Evlilik konusunda karamsarlığa düşen genç kardeşimiz şöyle sormuş:
Fakir bir ailede büyüdüm. Babam, sizlere ömür on yıl önce öldü. Askerliğimi yaptım, şu anda asgari ücretle çalışıyorum, maaşımla anneme de yardımcı oluyorum. Bir kaç defa evlilik için girişimde bulundum ama olmadı. Kimi, gelirimin düşük olduğunu, kimi tipimi, kimi yaşımı kimi de tanıdık bir aileden olmadığımı filan bahane etti, şu anda 30 yaşındayım, annem de evlenmediğim için beni suçluyor, şaşırdım kaldım, ümidim de azaldı. Ne yapmamı tavsiye edersiniz?
Öncelikle şu ‘ümidim azaldı' ifadesini tüm varlığınızdan silin. Çünkü imanın olduğu bir kalpte, ruhta, akılda, bünyede zaten ümit de illa ki vardır.
İçinde yaşadığımız toplumun ortak yarasından bahsediyorsunuz. Maalesef ‘kolaylaştırın, zorlaştırmayın' (Buhârî, İlm 12, Edeb 80; Müslim, Cihad 6, 7) diye buyuran bir peygamberin, mesele kızını vermeye gelince ‘zahmet vermekten geri durmayan' ümmeti için, yapacaklarımız diyeceklerimizden çok çok az..
Ama dinleyenler varsa, konuşmak da bir iş yapmaktır diyerek muzdarip olduğunuz konuya girelim.
"Size dininden ve namusundan emin olduğunuz birisi kız istemek için geldiği zaman, onunla, emrinizde bulunan kızı (veya kadını) evlendiriniz. Bunu yapmadığınız takdirde yeryüzünde fitne çıkar ve büyük bir fesad olur."(Tirmizi)
Evet ‘malından, maaşından, makamından, asaletinden, şıklığından yani boyundan posundan emin olduğunuz' demiyor, ‘dininden ve namusundan emin olduğunuz biri kız istemeye gelirse' diyor..
Hem ‘bunu yapmadığınız takdirde evlilikleri gecikir veya üzülürler' filan da demiyor, yeryüzünde yani evinizde değil çok geniş bir alanda fitne çıkar, büyük bir fesad olur diyor..
‘Arkadaşlık' adı altında gayri meşru birliktelikler, bilumum zina çeşitleri, ahlakdışı tutum ve davranışların yaygınlaşması, geçimsizliklerin hızla artması vs herhalde bu fitne ve fesadın sadece bir kaç örneğidir..
Üstelik sudan bahanelerle, maddi gerekçelerle, insan onurunu zedeleyen bir takım ithamlarla evliliği zorlaştıranlar, “içinizden bekârları, köle ve cariyelerinizden iyileri evlendirin.”(Nûr/32) emr-i ilahisine de muhalefet ettiklerini unutuyorlar.
Bundan onbeş yıl önce, Türkiye'de ortalama evlilik yaşı 25 civarı iken bugün 27-28 yaşlarına yükselmiş ise, bunun nedenleri ve olumsuz neticeleri hakkında sadece geç evlenenler değil, soruda olduğu gibi aşırı seçici, tereddütlü ve vesveseli davranan kızlar ve velileri de vebal altındadır..
Tabi bunları söylerken kızını verecek olanlar aman ha, erkeğin işini, maaşını filan sormasınlar, hiç bir maddi kriterleri olmasın demiyoruz. Ancak batının kokuşmuş dünyasından bize bulaşan köpük algılar ile, insani değerlerimizi buharlaştırmayalım diyoruz..
Elhasıl rızkın Allah'tan olduğunu haykıran bir dine inandığını söylediği halde, Allah'ın emri, peygamberin kavli ile kızlarını istemeye gelen iffetli, ahlaklı, efendi bir erkeğin gelirini problem eden kız veya anne babası, imanlarını dolayısıyla tevekküllerini, teslimiyetlerini ve nail oldukları nimetlere şükürlerini tekrar gözden geçirmeliler.
Peki soruyu soran okuyucumuz bu durumda ne yapacak?
Başta dediğimiz gibi Allah'ın rahmetinden, inayetinden, ihsanından hayır ve bereketinden kesinlikle ümidini kesmeden arayışa, sefere, çaba ve gayretle sormaya, istemeye devam edecek. Reddedenlere de asla kin ve husumet beslemeyecek, hüsn-ü zanda bulunacak.
Bunu yaparken evvelinde ahirinde hep kavliyle(diliyle) hayır duasında bulunacak: “Allah'ım hakkımda hayırlısı ne ise, kim ise onu nasip et, Sen evlenenlere imdat edensin, imanımın yarısını tamamlamam için bana yardım et..”
Ve kavli duasındaki ısrarı, içtenliği, onu fiili duaya sevkedecek. Yani evliliğin hem doğal olarak bir masraf, düzen ve arayış gerektirdiğini, hem de alınyazısı olduğunu bilecek, bunun için de emek harcayacak..
En büyük kıymetin Allah'ın rızası ve muhabbetine erişmek olduğunu unutmayacak, evliliğine kadar da ondan sonra da iffetini muhafaza edecek..
Dua bekleriz..