Milli Eğitim Bakanlığının resmi web sitesinde yayınladığı haberde Bakan Selçuk, "Şimdi biz tüm ekibimizle bu bağlantıyı kuruyoruz. Şehrin ihtiyaçlarını ve buradaki üretimi dikkate alan şehre özgü bir model." dedi.
Ekonomiyle bağlantısı bulunmayan bir eğitimin her zaman içe kapalı ve üretimden kopuk olduğunu belirten Selçuk, bu nedenle eğitimin her zaman çağın ve günün becerilerini dikkate alan, bu becerileri kazandırmak için de hem milli hem de evrensel eksende insan yetiştirme hedeflerini gözeten bir kurum olması gerektiğini söyledi.
Selçuk, Türkiye'de meslek lisesindeki beceri setleri ile sanayi ve hizmet sektörünün ihtiyaç duyduğu beceri setlerinin örtüşmesini hedeflediklerini vurgulayarak, şunları kaydetti:
Bu yüzden de 50'nin üstündeki sektörle bire bir toplantılar yapıp, uzun süreli çalışmalar yapıp, 'Sanayi ve hizmet sektöründe becerilerin yenilenmesine ilişkin neye ihtiyacınız varsa bizim müfredatımız odur. Öğretim programlarımız buna uyum sağlar. Çünkü bizim mezunlarımızın sizin üretimde beklediğiniz niteliklerle yüzde 100 örtüşmesi ana hedefimiz.' dedik. Bu gerçekleşti ve sektör temsilcileri kendi dijital alt yapıları, otomasyon yapıları ve uluslararası birtakım standartları gözeterek... Örneğin ayakkabıcılık sektörü, robotik alan, otomasyon alanı, turizm alanı, hangi alan olursa olsun her birisinin ihtiyacı olan beceri havuzu ortaya konuldu ve 'Biz bunları ders olarak istiyoruz.' denildi. Bu sağlandı ve bunun ötesinde de ustabaşılarının derse girebilmesinin önü açıldı. Fabrikaların içine okul açılabilmesiyle ilgili bir mevzuat düzenlemesi yapıldı.
Mesleki eğitimdeki üretimden elde edilen gelirde yüzde 15 hazine kesintisi varken bunun yüzde 1'e indiğini anımsatan Selçuk, bu sayede meslek liselerinde üretim patlaması yaşandığını ifade etti.
Fabrika ve otel içerisinde okul
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, uzun yıllardır sanayide ve hizmet sektöründe makine parkı, dijital altyapı ve iletişim altyapısının dijitalleştiğini belirterek, otomasyonun da çok arttığına işaret etti.
Okullardaki makine parkı, araç-gereçler, öğretmen nitelikleri, müfredat içerikleri ve benzeri birçok hususun mevcut gelişmelere paralel yenilenme ihtiyacı olduğunu aktaran Selçuk, şu değerlendirmelerde bulundu:
Biz şu anda bir şekilde yapabildiğimizi okullarda yapıyoruz, yapamadığımız hususlarda da özel sektörün imkanlarını değerlendiriyoruz. 'Bir otelin içerisinde okul kuralım. Zaten çalışma alanı orası, müşteri orada, orada öğrensinler ve orası okul olsun.' dedik. Turizm Bakanlığımızla iki yıl içerisinde 200 civarında bir okul açacağız, şu anda 50 civarında okulumuz var. Bunların hepsi iş öncelikli, iş garantili okullar. Tabii bu arada ekonomide, üretimdeki gelişmeleri dikkate alan bir eğitim yaklaşımı... Örneğin savunma sanayimiz dünyada öncü noktada. O zaman savunma sanayisinin teknisyen alt yapısını yetiştirmek gerekiyor. O zaman Aselsan'ın içine okul açıyoruz. Gebze'de organize sanayi bölgesine ya da İstanbul Teknik Üniversitesi'nin teknoparkının içine lise açtık ve bunlar Türkiye'de ilk kez yüzde 1'lik dilimden öğrenci alıyor.
Selçuk, elektrikli otomobil lisesi açtıklarını anımsatarak, buna benzer neye ihtiyaç varsa artık okulun ve eğitimin o olduğunu söyledi. Türkiye'de özel sektörün meslek eğitim merkezi açabilme iznini aldığını anlatan Selçuk, "Meslek eğitim merkezi çıraklık eğitimi demek. Mesela Almanya'da mesleki eğitimin yüzde 85'i özel sektörün elindedir. Bizde meslek okullarının yüzde 5'i özel sektörle ilgili. Bu niye önemli? Çünkü özel sektör zaten fabrikasına, makine parkına yatırım yapıyor, güncelliyor kendini. Hazır orada imkan varken, o zaman okul orası, eğitim ortamı orası olsun, orayla beraber çalışalım. Makine parkını okula kurmak yerine orada hazır olanı kullanalım, beraber çalışalım ve ustabaşıları da derse girsin. Bunun yasal ve uygulama alt yapısı hazır." diye konuştu.
Selçuk, meslek eğitim merkezlerinden mezun olanların yüzde 88'inin istihdam edildiğine dikkati çekerek, bu kapsamda çıraklık eğitimine başvuran öğrenci sayısında da önemli bir artış yaşandığı bilgisini verdi.
Üretimin gerektirdiği beceri setine yönelik eğitim
Bakan Selçuk, meslek eğitim merkezini bitirenlerin lise mezunu sayıldığını, çünkü orada zaten derslerin verildiğini kaydetti. Eskiden, "Ben lise okuyacağım, bir de çıraklık-kalfalık bitireceğim, herkes 4 sene okurken ben niye daha fazla yıl kaybedeyim?" sorununun yaşandığını anlatan Selçuk, "Bunu çözdük ve artık çıraklığı bitiren, kalfalığı bitiren lise mezunu sayılıyor. Erkeklerin askerlikle ilgili yaşadığı güçlükler vardı meslek okullarında. Üniversite okumuyorlarsa mezun olduktan iki yıl sonra askere gitmek zorundaydılar. Milli Savunma Bakanımızın da desteğiyle bu güçlükler ortadan kaldırıldı. Okul sonrası tecil de 2 yıldan 6 yıla çıkarıldı. Meslek lisesi mezunlarının ön lisans okuması halinde yedek astsubay olabilmesi için de bir kanun çıkartıldı." dedi. Selçuk, bütün bunların üretimin gerektirdiği beceri setine yönelik bir eğitim anlayışıyla yapıldığını, aksi takdirde okulların sanayinin beklentilerini karşılamama durumunun ortaya çıktığını dile getirdi.
Bu kapsamda bir ekosistem kurduklarından bahseden Selçuk, şöyle devam etti: "Ar-Ge kısmı, okul kısmı, üretim kısmı... Bunun İstanbul'da ekosistemini kurduk. İstanbul'a plastik sanayisiyle ilgili sektörün öncülüğünde bir mükemmelliyet merkezi kurduk. Okulunu kurduk, yanında fabrikası var. Böylece daha lisedeyken daha ileri uygulamalar yapabilme konusu gündeme geldi. Meslek liselerinin önünü açabilmek için Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'yle (TOBB) ortak bir çalışma yaptık ve organize sanayi bölgelerinin içinde ya da dışındaki yüzlerce okulun hamiliğini üstlendiler. Yani birebir artık okulun yönetimi sadece öğretmenler tarafından yapılmayacak, iş dünyasının temsilcileri de yönetim kurulunda olacaklar ve ihtiyaçları birlikte değerlendirecekler. Okulun gidişatını, dersini, içeriğini birlikte değerlendirip, sektörün ihtiyacı neyse ona göre düzenleyecekler. Şöyle de bir şey getirdik; bu liselerin okul yöneticileri teknik alandan olmak zorunda. Çünkü daha önce önemli bir kısmı sosyal bilimler alanındandı ve kimileri konuya hakim değillerdi. Kişinin yetkinliğinden dolayı orada müdür olması konusunda bir istişare de söz konusu."
Şehre özgü okullar
Milli Eğitim Bakanı Selçuk, her ülkenin mesleki eğitim modelinin kendine özgü olduğunu, çünkü mesleki eğitimin milli gelire bakarak yapılandırdığını söyledi. Meslek liseleri ve bulundukları şehirlerde yapılan üretimin örtüşme oranının yüzde 20'ler civarında olduğunu dile getiren Selçuk, "Şimdi biz tüm ekibimizle bu bağlantıyı kuruyoruz. Şehrin ihtiyaçlarını ve buradaki üretimi dikkate alan bir model bu." dedi. Selçuk, savunma sanayi lisesi kurarken, "bu alanda mühendisimiz çok ama teknisyenimiz yok" düşüncesiyle hareket ettiklerini, hangi alanda ileri gidiliyorsa oraya yönelik eksikleri gideren bir altyapı kurduklarını anlattı.
Eğitimde şehre özgü okul modeline yönelik örnekler de veren Selçuk, "Konya'da tarımla ilgili büyük bir üretim var. Orada üniversitenin içine dünyanın en gelişmiş tarım teknolojilerini içeren bir tarım lisesi açtık, dünyadaki tarım liselerine bakıp. Diyelim bir ineğin DNA'sına bakmak, gebelik testi yapmak, birtakım Ar-Ge çalışmaları yapmak... Bütün bunlarla ilgili gördüğümüz manzara şuydu: Tokat'ta ve Konya'da tarımla ilgili, Tokat'taki üniversitenin kampüsünün içine, son derece modern laboratuvarların olduğu, lise öğrencisinin bir Ar-Ge ortamını rahatlıkla görebildiği liselerden bahsediyoruz. Bu şehre özgü bir şey... Oralarda tarımın ilerlemesi, yükselmesiyle ilgili bir durum." diye konuştu.
Selçuk, salgın döneminde meslek liselerinin kısa sürede dijital solunum cihazı, maske ve siperlik üretimi gerçekleştirdiğini, bunun onların üretim kapasitesinin olduğunu gösterdiğini ifade etti. Meslek liselerinin üretimin alanlarına dönüştürülmesi gerektiğini vurgulayan Selçuk, bunun sadece kitaptan okuyarak yapılamayacağına dikkati çekti.
"Mesleki eğitim konusunda en çok öğretmen eğitimi yapan ülkeyiz"
Bakan Selçuk, Türkiye'de ahşap oyuncak konusunda ciddi bir ithalatın olduğunu gözlemlediklerini, bu kapsamda yerli ahşap oyuncak sektörünün oluşmasına öncülük ettiklerini belirterek, "Dedik ki 'Bizde ahşap var ama okulu yok. Hemen 4 yerde okul açtık. 'Biz bunu burada üretiriz ve kendimize özgü tasarımlar yaparız.' dedik. Bunu da yaptık, şimdi artık ihracata başlıyoruz." diye konuştu. Faydalı model ve patent konusunda ciddi manada eğitim verdiklerini anlatan Selçuk, meslek okullarındaki öğretmenlerin tamamının kendi alanlarındaki sektör temsilcileri tarafından eğitime alındığını söyledi.
Öğrencilere hayatın ve sektörün ihtiyacı olan eğitimin verilmemesi halinde istihdamla ilgili bir tıkanıklık oluştuğuna değinen Selçuk, konuşmasını şöyle tamamladı:
"(Meslek Liseleri) Buradan mezun olan yüz binlerce insan sürekli işsiz kalınca, kültür burada bir kırılma yaşıyor. Diyor ki, 'Artık bunlar işe giremiyor, dolayısıyla meslek lisesi işe yaramaz'. Bu kültürü dönüştürmenin yolu da kırıldığı yerden başlamak. 'Siz buradan mezun olduğunuzda iş önceliğiniz olacak.' denildiğinde kültür değişiveriyor birden. Türkiye'de şu an itibarıyla 332 bağımsız ve 295 meslek lisesi bünyesinde toplam 627 okul ve kurumda mesleki eğitim programımız var. Bizim eğitim ve ekonomi dememizin sebebi bu. Bütün bu bin okulu bir demokratikleştirme projesi aynı zamanda. Bu okullarımıza dijital tasarım beceri atölyelerini koyma, bahçesine spor merkezlerini koyma... Çocuğun yaşam sahnesini dönüştürmek istiyoruz ve onları büyük yazarlarla, müzisyenlerle buluşturmak, yani kültürel olarak bir dönüşümü de tetiklemek istiyoruz. Onun ötesinde de tabii bu bir fırsat adaleti sağlıyor. Mesela 8 bin 200 civarında tasarım beceri atölyesi açtık 1 senede, bunların tamamını sosyoekonomik olarak daha düşük seviyedeki bölgelerimize açtık. Niye? Baz oluşturmak için yaptık."