Oy senin… karar senin… vebal da senin!
Bugüne kadar Kürtler, gaspedilen hakları, inkar edilen kimlikleri, baskı altına alınan inançları için hep bir adrese işaret ederlerdi.
Baskı, tehdit, inkar, yıldırma ve talanın adresi olarak hep devletin ceberut uygulamaları ve bunu uygulayan geçmiş dönemin simgesi CHP zihniyeti adres gösterilirdi.
Yok sayılan Kürtler, begleri, şeyhleri asılan Kürtler çok eziyet çektiler. Ama hiçbir zaman boyun eğmediler, zulme rıza göstermediler, inançlarından da kimliklerinden de taviz vermediler.
Gün geldi devran döndü. Asimilasyoncu tayfa yöntem değişikliğine gitti. Hedef yine Kürt halkıydı. Ancak bu kez yöntem değiştirdiler. Türkleri asimile etmek, Türklerin içerisinden çıkan CHP zihniyeti eliyle gerçekleşmişti. Bu bir tecrübeydi zalim tayfası için.
Türkler Türk CHP’siyle asimile edilebiliyorsa, Türkçülük kartı sahaya sürülerek Türkün inancı, ahlakı, gelenekleri berhava edilebiliyorsa neden Kürtlere de bir CHP zihniyeti armağan edilmesindi ki.
İlkin Kürdün yarasına tuz basıldı, ardından da sahte bir kahraman, kurtarıcı rolünde takdim edildi. Sahte kahraman, görünüşte Kürt idi. Kürtlerin yaşadığı devasa acılara dikkat çekmekte idi. Ancak ben sizi kurtarabilirim demekte, umut üstüne umut vaat etmekteydi.
Ve sen Ey Kürt!
Mazlumdun, mağdur idin. Bir kurtarıcı için adeta ufuklara göz diker hale gelmiştin. Karşına dikilen sahte kahraman, acılarını iyi tarif ediyor, mağduriyetini mükemmel dile getiriyordu. Destek istedi, tüm imkanlarınla destek sundun.
Sahte kahraman yola koyuldu. Verdiğin destekle iyice palazlandı. Derken belli bir güç de devşirdi. Kırsalda, yerel yönetimlerde yetki verdin, söz sahibi olarak karşına çıktı.
Ey Kürt!
Sahte kahraman sana “kimlik” vadetmişti. Bugün kimlik sorunun tam olmasa da önemli oranda çözüldü. Peki sen rahat edebildin mi?
Eskiden jandarma kapına dayanır, namlunun ucunu sana gösterirdi. Bugün ise yetki verdiğin sahte kahraman gerektiğinde aynı namluyu sana doğrultmuyor mu?
Sahte kahraman büyük oranda amacına ulaştı. Peki için rahat mı? Hayal dahi edebiliyor muydun bir gün yetki verdiğin sahte kahramanın ceberut anlayışa özeneceğini. Milli Şeflik döneminin gerici söylemlerine sarılacağını, şeriat tehlikesine karşı laikliğin güvencesi olarak kendilerine rol biçeceklerini.
Kendileri zenginleşti, belediyelerin hortumlarını ceplerine indirdiler. Mal, mülk, servet, daire, araba derken kendileri Karunlaşırken hala mahkum olduğun sefalete çare aradıklarına hiç şahid oldun mu?
Ey Kürt!
Senin nazarında namus mevzubahis olunca akan sular durulur. Peki sahte kahraman senin namusuna göz dikerken, senin eşini, hanımını meydanlara çekip “Kimsenin namusu değiliz” pankartını ellerine verirken için rahat mı? Lez, gay bilmem ne idüğü belirsiz tiplemeleri sana model olarak sunarken, eşinin, kızının eline “Hepimiz ibneyiz” pankartını tutuştururken için rahat mı? “Hanım, kızım, bu ne rezalet, bir başınıza nereye gidiyorsunuz böyle” deyince eşinin, kızının seni partiyle, örgütle tehdit ettiğine şahid olurken için erimiyor mu? Sözler boğazında düğümlenip gözyaşlarınla amansız bir mücadeleye girişirken kahrolmuyor musun? Dedelerimizden duyduğumuz 1940’lı yılların Halkevleri’ndeki rezalet manzaraları bir bir gözünde canlanmıyor mu?
Sen Ey Kürt!
Bin bir zahmetle büyütüp adam olmasını istediğin çocuğun sokaklarda üstelik senden habersiz oraya buraya taş, molotof, bomba atarken, senin can dostunun işyerini yağmalarken yaşadığın hayal kırıklığını çaresiz bir şekilde izlerken kahrolmuyor musun?
Senin çocuğunu sokaklarda çete elemanı olarak kullananların kendi çocuklarını en iyi şartlarda yaşattığını, en iyi kolejlerde okuttuğunu görünce sadece dizini döverek çektiğin acıyı tarif edebilir misin?
Eşini “özgür kadın”, kızını “özgür kız”, oğlunu çete elemanı olarak senden koparanları görünce bu muydu kurtarıcılık, bu muydu yurtseverlik diyerek kahrından çılgına dönmüyor musun?
Ey Kürt!
Binbir zahmetle, belki ekmek salçayla besleyip büyüttüğün, çoğu zaman cebine harçlık dahi koyamamanın acısıyla okula ya da çırak olarak işe gönderdiğin gencecik çocuklarınızın elinde bomba patlarken bileğinin koptuğunu ya da yakalanarak hapse atıldığını mahalle sakinlerinden veya haberlerden duyunca içine düştüğün çaresizliği tarif edebilir misin?
Sokaklarda eşbaşkanın, eşmüdürün, eşsorumlunun çocuğunun esamesi dahi okunmazken, her düzeydeki eşsorumlunun acı ve ıstırap çeken sen ve senin mağdur edilen çocuğunun sırtından ballı kaymaklı bir hayat sürdüğüne şahitlik etmen seni çıldırtmıyor mu?
Ey Kürt!
Onların çocukları metropollerde, hatta Avrupa’daki mekteplerde okuyup yokluk nedir bilmezken senin binbir güçlükle büyüttüğün çocuğunun aniden esrarkeş olarak karşına çıktığını, adeta uyuşturucu makinesine dönüştüğünü görmen seni mutlu ediyor mu?
Dinine, diline, kültürüne, insani tüm meziyetlerine yabancı olan birilerinin yönetici olarak karşına çıkması seni rencide etmiyor mu?
Sen ki her Kürdün taşıması gerektiğine inandığın asaletle övünürken sana başkan ya da başkan adayı diye takdim edilenlerle aynı camide, aynı safta namaz kılma özlemini hala nasıl bastırabiliyorsun?
Sen Ey Kürt!
Seni, senin aile fertlerini namustan arındırmak, inancına savaş açarak seni binamaz kılmak için çırpınanların peşinden koşmak, seçilmeleri için katkı sağlamak seni ürkütmüyor mu?
Gay ve lezbiyenleri meşrulaştırıp Kürtlere şirin göstermek için çırpındıkları kadar senin örf ve adetlerine, namusuna, inancına saldıracak kadar pervasızlaşan gruhu hala kurtarıcı olarak görme gafletine düşecek misin?
Senden olan, senin gibi düşünüp seninle aynı sokağı, mahalleyi paylaşan, gittiğin camide aynı safta namaza duran, hakkı, hakikatı tavsiye eden insanlar var iken, gidip seninle hiçbir benzerlikleri olmayan insanlara oy vermen, onlara yetki kazandırman senin açından intihar olmayacak mı?
Bak bakayım yıllardır seçtiğin kişilere, başkan, eşbaşkan olarak tayin ettiğin şahıslara. Alnı secdeye değen, kıblenin yönünü bilebilen, önem verdiğin ahlaktan, İslam’dan, Kur’an’dan bahsedebilen bir tek örnek gösterebilir misin?
Ey Kürt!
Çektiğin bunca ıstıraptan sonra seni kurtaracağını söyleyenler, senin canına, malına, namusuna, ahlakına, inancına karşı yaptıkları düşmanlığın benzerini daha önce düşmanından bile gördün mü?
Ey Kürt!
CHP zihniyetinin Türkler arasında yaptığı tahribatı az çok duymuşsun, biliyorsun. Sana kurtarıcı olarak sunulan bu uğursuz tayfanın icraatlarını CHP icraatlarıyla karşılaştırdığında kaç tane fark sayabilirsin?
Ama Türkler CHP’nin içyüzünü keşfetti ve ömür boyu muhalefete mahkum etmesini bildi. Peki Kürt postuyla içimize sızan yerli CHP’nin peşine takılmak, ona oy vermek, yapacağı tahribatlar için ömrünü uzatmak sana, senin şanına yakışır mı? Çokça önem verdiğin insani ve İslami değerlerin bunların eliyle tahrip edilirken senin buna seyirci kalman hatta bir oy ile de olsa bunlara destek olmanın Allah katında sana ne şekilde döneceğini hiç hesapladın mı?
Düşünebiliyor musun, yarın öbür gün öldükten sonra hesaba çekilirken sana dense ki “Ey falankes, şu meymenetsizlere oy vererek yönetici yaptın, o da bana, benim dinime savaş açtı. Şimdi ver bakalım bunun hesabını!”
Sahi, nasıl hesap vereceksin? Ne diyeceksin?
Ve Ey Kürt!
İşte gün bugündür. Gelecek hafta sonu önüne sandıklar gelecek. Kullanacağın oy ile sana hükmedecek kişileri kendi ellerinle seçmiş olacaksın.
Seninle aynı dili konuşan, aynı sokağı paylaşan, aynı ıstırapları çeken, seninle aynı camiyi paylaşan, aynı safta namaza duran, tıpkı senin gibi harama, zulme karşı Allah’ı hatırlayan, okuduğun Kur’an’ı okuyan insanları mı tercih edeceksin;
Yoksa yetimlerin sırtındaki giysiye dahi göz diken, helal-haram kavramıyla hiç tanışmamış olan, senin namazınla alay eden, senin inancının önüne laiklik barikatı kurmakla övünen, namus duygusunu dahi sana çok gören, senin yöneldiğin kıblenle problem yaşayan kişileri mi tercih edeceksin?
30 Mart sabahı yapacağın tercih için önüne büyük bir fırsat gelecek. Sandığa gidecek ve toplumu yönetecek idarecileri seçeceksin. İşgale gelen Fıransız askeri gibi önem verdiğin her türlü mukaddesatına göz dikenleri mi tercih edeceksin;
Yoksa karşılaştığında sana Allah’ı, peygamberi, Kur’an’ı, sünneti hatırlatan, helal-haramı gözeten insanları mı tercih edeceksin?
Ey Kürt!
Unutma ki, yüce kitabımız zerre miskali kadar hayrın da şerrin de bize döneceğini açıkça söylemektedir. Kullanacağın oy, zerreden oldukça büyüktür. Hatta çok çok daha büyüktür. Oy vereceğin her kişinin işleyeceği hayra da şerre de ortaksın.
Oy verdiğin kişi namusla, inançla, mukaddesatla savaşırsa, unutma ki sen de bu savaşta gönüllü asker rolünü oynamış olursun. Yükleneceği devasa günahların hepsine birinci dereceden ortaksın.
Oy verdiğin kişi hayırlı hizmetler yaparsa, fakir fukaranın imdadına yetişirse, gençlerin manevi ihtiyaçlarına cevap olabilirse, Allah ve resulunun razı olacağı işlere ortak olursa sen de bu hayırlı işlerin ortağı olmuş olursun.
Ey Kürt!
Bir belediye başkanı düşün ki, hayatında camiye uğramamış, bundan sonra da uğramaya hiç niyetli değil.
Bir belediye başkanı düşün ki, ezan okunduğunda seninle aynı şadırvanda abdest alıyor, seninle aynı safta namaza duruyor.
Şimdi kararını ver. Hangisi sana daha yakın, hangisini tercih edeceksin.
30 Mart senin için bir dönüm noktası. Belki kötü gidişatı engelleme gücüne sahip değilsin, ama unutma ki oy kullanırken yapacağın tercih, çokça arzuladığın halde engellemeye güç yetiremediğin kötü gidişata dur deme fırsatının ayağına geldiği gün olacaktır.
Ey Kürt!
Tercih senin, karar senin, oy senin! Ama unutma ki vebal da senin!