Birkaç gün önce DEAŞ'in israil'e saldırısını duyunca birden eyvah dedim.
Dedim, demek zorundayım, çünkü tehlikenin farkındayım.
Yine bir kirli pazarlık, yine lağım farelerinin kanalizasyonu açma çalışmaları, yine ümmet adına ümmeti bataklığa sürme çabaları…
Çünkü alışılmış bir durumdur bu.
DEAŞ ne zaman bir yere saldırırsa mutlaka orada şer güçlerinden birilerine alan hâkimiyeti açar.
Bu bir tesadüf olamaz, Gaflet ise hiç değil.
Bunu tek kelime ile açıklamak mümkün: İhanet.
Her saldırının ardından kan ve gözyaşıyla birlikte onuru zedelenmiş, evleri başlarına yıkılmış, kutsallarına saldırılmış, can çekişen bir toplumu düşman bellediği birilerine altın tepside ikram eder.
Örgütü masa başında kuranların tam da planladığı gibi…
DEAŞ önce Irak cezaevlerinde Şii militanların özellikle Maliki döneminde, ABD askerlerinin de Ebu Gureyb cezaevlerinde yaptıkları insanlık dışı işkencelerin oluşturduğu travma üzerinde ortak bir aklın ürünü olarak vücut buldu.
Beslenip güçlenmesi de mezhepsel sorunlar üzerinde oldu.
Sünni dünyayı arkasına almak içini suni gündemler oluşturdu ve Hollywood filmlerini aratmayacak çekimlerle hem İslam dünyasının tepkisini üzerine çekmeyi bildi hem de Batı dünyasında hızlanan İslamlaşma eğiliminin önüne set çekmiş oldu.
Şiilerden intikam alma adına Şiilerin yaptığı işkencelerin aynısını uygulayınca aklıselim düşünenlerin dışında halklar arasında derin uçurumlara sebep oldu.
Uçurumlar derinleştikçe DEAŞ sertleşti, DEAŞ sertleştikçe uçurumlar derinleşti.
Ve hiçbir zaman gizli aklın bir dediğini iki etmedi.
Gün geldi Şii camilerini bombaladı mezhep savaşını körüklemek adına...
Gün geldi Esed'i sıkıştıran muhaliflere saldırdı, Esed'e can simidi oldu, tıkanan damarlarına kan oldu, can çekişmekte olan rejim askerlerine abıhayat olup nefes almasını sağladı.
Gün geldi Rojava'da Kürt sokağına Hülagu'nun orduları gibi saldırdı, PYD'nin taban bulmasına vesile oldu.
Resulayn'de PYD'nin neşvü nema bulması için korkunç katliam teşebbüsünde bulunan aynı DEAŞ çok geçmeden Telabyad'ı savaşmadan PYD'ye adeta hediye etti.
PYD'ye saldırmak ona alan açmaktan başka bir iş görmeyecekti, belki de asıl işlevini görmüş olacaktı.
Plan adım adım işliyordu, planda hiçbir aksama yoktu.
Muhaliflerin saldırdığı her yerde DEAŞ arkadan saldırıyor, muhaliflerin saldırılarını boşa çıkarıyordu.
DEAŞ'in israil tarafına attığı kurusıkı birkaç el ateş israil'i oraya çekme adına, israil için bulunmaz fırsat olacaktır.
israil tarafından yapılan açıklamada da israil ordusuna bağlı devriye ekibine Golan Tepeleri'nin güneyinden roket ve hafif silahlarla ateş açıldığı bildirilmiş, ardından israil ateşi başlamıştı.
Yani plan yine işliyordu.
Herhangi bir can kaybının yaşanmadığı belirtilen saldırının ardından, israil ordusuna bağlı savaş uçaklarının Suriye tarafındaki ateş açılan noktaları bombalaması ve israil tarafından can kaybının yaşanmamış olması oyunun acemiliğinden mi yoksa bir Yahudi'nin rol gereği bile olsa ölmemesi gerektiği düşüncesinden mi bilinmez ancak yüz binlerce Müslümanın ölmesi için saldırının gerçekleştirildiği kesindir.
Müslümanlar için savaştığını iddia eden DEAŞ'ın Müslümanlara yapacağı en büyük iyilik, onların bölgesinden uzaklaşıp onları kendi hallerine bırakmasıdır.
Tıpkı PKK'nın Kürtleri kendi hallerine bırakması gerektiği gibi…