Kur'an-ı Kerim'de “evet” cevap edatı “naam” (Araf:44) olarak geçmektedir. Herkes biliyor ki Arapçada “naam” edatı “evet” manasındadır.
Naam, aslında nimetten türemiştir. Bu bağlamda mesela Naim cenneti vardır. Çünkü orada her isteğe, her soruya nimetle “naam” diye cevap verilir. Ayrıca Naim, ince ve nazik olan demektir. Naim cenneti, nezaketin letafetin olduğu yerdir. Bu nedenle bu ismi almıştır.
“O gün Naim'den sorulacaksınız”(Tekasür:8) buyrulur. Öyle ya “evet-naam” nimettendir. Ama tekasüre dönüşmemelidir. Çokluk yarışı haline gelmemelidir. Çünkü nimet ince ve latif bir şeydir. Nazik bir şeydir. Çokluk yarışına dönüşünce kaba bir hal alır. İnsan kabre varıncaya kadar bunun içinde kalakalır. O zaman memleket çokluk yarışının, gafletin olduğu açık bir kabristan haline gelir.
İnsanın arzu ve taleplerinin “evet”le yani nimetle karşılık bulması güzel bir şeydir. Hak Teâlâ asla kulunun arzusunu boşa çevirmez. Ama tekasür yani çoklukta yarış kötü bir şeydir. “Evet” nimettendir. Memleket “evet”le nimetin, bolluk ve bereketin, nezaketin olduğu bir yer haline gelmelidir. “O gün naimden sorulacaksınız” ayetini hatırdan çıkarmamak gerekir. Burada “naim” aynı zamanda “evet” manasındadır. “evet-na'am” Kur'an'da yük ve sorumluluk olarak yer almıştır. Çünkü bunun içinde nimet, nezaket ve söz olmalıdır.
Naame, devekuşudur. Neden devekuşuna “naame” denilmiştir. Çünkü ona “kuş musun?” diye sorulduğunda “naam-evet” demiş, “deve misin?” diye sorulduğunda yine “naam-evet” demiştir. Buna ters cevap verdiğini söyleyenler de var. Sorun değil. İş aynı yola çıkar. Devekuşunun cevabı nimetten midir değil midir? Ya da tam bir “evet” olarak kabul edilebilir mi? Burayı geçelim. Ama devekuşu tereddütlü ve ikircikli “evet”in somut halidir. Sonra öyle olur ki devekuşu ne kuş gibi özgürlüğün ve hafifliğin sembolü olur ne de deve gibi dayanıklı ve sabırlı olabilir. Bunun gibi “evet” devekuşu gibi bizi hem kuş hem de deve sahibi yapabileceği gibi tersine bizi hem kuştan hem de deveden de edebilir.
Şimdi önümüzdeki referandumda hayır, eskinin devamını ifade eder. Bu bir talep değil mevcudu korumaktır. Ama evet öyle değil yeni bir şey istemektir. İşte bu naam-evet, nimetten gelmelidir. Naim olmalıdır. Sonra devekuşu misali biz memlekette neyi söylersek tersini söylememelidir. Artık kuş gibi hafiflemek istiyoruz nezaket, incelik ve nimet istiyoruz dediğimizde bize her defasında “şimdi çölden geçiyoruz” denilerek iş geçiştirilmemelidir. Biz güçlü olarak her türlü şarta dayanaklı bir konumda olduğumuza göre “kimseye boyun eğmeyelim” dediğimizde kimse bize “biz kuşuz” deyip gözden kaybolmamalıdır. Dahası her “evet” her bir “naam” yerine göre kuş yerine göre deve olmalıdır. Memleket kuş gibi özgür deve gibi sahraları aşacak bir vasıf kazanmalıdır. O zaman evet demenin manası olur. O zaman evet nimettenmiş denilir. O vakit herkes “o gün naimden sorulacaksınız” ayetini gönül rahatlığıyla okur. Hakiki ve samimi bir evet-naam bize nimetin kapılarını açar. Bize hem özgürlüğü hem de gücü getirir. Aksi takdirde tekasürün/biriktirmenin boş şeyler uğrunda yarışmanın aracı olur.