Lütfen hiç kimse bu haberi idam kelimesini kullanarak vermesin. “Mısır’da eşkıya beş yüz otuz Müslümanı öldürmeye karar vermiştir”, doğru olan budur. Eğer siz bunu idam kararı olarak görürseniz ta baştan her şeyi kaybetmişsiniz demektir.
Çünkü idam hukuki bir kavramdır, haksız ve isabetsiz de olsa bu kararı veren makamın meşru olduğu kabul edilmiş olur.
Şu anda Mısır’da bir eşkıya sürüsü vardır, bir gasıplar örgütü vardır, bir katiller çetesi vardır. Halkın özgür iradesiyle seçtiği yöneticileri silah zoruyla yerlerinden indirmiş, halkın verdiği emaneti eşkıyalıkla ellerinden almıştır.
Bu esnada direnen Müslümanlardan yüzlercesini meydanlarda ve camilerde toplu halde ve keskin nişancılarla katletmiş, binlercesini cezaevlerine doldurmuştur.
Şu anda yapılan şey ise bunlara ilaveten beş yüz otuz Müslüman için öldürme kararı verilmiştir.
Müslümanlar olarak buna tepki gösterirken çok dikkatli olmamız gerekirken maalesef bir tuzağa düşüyoruz, bir oyuna geliyoruz:
Yok efendim dünyada ilk defa bu kadar çok insana bir defada idam kararı veriliyormuş, bu kadar insanın idam kararı yirmi dakika gibi kısa bir zamanda veriliyormuş, hiç birinin savunması alınmamış, avukatları konuşturulmamış, tartaklanıp dışarı atılmış...
Bu görüş, bu mantık Batı’nın ve ABD’nin görüşü ve mantığıdır, dolayısıyla bu itiraz biçimi de ABD ve Batı’ya aittir, şimdi bu doğrultuda itiraz ve eleştiride bulunuyor;
“Bu kadar çok idam kararı şimdiye kadar görülmemiş, infaz edilmemeliymiş, hukuka ve insan haklarına aykırıymış, yargılama usulü yanlışmış vesaire...”
Başta ABD, Batı ve dünyanın önemli bir bölümü en büyük ihaneti ta ilk gün yapmış, eşkıyaya eşkıya dememiş, katile katil dememiş, darbeye darbe dememiş, meşru görmüş ve şimdi sadece bir takım icraatlarını eleştiriyorlar.
Ya Arap dünyasına ne demeli, İhvanı Müslimin’i terörist ilan edenlere ne demeli. Daha önce söylediğim bir şeyi tekrar ediyorum: Bugün bu ümmet için en büyük fitne, başta Suud olmak üzere Körfez Krallıklarıdır.
Şunu unutmayalım ki, Mısır eşkıyasının uyduruk mahkemesinden çok daha büyük bir bela var. Bu ölüm kararlarının uygulanmasına onay verecek olan bel’amlar bel’amı Mısır Müftüsü Ali Cuma ağzının suyunu ve salyasını akıtarak beklemektedir. Gerçekten yeryüzü böyle bir bel’amı hiç görmemiştir. Ali Cuma’nın İhvan’a olan kin ve düşmanlığına hem Sisi’nin hem israil’in bile ağzı ayrık kalmıştır.
Gelelim bizlere. Korkarım zalimler bu cesareti bizim suskunluğumuzdan, bizim sessizliğimizden, bizim üzerimize ölü toprağı serpilmiş olmasından almaktadır.
Söyleyin, yoksa nasıl cesaret edebilir böyle bir eşkıyalığa ve gaddarlığa?
Eşkıyanın böylesi korkunç ve kafirce kararı karşısında Müslümanlar olarak yerlerimizden dehşetle fırlamalı değil miydik?
Allah için şu anda gündem yaptığımız şeylerle, Mısır’da haklarında katliam kararı alınan kardeşlerimizin durumunu bir kıyaslayalım yanında ne kadar basit ve gülünç kalacak.
Kesinlikle bir şeyler yapmalıyız, bu zulmü durduracak çapta bir şeyler yapmalıyız.
Şehirlerimiz ayağa kalkmalıdır, kesintisiz ve etkili eylemler yapmalıyız, özellikle ibadet boyutu olan etkinlikler.
Allah için şöyle bir bakınız, birileri batıl davaları için nasıl pireyi deve yapıyorlar. Bizler de tam aksine, devemizi pire yapıyoruz, öyle değil mi gerçekten?
Sesimizi dünyanın dört bir yanına duyurmalıyız. Özellikle Mısırlı kardeşlerimiz bizi her an yanı başlarında görmelidirler.
Biz Müslümanlar şu anda Mısır’da ölüm bekleyen kardeşlerimiz için yoğunlaşmalıyız.
Kutlu Doğum Etkinliklerinde bu konuya ciddi yer ayırmalıyız. Sivil toplum kuruluşları bir araya gelerek ortak ve ciddi stratejiler geliştirmelidirler.
Mısır’daki eşkıya bizim sıcak nefesimizi kesinlikle ensesinde hissetmelidir, yaptığına bin pişman olmalıdır… Allah’ın izniyle bunu yapabilecek güçte olduğumuza inanıyorum.
Yeri geldiğinde büyük büyük sözler etmesini biliyoruz, Türkiye’nin İslam aleminin merkezi olduğunu, herkesin gözünün burada olduğunu söylüyoruz. Haydi o zaman, eylemlerimizin de böylesine büyük ve etkin olduğunu şöyle bir gösterelim!