Düğün masrafları gözünü çok korkutan bir okuyucumuz şöyle soruyor:
“Babam on sene önce öldü. Annem yaşlı. Altı kardeşiz. Evin en küçüğü benim. Benden büyük olan abilerim ve ablalarımın hepsi bir yerde. Maddi olarak da durumları çok iyi değil. Kendi evlerinin geçimlerini zor karşılıyorlar. Ben de eğitim fakültesi mezunuyum. Üç yıldır sınava da girdim ama atamam olmadı. Yirmi yedi yaşındayım. Elde avuçta hiçbir şey yok. Eski, kırık dökük bir evimiz var. Annemle birlikte oturuyoruz. Ben iki yıldır asgari ücretle çalışıyorum. Kazandığım para ile ay sonunu ancak getiriyoruz. Annem, “senin de mürüvvetini görmeden inşallah ölmem” diyor demesine de birkaç yere gitmiş, “senin oğlan bizim kıza bakamaz, ev geçindiremez” demişler. Ev geçindirmeyi geçtik de benim zaten düğün yapacak bir kuruşum bile yok, bir kenara artırıp biriktirmem de bu şartlarda mümkün değil. Şimdi düşünüyorum, velev ki birini kızını verse bile ne altın alabilirim, ne düğün salonu tutabilirim, ne gelin masraflarını karşılayabilirim. Geliri yüksek bir iş bulma ihtimalim de neredeyse sıfır. O yüzden evlilikten iyice soğumaya başladım. Kafam çok karışık, bir yol gösterir misiniz?”
Bu sorular sık sık yöneltildiği için bir örneği yine irdeleyelim dedik.
“Evlenene Allah yardım eder” sözünün ne kadar kerametli ve tecrübe edilmiş bir hakikat olduğunu fehmetmek istersen şu sahabinin başından geçeni hatırlayarak bir daha te'yid edelim.
Hani, Resulullah(sav)'e hizmet ettiği bir gün, “benden bir şey iste” diye buyurduklarında; “Ya Resulullah, tek isteğim var o da cennette de sizin yanınızda olmak” dediğinde Efendimiz(sav)'in kendisine “o zaman çok secde ederek bana yardım et” (Müslim, Salat 226) diye tebşir ettiği, Ebu Firas Rebia b. Ka'b el-Eslemi(ra)'ın bir hatırası var.
Ashab-ı Suffe'den diğer arkadaşları gibi gayet fakir olan bu sahabi şöyle anlatıyor: “Ben, Resulullah (sav)'e hizmet ederdim. Bir gün bana: “Evlenmeyecek misin, ey Rebia” dedi. “Vallahi ya Resulallah, yanımda bir kadına yetecek şeyler yoktur. Hem de hizmetinizden geri kalmak istemem” dedim. Dediklerimi duyunca yüzünü çevirdi. Bir süre sonra yine sordu, ben de aynı cevabı verdim.
Sonra, ‘Resulullah (sav) dünya ve ahirette benim iyiliğimi benden daha çok bilir' diye düşündüm ve bir gün yine bana: "Evlenmeyecek misin, ey Rebia?" deyince "evleneceğim, buyur ya Resulallah." dedim. Beni Medine'nin uzağındaki bir kabileye kızlarını bana vermeleri için gönderdi. “Biz Resulullah'(sav)in elçisini boş çevirmeyiz dediler. Ne para, ne mal, ne kabile hiçbir şey sormadılar. Kızlarını verdiler. Bana lütufta bulundular.
Ben de Resulullah (s.a.v.)'e üzgün üzgün geri döndüm. “Ya Resulallah, kızlarını bana vermeyi kabul ettiler, bana ikram ettiler. Fakat yanımda, verecek bir mehir yoktur” dedim. Resulullah (sav) orada bulunan Büreyde bin el-Eslemi'ye: “Buna beş dirhem altın toplayın” dedi. Ben de toplananları mehir için verdim; memnun oldular. Sonra Resulullah (sav)'e yine üzgün üzgün vardım. Bana üzüntümün sebebini sordu. “Ya Resulallah, onlar gibi iyi bir aile görmedim. Verdiğimi beğendiler fakat düğün yemeğini ne ile vereceğim” dedim.
Resulullah(sav): ''Ya Büreyde, buna bir koyun parası toplayın" dedi. Baktım bir koç getirdiler. Resulullah(sav) beni un için Ayşe annemize gönderdi. Hz. Ayşe(rha): "Evde yalnız dokuz ölçek arpa unu var, al götür” dedi. Sabah vakti birçok ekmek ve etimiz oldu. Resulullah(sav)'i de davet ettik. O, bana bir arazi parçası verdi. Arkasından Ebubekir de bir arazi verdi. Dünya gelmeye başladı.” (İ.Hacer, El İsabe 1/511)
Belki biraz uzunca bir paylaşım oldu. Ancak asr-ı saadetin her bir karesinde, kıyamete kadar gelecek olan tüm insanlara açık mesajlar bulunduğuna göre kıssadan hissemizi alalım istedim. Sadece o zaman değil her vakit her yerde binlerce, milyonlarca kez yeniden yaşanmakta olan bu gibi örnekleri mesela şu ayetlerin ışığında daha iyi anlarız: “..Kim Allah'a karşı gelmekten sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu açar. Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah'a tevekkül ederse, O kendisine yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şeye bir ölçü koymuştur.” (Talak 2-3)
Allah, sadece Rebia'nın değil, tüm mevcudatın Rabbidir. Evlilik, rızıktır. Rızık ise Allah-ü Teâla'nın yarattığı bütün mahlukat için taahhüt edilmiş ve garanti kapsamına alınmıştır. Bunun için de O'nun kapısını dua ile çalmak gerekir.
“Evlenmeye imkân bulamayanlar, Allah kendilerini lütfundan zenginleştirinceye kadar iffetlerini korusunlar.” (Nur 33) ayet-i kerimesi de zaten bunu müjdelemektedir. Yani evlenmeye imkan bulamayan kimse iffetli bir halde evlilik için çaba ve gayret sarf ederse, Allah ona lütfundan verir.
O zaman endişeye de, dert etmeye de gerek yok.
Dua bekleriz.