Zalimleri tanıyalım, yağmacıları tanıyalım.
Ama kolaycılığa kaçmayalım.
Kimseyi suçlamayalım.
Ne işgalci emperyalistleri, ne çok uluslu şirketleri.
Biz bıraktık değerlerimizi.
Herkes kendi grubunun gözlüğünü taktı.
Rahmet olan, olması gereken ihtilaflar gelenekten, merkezden vasat İslam kültüründen kopanlarca büyütüldü.
Herkes bir diğerini yaftalamaya başladı.
Herkes Kur’an’dan anladığını Kur’an’ın kendisi diye sunmaya başladı.
Kur’an’dan, siyerden, sahabeden çokça söz ettik; ama konuştuklarımızı karşılaştığımız olaylarda çözüm için referans almadık.
Öyle zamanlarda devreye başka kurallar, başka ilkeler girdi.
Başkalarının başına bir şeyler geldiğinde “Kardeşimize yardım edelim” diyeceğimize “Ben demiştim” kolaycılığına düştük.
Küçük hisarlarımızda elimizdekilerle sevinip durduk.
Çocuklarımızı, eşlerimizi, şehirlerimizi kaybettiğimizde dizlerimizi dövdük ve etrafımıza baktık.
Yapayalnızdık.
Çünkü biz her şeyden önce kardeşlerimizi kaybetmiştik.
Adalet duygumuzu kaybetmiştik.
Dünya çalkalanıyor
Her şeyi para, her şeyi çıkar ve menfaat ölçüsüyle değerlendirenler dünyaya ayar veriyorlar.
İşgaller, katliamlar eksik olmuyor.
İmtiyazlı sınıflar, imtiyazlı uluslar var artık dünyada.
Bir tarafta dokunulamayanlar var, öte tarafta kıyımdan geçirildiklerinde kimsenin görmedikleri var.
Adaletin ölçüleri değişmiş.
Zalim bir şeye karar veriyor, ardından medya küresel çapta insanları buna hazırlıyor.
Deliller hazırlanıyor, tiyatrolarda bir bir sergileniyor.
Adalet duygumuzu kaybettik ya biz de bakıyoruz sadece.
Bu kadar köksüz, bu kadar ilkesiz miyiz?
Hayır,
Ölçülerimiz sapasağlam duruyor yerinde.
“Ey iman edenler, adil şahidler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adaletten alıkoymasın.” (Maide:8)
İşte ölçümüz budur.
Fitne fesadın hakim olduğu bir zamandayız. Sözleri yaldızlı, kıyafetleri düzgün adamların ekini ve nesli tahrip ettikleri bir dünyada yaşıyoruz.
Ama önemli değil.
Dünya bizim adaleti ayakta tutanlar olarak ortaya çıkmamızı bekliyor.
Görüntüye takılmaz, Kadir olan Allah’a inancımızda bir problem yaşamazsak biz bunu başarırız.
Kalbinde hastalık olanlar zalimlerden ve onların şaşaasından korkar.
Zorlu Hendek günlerinde Aziz Peygamber müjdeler verdiğinde kimler kuşkuyla bakmıştı, hatırlayın.
Sonra Allah’ın vaadinin gerçekleşmesini hatırlayın.
Kime ihtiyaç var şimdi?
Hayatını vahye göre şekillendiren örnek Müslüman…
Toplumsal sorumluluğunu bilen Müslüman… İnsanları, cehennemden uzaklaşmaya çağıran, kardeşliğin sıcak iklimine çağıran Müslüman…
Peygamberin takipçileri bu yolda yürümeye gayret ettiler.
Tahrip etmediler, tamir ettiler.
İfsad etmediler, ıslah ettiler.
Herkes bir diğerine öfkeyle bakıyor.
Dinlemek de konuşmak da anlamını kaybediyor gittikçe.
Böyle bir zamanda konuşmak, dinlemek ve anlamaya çalışmak çok önemlidir.
İlk adımı başkasından beklemeyelim.
Olumlu düşünelim, doğru düşünelim.
İnancımızın, değerlerimizin hakkını verelim. Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Mü’minin mü’mine bağlılığı, parçaları birbirini bütünleyen bir bina gibidir.”
Binayı eksik bırakmayalım.
Eksik bina zayıftır, her an yıkılabilir.
Rabbim hepimizi kardeşliği anlayan ve gereğini yerine getirenlerden eylesin.
Amin…