Son dönemlerde Yezidiler hakkında çok sözler söylendi ve söylenmeye devam etmekte. Bu söylenen ve yazılanların bir kısmı akademik olduğu gibi halk arasında aslı olmayan bazı inanışlar da yer almakta. Ayrıca Yezidiler üzerinden sahabeden Halid b. Velid’e dil uzatılmaktadır. Bu araştırmamızda Yezidiliğin ortaya çıkışı, inançları, geçirdikleri evereler ve bu günkü durumları hakkında bazı malumat vermek istiyoruz. Ayrıca medyada Kürtleri “Yezidileri katleden kimseler” olarak vermeye çalışanlara karşı da doğru olanı göstermeye ve bu konudaki yanlışlıkları dile getirmeye çalışcağız.
Yezidiler Kimdir?
Batıl din ve fırkaları tanıtan “el-Mevsuatu’l-Muyessere fi Edyan ve’l-Mezahip ve’l-Ahzab el-Muasıra”[1] isimli Arapça ansiklopedide şu bilgilere rastlamaktayız:
Tarif:
“İslam dışı bir fırka olup hicri 132 senesinde Emevilerin yıkılmasndan sonra ortaya çıkmıştır. Başlangıçta bir siyasi hareket olup Ümeyyeoğullarını geçmişteki şan ve şerefli günlerine kavuşturmak için ortaya çıkmıştır. Fakat zamanla şartların değişmesi ve cehaletin boy göstermesiyle bu hedefinden saptı ve Yezid b. Muaviye ve Tavus[2] ya da Azazil adını verdikleri kuşu takdis etmeye yöneldiler.”
Oluşumu ve Belirgin Şahsiyetler:
İlk ortaya çıkışı: Irak’ın Kuzeyinde hicri 132 senesinde vuku bulan Büyük Zap savaşında Emevi komutan İbrahim b. Harb b. Halid b. Yezid Irak’ın kuzeyine kaçtı ve Emevilerden arta kalan kimseleri toplayıp Yezid’in hilafet ve velayet hususunda öncelikli olduğu görüşünü yaydı. Onun zulümle dolmuş yeryüzünü adaletle dolduracak olan “Beklenen Süfyani” olduğunu söyledi.
Onun Kürd bölgelerini tercih edip buraya sığınmasındaki sebep, Emevilerin yıkıldığı dönemde halife olan Mervan b. Muhammed’in annesinin Kürt olmasından kaynaklanmıştır.
Adiy b. Müsafir
Abbasi tahakkümünden kaçanların öncülerinden olup Lübnan’dan çıkmış ve Kürdistan illerinden olan Hakkari’ye gitmiştir. Nesebi Mervan b. Muhammed’e dayanır.[3] Lakabı Şerefuddin Ebu’l-Fezail olup Şeyh Abdulkadir Geylani ile tanışmış, ondan tasavvufu öğrenmiştir. Miladi 1073 ya da 1078 yıllarında dünyaya gelmiş ve doksan yaşında ölmüştür. Irak’ın Şeyhan[4] mıntıkasında Laleş kasabasında defnedilmiştir.
Sahr b. Sahr b. Müsafir
Şeyh Ebu’l-Berekat adıyla bilinmektedir. Amcası Adiy’e eşlik etmiş ve onun halefi olmuştur. Öldüğünde Laleş’te amcası Adiy’nin yanına defnedilmiştir.
Adiy b. Ebu’l-Berekat
Ebu’l-Mefahir lakabıyla tanınmış olup el-Kürdi nisbesiyle meşhurdur. 615/1217 senesinde ölmüştür.
Şeyh Hasan
Adi b. Ebu’l-Berekat’a oğlu Şemsuddin Ebu Muhammed halef olmuştur. O da Şeyh Hasan ismiyle meşhurdur. 591/1154 senesinde dünyaya gelmiş ve onun eliyle Yezidi tayfası sapıtmış, Yezid ve Adiy b. Müsafir’in sevgileri onlarda takdise ve Şeytan İblisi kutsal bilmeye dönüşmüştür. 644/1246 senesinde ölmüştür. Vefatından önce Kitabu’l-Celve li Ashabi’l-Halve, Mahku’l-İman, Hidayetü’l-Ashab adı kitaplarını telif etmiştir. Bu şahıs aynı zamanda günümüzde olduğu üzere ismini şehadet kelimesine de yerleştirmiştir.
Şeyh Hasan’ın kardeşi Şeyh Fahruddin
Dini liderliği ve fetva verme işini kendi soyundan gelenlere has kılmıştır.
Şerefuddin Muhammed b. Şeyh Fahruddin
655/1257 senesinde Sultan İzzuddin es-Selçuki’nin yanına gittiği sırada yolda öldürülmüştür.
Zeynuddin Yusuf b. Şerefuddin Muhammed
Mısır’a gitmiş, orada ilim öğrenme ve ibadet etme arzusunda olmuş, hicri 725 senesinde Kahire’de Adeviyye Tekesi’nde ölmüştür.
Bu tarihten sonra onlarla Moğollar, Selçuklular ve Fatimilerle aralarında vuku bulan savaşlardan dolayı haklarında fazla malumat yoktur ve gizli kalmışlardır.
Bu esnada Şeyh Zeynuddin Ebu’l-Mehasin ortaya çıktı ve onun nesebi Adiy b. Ebu’l-Berakat’ın üvey kardeşine dayanmaktadır. Bu şahıs Şam’da Yezidilerin lideri olarak tayin edildi fakat daha sonra Melik Seyfuddevle Kalavun[5] onu müntesiplerinin çoğalmasından dolayı hapsetti ve o da hapisteyken öldü.
Ondan sonra oğlu Şeyh İzzeddin başa geçmiştir. Şam’da ikamet ediyordu. Emiru’l-ümera diye lakaplandırılmıştı. Bu sırada Emeviler adına bir devrim gerçekleştirmek isteyince hicri 731 senesinde yakalandı ve o da aynı şekilde mahpus durumdayken öldü.
Bu dönemin idarecileri Yezidilere karşı büyük baskılar uyguladılar. Şeyhan mıntıkası görüşlerinin yayıldığı merkez haline geldi. Sır sıklama bu fırkanın en belirgin özelliği haline geldi.
Bu grubun en son lideri olan Bayezid el-Emevi, 1969 senesinde Bağdat’ta Reşid Caddesinde, Emevi Arap Yezidiliği düşüncesini yaymak için bir büro açma iznini elde etti. Bu konudaki vasıtaları ise ruhi hakikatlerle bezenmiş ve “Emevi Araplığı” sloganıyla süslenmiş olan Yezidi Ulusal Davetin neşredilmesi idi.
Son liderleri ise Şeyhan Emiri olan Tahsin b. Sa’d’dır.
Bu hareketin geçirdiği devreleri şu şekilde özetleyebiliriz:
1.Birinci devre: Siyasi bir Emevi hareketi.
2. İkinci Devre: Hareketin Şeyh Adiy b. Müsafir el-Emevi zamanında Adevi Tarikat Harketi’ne dönüşmesi.
3. Üçüncü devre: Şeyh Hasan’ın altı yıl kaybolması. Daha sonra Hanif Din İslam’ın öğretilerine zıt düşünceleriyle ortaya çıkması.
4. Dördüncü devre: İslam’dan tamamen uzaklaşmaları, Kur'ân ve yazıyı yasaklamaları, öğretilerinde batıl ve bozuk akidelerin yer etmesi.
Fikirleri
İlkin Yezidi inancını anlamaya çalışalım
Kerbela hadisesi Yezid b. Muaviye zamanında oldu ve hadisede Hüseyin b. Ali (r.a) ve beraberinde Ehl-i Beyt’ten çok sayıda kimse öldürüldü.
Şiiler, Yezidi lanet etmeye başladılar, onu zındıklıkla ve şarab içmekle suçladılar.
Emevi devletinin yıkılmasından sonra Yezidilik bir siyasi hareket olarak devam etti.
Yezidiler, Yezid (b. Muaviye’yi) sevmekteler ve onu lanetlemeyi özellikle kötü görmekteler.
Daha sonra lanetleme işini genelleştirip hiçbir kimseye bunun yapılmasını hoş karşılamadılar.
Kur'ân-ı Kerim’de İblis’in lanetlenmesi hususunda duraksadılar ve derken bunu da hoş görmediler. Kur'ân-ı Kerim’de lanet, Şeytan ve istiaze gibi bütün kelimeleri alıp mumla örtme yoluna gittiler. Bu kelimelerin Kur'ân’ın aslında mevcud olmadığını ve Müslümanların eklemesiyle oluştuğunu söylemeye başladılar.
Daha sonra Kur'ân’da mel’un olarak nitelendirilmiş olan İblisi takdis etmeye yöneldiler.
Bu takdis etme durumu onlarda şuna yol açtı:
Çünkü İblis, Adem’e secde etmedi ve dolayısıyla onlara göre İblis, meleklerin unutup Adem’e secde ettiği halde, Rab Teala’nın kendisinden başkasına ibadet edilmemesi emrini unutmayan ilk muvahhiddir. Çünkü Adem’e secde emri sırf imtihan edilmek içindi ve İblis bu imtihanı başardı. İşte bu sayede ilk muvahhid oldu. Allah bundan dolayı onu meleklerin Tavusu ve lideri yapmakla mükafatlandırdı.
Aynı zamanda Yezidiler ondan korkmaktadırlar. Çünkü o İlah’a karşı çıkabilecek derecede güçlü biridir. Onun emirlerine karşı gelecek kadar cüretlidir.
Onu, isyan etme ve kafa tutmadaki kahramanlığından dolayı şerefle takdis etmektedirler.
Şeytan, Adem’in yasak ağaçtan yemesini temin ederek onu kandırmış ve derken Adem’in karşı şişmiş ve Allah da onu cennetten çıkarmıştır.
İblis cennetten kovulmamıştır. Çünkü Yezidi taifesini gözetlemek için yeryüzüne inmiştir.
İnançları
Yezidilerin Meleklerin Tavusu olan İblis’e değer vermeleri bir avuç büyüklüğünde horoz şeklinde bakır madeninden yapılmış olan heykelini takdis etmeleri sonucunu doğurdu ve bu heykel ile köyleri dolaşıp mal toplarlar.
Irak’taki Laleş Vadisi: Kutsal bir yer olup Beytü Üzra diye isimlendirilen Şahika Dağı’nın ortasında yer alır. Burası ceviz ve palamut ağaçları ile donatılmıştır.
Laleş Vadisi’ndeki düzlük: Kutsal bir mevki sayılmaktadır. İsmi ise Şam düzlüğünden alınmıştır. Onlara göre doğu tarafında bulunan kısım Arafat Dağı ve Zemzem suyunun kaynağıdır.
Yanlarında Mushaf-ı Reş (Kara Kitap)[6] vardır. İçinde Yezidi topluluğunun öğretileri ve inanç esasları bulunmaktadır.
Şehadet kelimeleri: Şehadet ederim ki bir olan Allah’tır, Sultan Yezid Habibullahtır(Allah’ın sevgili kuludur).
Oruç: Her yılın aralık ayında üç gün oruç tutarlar. O da Yezid b. Muaviye’nin doğumuna tekabul eder.
Zekat: Tavus, aracı kılınarak toplanır. Bu işi Kaval denen kimseler icra eder ve toplanan zekat Yezidi liderine götürülür.
Hac: Her yılın zilhicce ayının 10. günü Irak’ın Laleş beldesindeki düzlükte bulunan Arafat dağında durarak gerçekleştirirler.
Namaz: Şa’ban ayının ortasına denk gelen gecede namaz kılarlar. Bu namaz bütün senenin namazına karşılık kılınır.
Ölümden sonra dirilme ve haşir: Bu da Sincar dağında bulunan Batat kasabasında olacaktır. Orada teraziler insanların hesaba çekilmesi için Şeyh Adiy b. Müsafir’in önünde kurulur. O da kendi cemaatini alıp cennete koyacaktır.
Batıl eşyalar taksim ederler ki bunlar Sultan Yezid’in, içinde kemerinin de bulunduğu elbisesinden alınmadır.
Mezar ve türbeleri dolaşırlar ki bunlar da Şeyh Adiy b. Müsafir’in, Şeyh Şemsuddin’in, Şeyh Hasan’ın ve Abdulkadir Geylani’nin mezarlarıdır. Buraları aydınlatmak için zeytin yağı ve mum kullanırlar.
Tabakalar arasında evliliği haram sayarlar. Çok evlilik caiz olup eş sayısı altıya kadar çıkar.
Evlilik: Bu da ilk önce damat adayının gelin adayını kaçırmasıyla olur. Daha sonra aile gider ve işi neticeye bağlar.
Mavi rengi haram-yasak kabul ederler. Çünkü o Tavus’un en belirgin renklerindendir.
Bıyıkları tıraş etmeyi yasak kabul ederler, hatta belirgin bir şekilde uzatırlar.
Şayet bir Yezidi’nin etrafında bir daire çizilirse, silinmedikçe oradan asla çıkmaz. Çünkü bu daireyi o kimseye çizdirenin Şeytan olduğuna inanırlar.
Okuma ve yazmayı dinen haram sayarlar. Çünkü insanın içinden gelen ilme itibar ederler. Bu durum onları cehalete ve okuma-yazma bilmemeye sevk etmiştir. Bu da onların Yezid, Adiy ve İblis konusunda sapıtıp aşırı gitmelerinden kaynaklanmıştır.
Yanlarında iki kutsal kitap vardır. Bunlardan biri Cilve adlı kitap olup İlah’ın sıfatlarından ve diğer bazı tavsiyelerden bahseder. Diğeri de Mushaf-ı Reş olup varlığın yaratılmasından, meleklerden, Yezidiliğin ortaya çıkışı ve akidesinden bahseder.
Yezidiler, sünnet esnasında bir Yezidi çocuğunu kucağında tutan erkeğin o çocuğun annesiyle kardeş olduğuna ve çocuğun babasının ölünceye dek o adamı koruması ve savunması gerektiğine inanırlar.
Yezidiler doğuşu ve batışı sırasında güneşe dönüp dua ederler. Sonra yeri öperler ve yüzlerini toprağa sürerler. Onların yatmadan önce yaptıkları bir dua da vardır.
Onların kendilerine has bayramları vardır. Bunlar miladi yılbaşı bayramı, Murabbaniyye bayramı, kurban bayramı, cemaat bayramı, Yezid bayramı, Hızır İlyas bayramı ve Bülende bayramıdır. Onları Kara gece (Şeva reş) dedikleri bir geceleri vardır. Bu gecede ışıkları söndürüp haram fiilleri işler ve şarap içerler.
Kitaplarında şunu söylerler: Hizmetkarlarıma, sizlere öğrettikleriyle itaat edin ve yönelin. Yahudi, Hıristiyan ve Müslümanlar gibi yabancıların ayaklarının orayı helal kılmasına izin vermeyiniz.
Fikri ve akidevi kökler
Adiy b. Müsafir, mutasavvuf Abdulkadir Geylani’ye intisap etmiştir.
Yezidiler ruhun başka birine hulul etmesi, tenasuh, vahdet-i vücud[7] gibi düşüncelere sahiptirler. İblis hakkında sözleri Hallac’ın sözüne benzer ve Yezidiler onu muvahhidlerin imamı kabul etmişlerdir.
Hıristiyanlık dinine saygı gösterir ve hatta rahiplerin elini öper, onlarla birlikte Aşau’r-Rabbani denen akşam yemeğini yerler. Şarabın İsa Mesih’in gerçek kanı olduğuna inanırlar. Bu şarabı içerlerken bir damlasının dahi yere düşmesine ve sakallarına değmesine musaade etmezler.
Ta’mid denen bir uygulamaları vardır ki bunu Hıristiyanların vaftiz uygulamasından almışlardır. Çocuğu vaftiz yapmak için Aynu’l-Beyda denen bir pınara götürürler. Çocuk bir haftalık olunca onu Şeyh Adi’nin mezarın yanına zemzem suyunun olduğu yere götürürler ve ismini yüksek sesle söylerler. Bunu Yezidi ve Melek Tavus’a (İblis) inanan bir mü’min olmasını sağlamak için yaparlar.
İslam Kürdistan bölgesine girince burada ahalinin çoğu Zerdüşti dinine müntesip idi. Bu yüzden Zerdüştlüğün bazı inançları Yezidilik akidesine girmiştir.
İnançlarının aslında Mecusilik ve putçuluk gibi akideler yer almaktadır. Yezid’i uluhiyet makamına çıkarmışlardır. Tazim sırası Allah, Yezid ve Adiy şeklindedir.
Melek Tavus, İblis’in put haline getirilmiş şeklidir ve yanlarında büyük bir kıtmet ve hürmeti vardır.
Beraat adı verilen ve Şeyh Adiy’nin zaviyesinden alınan topraktan yapılmış yuvarlak taş Şii düşüncesinden alınmıştır. Her Yezidi onu, bereket umarak yanında taşır. Bu durum Şii Caferi fertlerin namaz esnasında alınlarını üzerine koydukları taş gibidir.
Genel olarak Yezidilerin yayıldıkları yerler çeşitli dinlerin hüküm sürdüğü bölgeler olmuştur. Bunlar da Zerdüştlük, puta tapıcılık, tabiat güçlerine tapma, Yahudilik, Hıristiyanlık gibi inanışladır. Bazı inanışları da Asur, Babil ve Sümer ilahları, Sufi düşüncesi ile ilintilidir. Bu din ve inanışlar çeşitli derecelerde Yezidilik akidesini etkilemiş bulunmaktadır. Bunun sebebi de İslam’ın sahih akidesinden uzaklaşıp cahil ve okuma-yazma bilmeyen bir yapıda kalmalarından dolayıdır.[8]
Yayılmış Oldukları ve Nüfuz Ettikleri Yerler
Şeytan’ı takdis eden bu taife Suriye, Türkiye,[9] İran, Rusya ve Irak’ta yayılmış bulunmaktadır. Az sayıda olmak üzere Lübnan, Almanya ve Belçika’da bulunmaktadırlar.
Sayıları 120 bin civarındadır. 70 bin kadarı Irak’ta olup diğerleri değişik bölgelere dağılmıştır. Hepsi de Emevi Evi Başkanlığı’na bağlıdırlar. Yezidiler Kürt’türler, fakat bazıları Arap asıllıdırlar.
Dilleri Kürtçe olup, kitapları, duaları ve dini şiirleri bu dille yazılmıştır.
Serbest resmi bir büroları vardır ve ismi “Arap Emevi Daveti Bürosu” olup Bağdat’ta Reşid caddesindedir.
Bütün bu anlatılanlar şunu açıkça ortaya koymaktadır:
Yezidilik sonradan sapıtmış bir İslami fırkadır. Yezid b. Muaviye’yi, İblis’i ve Azazil’i kutsal kabul etmişlerdir. Kabir ve türbelere gidip gelirler. İslami rükünlerin her biri için kendilerine göre bir inanışları vardır. Miladi yılbaşı gibi özel bayramları vardır. Bir Yezidi için altı eşe kadar evlenme imkanı vardır ve bunun dışında söylenenler doğru olmayan sözlerdir.
Geniş bilgi için şu eserlere bakılabilir:
“Said Deyyuci, Yezidiyye,
Abdurrazzak Hüsni, Yezidiyyun fi Hazirihim ve Mazihim
Dr. Sami Said Ahmed, Yezidiyye, Ahvaluhum ve Mü’tekadatühüm
Abbas Azzavi, Yezidiyye ve Aslu Akidetihim
Ahmed Timur, Yezidiyye ve Menşeu Nahletihim
Sadik Demluci, Yezidiyye
Haşim Benna, Yezidiyyun
Mahmud Cündi, Yezidilik Nedir ve Yezidiler Kimlerdir, Matbatu Tadamun, Bağdat, 1976
Edmundez, Kürt-Türk-Arap, Arapçaya çev. Corcis Fethullah
Yakup Serkis, Mebahisu Irakiyye
Bazil Nikitin, Kürtler
Şeyhulislam İbn Teymiyye, Mecmuatu’r-Resail ve’l-Mesail
James Bigancham, Riheti ila’l-Irak, Arapça’ya çev. Selim Taha Tikriti
Ceridetu et-Tahi el-Irakiyye, Bağdat, 1974
Dr. Şakir Hasbak, el-Irak eş-Şimali
Süleyman Sayiğ, Tarihu’l-Musul
Buraya kadar verilen bilgilerde Yezidilerin kökeniyle ilgili olarak onların Yezid b. Muaviye’ni soyundan geldiği şeklindeydi. Fakat bu kesin bir bilgi değildir.[10]
Bazı Hususlar
Yukarıda ifade edildiği üzere bazı araştırmacılar Yezidi isminin Emevi halifesi Yezid b. Muaviye’den geldiğini söylemişlerdir. Fakat bunlar Emevi Arapçılığını diriltme yönünde teşebbüsler olarak değerlendiriliştir. Bunun yanında bu düşüncenin tamamen Kürtler içerisinden çıktığını düşünenler de bunu farklı dini bir miras gibi gösterme çabası içerisine düşüp Kürtler açısından sanki iftihar eilecek bir vesileymiş gibi görenler de bulunmaktadır. İslami bir bakış açısıyla bakıldığında her iki tafarında İslami çizginin dışına dolaştıkları görülecektir. Her iki düşünce de tamamen ırk ekseninde meseleye yaklaşmaktadır. Onların böyle bir durumda Arap ya da Kürt olmsı bir şey ifade etmez. Aslolan neye hizmet ettikleri, neyi hedefledikleri, insanlığa neyi verdikleridir. Bu hususta yapılacak olan tamamen akademik bir uslupla olanı olduğu gibi vermek, dinler tarihi açısından da hangi kategoride yer aldıklarını ortaya koymaktır. Buraya kadar anlatılanlarda görüldüğü üzere Yezidilik inancı, Zerdüşlükten, Yahudilikten, Hırıstiyanlıktan ve İslam’dan bazı izler taşımaktadır.
Bugün Kürtle açısından meseleye yaklaşacak olursak bu insanşarın Müslüman Kürtlerle aynı soydan olmaları onları birbirine yaklaştırmaya vesile olacak, bu yaklaşma sonucunda bu insanların okuma-yazma öğrenmeleri, muasır medeniyetle tanışmalarını temin etmektir. Ayrıca bu vesileyle Müslüman Kürtlerden görecekleri yakınlık vesilesiyle de ihtida edeceklerdir. Tarihte ihtidalar daha çok insanların biribirinden gördükleri yakınlık vesilesiyle olmuştur.
Kürtler Yezidileri Öldürdü mü?
Bir diğer husus da Yezidi Kürtlerin Müslüman Kürtler tarafından katledilmesi meseledir. Yaptığımız araştırmalarda da Osmanlı devletinin yıkılışı sırasında Kürtlerin ve Arapların yaşadığı bölgelerde Yezidilere saldırıların yapıldığı ve öldürmelerin gerçekleştirildiğini tespit ettik. Yakın dönemde bu tür hadiseler yaşanmıştır.
2012 yılında Diyarbakır’fa düzenlenen Uluslar arası Yezidi konferansında Yezidilerin öldürülmesiyle ilgili asılsız bilgilere yer verildiği görülmüştür. Bu bilgilerde Hz. Peygamber’in meşhur sahabilerinden Halid b. Velid’e saldırılmış, onun şahsında İslamiyet de kötülenmiştir. Halid’in soykırım uyguladığına değinilmiştir.[11] Halid b. Velid’in ilk İslam fetihleri sırasında Arap, Kürt veya İranlı olsun çeşitli milletlerle savaştığı, bu savaşların İslam’ın hakimiyetini sağlamak için yapıldığı çok iyi bilinen bir husustur. Halid b. Velid Arap Yarımadası’nda, Irak’ta, Suriye’de ve Cezire bölgesinde çok savaş gerçekleştirmiştir. Karşısına çıkan unsurlar Araplardan da olabiliyordu. Şayet Irak ve Suriye ya da Cezire bölgesine düzenlediği seferlerde Yezidilerle karşılaşmışsa- ki tarihte böyle bir şey vaki değildir- onlarla savaşması soy kırım anlamına geliyorsa bu durumda Araplara ve İranlılara karşı da soy kırım uygulamış demektir. Çünkü bu miletlerle de çok çetin savaşlara girişti. Fakat isimlerini verdiğimiz bu milletler hala bugün ayaktadırlar ve milyonlarca mensubu vardır. Herhangi bir soykırımdan geçmiş olsalardı bugün soyları tükenmiş olurdu ya da çok az bir sayıları olurdu. O halde böyle bir bilgi tamamen uydurmadır. Çünkü bundan maksat Halid b. Velid gibi büyük bir komutanı kötü göstermektir. Evet Diyarbakır, Urfa, Mardin, Musul ve İran’ın çok sayıda kenti Halid gibi büyük bir komutanın fetihleriyle İslam’la tanıştı, İslam’ın hakimiyetine girdi. Halid özellikle Diyarbakır’ın fethinde önemli rol oynadı. Hatta bildiği bir hadisi Diyarbakır’da bulunduğu sırada çevresinde bulunan insanlara öğretti. Kaldı ki Yezidiler Halid b. Velid’den asırlar sonra zuhur etti. Aralarında dört asır kadar bir süre var.
Netice olarak burada hatırlatmamız gereken bir husus da Irak Yezidilerinin İslam’a yönelişleridir. Müslümanlarla ilişki kurmaları, Kur'ân-ı Kerim’le tanışmaları, Müslümanlardan gördükleri sıcaklık onların İslam’a girmelerinde en önemli etkenler olmuştur.
[1] el-Mevsuatu’l-Muyessere fi Edyan ve’l-Mezahip ve’l-Ahzab el-Muasıra, thk. Mani’ b. Hammad el-Cüheni, Daru’n-Nedve el-İlmiyye, c. I, s. 371-377.
[2] Melek Tavus’un, Tanrı tarafından lanetlendiğine ve cezalandırıldığına inanılan Azazil’in (lanetlendikten sonra Şeytan ismini almıştır) Yezidi mitolojisinde, cezanın ebedi olmadığı kabul edildikten sonra tövbesi sayesinde affedilerek Tanrı’nın önemli yardımcısı ve iyiliğin rehberi olarak Tavus Kuşu görünümlü güzel bir yaratık olduğuna inanılır. Bk. Ceyhan Süvari, “Kültürel ve Dini Bir Kimlik Olarak Yezidilik”, Geçmişten Günümüze Nusaybin Sempozyumu, editör: Kenan Ziya Taş, Ankara 2009, s. 351.
[3] Şunu da belirtmek gerekir ki bazı kaynaklarda onun Emevi soyundan geldiğine dair herhangi bir malumat yoktur. Bk. Yakut el-Hamevi, Mu’cemu’l-Buldan, Beyrut 1997, c. VII, s. 186. Ortaçağ Kürt müelliflerden İbn Hallikan da bu onun Ümeyyeoğullarına mensubiyeti hakkında herhangi bir bilgi vermemiştir. Bk. Vefayatu’l-A’yan, Beyrut, 1994, c. III, s. 254.
[4] Bugün Şengal şeklinde de anılmaktadır.
[5] Mısır’da hüküm sürmüş Bahri Memlüklerin yedinci sultanıdır.
[6] Yezidilerin Mushaf-ı Reş ve Kitab-ı Cilve adında kutsal kabul ettikleri iki kitapları vardır. Her iki kitabın orijinal dili Kürtçe’dir. Kitab-ı Cilve Tanrı’nın buyruklarını içerip tamamı sekiz sayfadan ibarettir ve 109 satırdır. Kitab-ı Reş ise daha geniş olup Hz. Adem ve Meleklerin yaradılışı, kainatın yaradılışı, Şeyh Adi’nin Laleş’e gelişi, Melek Tavus ile Tufan hikayesi ve yemek kültürü, yeni yıl ve nikah gibi konuları içerir. Bk. Ceyhan, s. 346.
[7] Lâ mevcude illa hu” (Ondan başka mevcut yoktur.) diyerek varlığın ancak Allah'a mahsus olduğunu esas alan ve mahlukatın varlığını kabul etmeyen düşünce sistemidir.
[8] Yezidilerin inançları Hıristiyan Katolik mezhebinden de izler taşımaktadır. Irak’taki Yezidileri 19. yy.da ziyaret eden Hıristiyan papaz Guiseppe Campanile buna şahit olduğunu söylemiştir. Onların da Hıristiyanlar gibi üçlü tek bir tanrıya ve Hz. İsa’nın Tanrı’nın oğlu olduğuna inandıklarını söyler. “Onlarda tenasuh (ruh göçü) inancı da vardır.”der. Bk. R.P. Guiseppe Campanile, Kürdistan Tarihi, trc. Heval Bucak, Avesta yayınları, İstanbul 2009, s. 101.
[9] Yezidiler Türkiye’de Şanlıurfa, Siirt, Mardin, Diyarbakır ve Batman’ın bazı köylerinde yaşamaktadırlar. Fakat sayıları oldukça azalmıştır. Türkiye dışında ise Kuzey Irak’ta Laleş’te, Suriye’de Halep sınırları içinde, Lübnan, Mısır, İran, Azerbeycan, Gürcistan, Hindistan’da yaşarlar. Bundan başka Avrupa ve Amerika’ya göç etmiş Yezidiler de bulunmaktadır. Avrupa’da binlerce Yezidi vardır. Ceyhan, s. 340.
[10] Bu hususta şu görüşü savunanlar da vardır: “Yezidilik isminin Muaviye’nin oğlu Yezid’in ismiyle alakası yoktur. Ayrıca İran’daki Yezd şehrinin ismiyle de ilgisi yoktur. Bu isim Farsça ve Kürtçe’deki Yezdan/Tanrı kavramından türemiştir. Bu manada Tanrıya tapanlar ya da Tanrı’nın yarattığı anlamında bu inancı taşıyanlara Yezidi/Ezidi denmiştir.” Ceyhan, s. 340 Bu durumda Yezidi ismi ya Yezid b. Muaviye’nin isminden ya Kürtçe’deki Ezd/Tanrı kelimesinden ya da Yezd şehrine mensup manasında Yezdi kelimesinden türemiştir.
[11] Habervaktim.com sitesi, erişim: 18.10.2012.
Doç.Dr. Mehmet AKBAŞ/http://batmanbeyder.org
ÊZİDİLER HAKKINDA
Son dönemlerde Yezidiler hakkında çok sözler söylendi ve söylenmeye devam etmekte. Bu söylenen ve yazılanların bir kısmı akademik olduğu gibi halk arasında aslı olmayan bazı inanışlar da yer almakta.
{{member_name}}
{{formatted_date}}
{{{comment_content}}}
YanıtlaYükleniyor ...
Yükleme hatalı.