18 maddelik anayasa değişiklik teklifi meclise geldiğinde, taraflar arasında sert tartışmalara ve yumruklu kavgalara sebep olmuştu. Mecliste yapılan oylama neticesinde 18 maddelik teklif kabul edilmiş ve böylece referandum yolu açılmıştı. Referandum tarihi belli olduktan sonra Evet ve Hayırcılar gerekçelerini dile getirerek tabanlarını ve kararsız seçmeni etkilemek üzere çalışmalarına başlamışlardı.
Nihayetinde geride bıraktığımız 16 Nisan Pazar günü halk sandık başına giderek tercihini yaptı. Sandıktan “Evet” çıktı. Yeni sistemin yol haritasının nasıl olması gerektiğiyle ilgili düşünceler ortaya konulması gerekirken “Hayır” cephesinin ortaya attığı “mühürsüz zarf kullanımından dolayı seçim geçersiz sayılmalı” tezi tartışmaları beraberinde getirdi. YSK'ya başvuruda bulunuldu; YSK gerekçeleriyle birlikte iptal başvurularını reddetti.
Batı'nın açıkça desteklediği ve akıl hocalığı yaptığı Hayırcılar, sandıktan çıkan sonucu hazmedemediklerinden ve YSK'nın kararını kabul etmediklerinden dolayı savundukları değerlerle çelişerek anti demokratik yöntemlere başvurabileceklerini ifade etmektedirler. Milleti sokağa davet etmeye başladılar bile. Seçimle emellerine ulaşamayacaklarını anladıklarından olsa gerek, üst aklın sırtlarını sıvazlamasıyla kaos çığırtkanlığı yapmaktadırlar.
CHP'nin başını çektiği Hayırcıların sandıktan çıkan Evet sonucunu kabullenmemelerinin perde arkasında, gelecekleriyle ilgili endişe yatmaktadır. En güçlü oldukları zaman, referandum öncesiydi. Onlarca kesimle aynı saftaydılar, Batı bütünüyle lehlerinde kampanya yürütüyordu. Tüm bu hususlara rağmen amaçlarına ulaşamadılar, sandıkta galip gelemediler. Kabullenememelerinin sebebi işte tam da bu. Biliyorlar ki, bundan sonra o güce ve o birlikteliğe ulaşamayacaklar.
Şu anda çıkış yolu olarak sokağı görmektedirler, bu yüzden de tabanlarını direnişe davet edip kaos ortamı oluşturmayı hedeflemektedirler. Sokağa sadece CHP çıkmayacak, irili ufaklı onlarca örgüt de oluşturulmak istenen puslu havadan nemalanmak için sokağa çıkacaktır. OHAL'de olunması, amaçlarına ulaşmayı zorlaştıracaktır; ancak terör eylemleri dahil başka planları devreye koymaktan çekinmeyecek kadar pervasız oldukları da hesaba katılması gerekmektedir.
Yeni sistemde söz haklarının diğer kesimlerle ve toplum içindeki herhangi bir vatandaşla eşit olmasından da rahatsız oldukları bilinmektedir. Yılardır halkın değerleriyle uyuşmayan, dayatmacı, jakoben sistemin icracılarıydılar. Sistemi çıkarları ve ideolojileri doğrultusunda işletmekte, iktidarda olmamalarına rağmen kendilerini ülkenin yegane sahibi görmekte ve millete tepeden bakmaktaydılar. Milletin egemenliğinin anayasal güvence altına alındığı yeni sistemin, kendileri açısından güç kaybına neden olacağını bildiklerinden dolayı seslerini çok fazla çıkarmaktadırlar.
Milleti merkeze almayan ve değerleriyle uyuşmayan vesayet sisteminin geriletileceği ve milletin egemenliğini esas alan yeni bir sistemin oluşturulacağı kaygılarını daha da artırmaktadır. İçte farklı parti ve kesimlerle Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığında aynı safta bulunmaları ve dışta ise Batı ülkelerinin sınırsız desteği, öz güven elde etmelerini sağlamakta ve murdar düşüncelerini uygulamaya sevk etmektedir. Ancak söz konusu tüm etkenlere rağmen amaçlarına ulaşamayacaklarını, milletten destek alamayacaklarını ve hesaplarının ters tepeceğini şimdiden söylemek çok zor olmasa gerek.