İnsanın varlığın bilincinde olması çok mühim bir meseledir. Zira ‘bilinçte olmak’ demek farkında olmak demektir ki bu da ‘yapılması gerekeni yapmaya’ ilişkin ilk adım olarak görülebilir. Malumdur ki, içinde bulunduğunuz bir aracın uçuruma gittiğini bilmenizle bilmemeniz arasında ciddi davranış farklılıkları ortaya çıkar. Şayet içinde bulunduğunuz aracın uçuruma doğru yol aldığının ‘farkında değilseniz’ gönül rahatlığı içinde koltuğunuza yaslanır çayınızı yudumlar, hayata dair hesap ve hayallere dalarsınız. Oysa ya içinde olduğunuz araç adım adım bir uçuruma veya bir ateş çukuruna doğru gidiyorsa... İşte bunun farkında olmak gerçekten ‘değişik’ tavrın kaçınılmaz nedenidir. Telaşa kapılır, başınızı bir o yana bir bu yana çevirir, şöfore ve yolculara uyarılarda bulunur, ya uçuruma giden araçtan bir an evvel çıkmanın veya aracın direksiyonunu selamet yoluna kırmanın yoluna bakarsınız. Bu sırada bir heyecan anaforunda gidip gelir, kalbinizin atışlarını rahatlıkla hissedersiniz. Artık ne koltuğa yaslanmak, ne çayınızı yudumlamak ne de hayata dair hayal ve hesaplara dalmak diye bir şey kalmaz halinizde. Varsa yoksa ya kurtulmaya, kaçmaya yol aramak veya direksiyonu selamet yoluna kırmak vardır.
İşte farkında olmak dediğimiz şey bu kadar önem arzeden hayati nitelikte bir algı durumudur. Farkın sözlük anlamı “ayırt etmek, ayırt edici nitelik” anlamlarına gelmekte olup tasavvufta kulun varlık ile Allah’ın münasebetini algılayışı ve karşısındaki durumunu belirlemesi olarak ifade edilmiştir. (Şamil İslam Ansiklopedisi, c.2, shf:314)
Dikkat edilirse çok ciddi bir kavram daha doğrusu bir algı örgüsüyle karşı karşıyayız. Zira farkında olmak demek yaşam direksiyonumuzu cennetin uçsuz bucaksız, akla hayale gelmeyecek selamet bahçelerine kırmak demektir. Ve farkında olmamak da cehennem çukuruna adım adım, nefes nefes yol almak demektir. Nasıl da feci bir çizgi! Ne büyük bir fark!!!
Mutasavvıflar ‘fark’ halini ikiye ayırmışlar; ki ilk hal bizim aslında farkında olmamak diye tabir ettiğimiz bir çeşit uyuşukluk halidir. Yani kulun Allah’ın azametine, sonsuz kuvvet ve kudretine, akıl almaz hikmetine, eşsiz cemaline, Hayy, Kayyum, Rahim, Rezzak gibi isimlerine çekilmiş perdeye takılıp kalması; güneş ışığından güneşin varlık ve ehemmiyetini ‘fark’ edememesi sersemliğidir.
Allah’ın rızıklarını an be an hissedip de Rezzak olan Allah’a şükreden, nankörlük etmeyen bir kul olma yolunda gayrete koyulmama gafletidir, farkında olmamak... İnsanın kendisini ve kendisinden öncekileri yaratanın, yaşatanın, yürütenin, gördürenin, işittirenin, hissettirenin kısacası her nimeti verenin Allah sübhanehu ve teala olduğunun bilincinde ve farkında hareket etmemesi durumudur farkında olmamak...
Hem dünyasını hem de ahiretini berbat etmenin, her iki dünyada cehennem azabını tatmanın adıdır farkında olmamak...
Madem hal budur o halde daha evvelinde kendime dönüp sorduğum gibi size de dönüp Allah’ın yüklediği mesuliyet bilinciyle soruyorum:
Farkında mısınız???
Perdenin ardındaki izzet ve azamet sahibinin, varlığın varlık sebebinin, varlığınızın varlık gayesinin, ahiretin, Kur’an’ın, peygamberliğin, kader inanç ve anlayışının, kelime-i tevhidin, namazın, orucun, zekatın, haccın, güzel ahlakın, cömertliğin, mertliğin, sadakatin, itaatin, cemaatin, caminin, hayanın, örtünmenin, hesaba çekileceğinizin... farkında mısınız???
Maddenin etkisinde soğuk dehlizlerde can çekişmenin yani farkında olmamanın ızdırabında fark-ı evvelde misiniz; yoksa mananın gülistanına berrak iman penceresinden bakmanın zevk u sefasında mısınız? Affedersiniz ama hangi durumda olduğunuzun farkına varmanız gerektiğinin farkında mısınız?
Başınıza büyük bir dava açıldığının; cennet-cehennem davasının, dava zannetiğiniz tüm davalardan öte ve üstün, farklı olduğunun farkında mısınız?
Bu farkında olmanın veya olmamanın her karar ve eyleminize tesir edip ya çirkin bir boyayla boyadığının veya Rahmani ve Rabbani güzelliklerle donattığının, süsleyip bezediğinin farkında mısınız?
Yani kısacası yiyip içtiğinizin, konuştuğunuzun, oturup-kalktığınızın, sevdiğinizin-nefret ettiğinizin, evliliğinizin, çocuğunuzu yetiştirdiğinizin... hangi tercihinizden kaynaklandığının ve bunun sonucunda elinize geçecek olanın farkında mısınız? Doğru ya! İnsan “en nihayetinde elime ne geçecek, elimde ne kalacak” hesabını yapan bir varlık değil midir?
Bu yazıyı okurken birebir kendi hayat çizginizi Allah rızası için muhasebe adına hesaba çekmeniz gerektiğinin, ve “bunu ya da bunu yaparken, ederken, söylerken farkında mıydım” diye düşünmeniz ve hesaba çekilmeden evvel kendinizi bu şekilde hesaba çekmeniz gerektiğinin farkında mısınız? Veya bu hatırlatma ve ihtardan sonra tercihlerde bulunurken farkında olacak mısınız, olmanız gerekenin? Tercihlerinizden sonra takındığınız tavırları sorguya çekip samimi davranmanızın yegane kurtuluş vesileniz olacağının farkında olacak mısınız?
O halde Kur’ana ve kainat kitabına kulak ver! Gözünü ve kalbini aç! Amellerini onlarla kıymetlendir. Yegane kurtuluş farkında olup, farklı olma ve farkı görmededir.