleri sorunlarını diyalog ve müzakere yolu ile çözüp sanal tehdit kaynağı olmama ve sanal tehditlere itibar etmeme hususunda irade ortaya koymaları lazım iken; birbirlerini tehdit olarak görmekte ve çözüm mercii olarak da emperyalistlerin eşiklerini aşındırmaktadırlar. Geldiğimiz nokta bellidir. Ama hala aynı yanlışları yapmakta devam etmekteyiz. Önceki asırda İngilizler, başta Hindistan ve Arabistan yarımadası olmak üzere farklı coğrafyalarda aynı yöntemleri kullandı; bu asırda ise yine aynı yöntemleri Amerikalılar ve müttefikleri kullanmaktadır.
Biz, onurlu bir irade ve basiretli bir politika ortaya koymadıkça, bu döngü işlemeye devam edecektir.