Irak, önceki gece şiddetli bir depremle sarsıldı.
Depremin merkez üssü Süleymaniye...
Yani genelde Irak, özelde Süleymaniye; 7,3 şiddetindeki bir depremle sarıldı.
Evvela ölenlere Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifa, ölenlerin yakınlarına baş sağlığı dileyerek yazıya başlamak istiyorum.
Görüldüğü gibi fay hatları sınır tanımadı ve Batman, Diyarbakır'dan tutun, İran ve Suriye'ye kadar geniş bir coğrafyayı etkiledi.
Meydana gelen bu deprem, bir anlamda sınırlarımızın da suni sınırlar olduğunu ve ecnebiler tarafından bize dayatılan sınırlar olduğunu gösterdi.
Bir gecede harita mühendislerinin Batılı devletlerin emelleri doğrultusunda ve siyasilerin direktifleriyle çizdikleri bir harita, dayatılan bir toplum ve yıllarca kutlanacak özgürlük martavalı…
7,3 şiddetindeki depremi fırsat bilen sosyal medya kalemşörlerinin depremin fay hatlarını derinleştirme çabalarını da üzüntüyle görmekteyiz.
Bunları görmemek mümkün değil, bunları istesek de istemesek de göreceğiz, bu kaçınılmaz ancak onlara cevap vererek onları adam yerine koyma hatası da büyük bir gaflet olur.
Zira her biri kendi ininde pusuya yatmış çakalların bir anda ses çıkarması bizleri ürkütmemeli, Şeytani salvolara karşı Rahmani kalkanlarla mukavemet göstermeliyiz.
Matematikteki eksi ile eksinin çarpımından artı çıkarma kuralı ictimai hayatta karşılığı olmayan bir kuraldır ne yazık ki.
Sosyal yaşamda iki eksinin toplamı iki eksi iken iki eksinin çarpışması/çarpıştırılmasından ise yüzlerce eksi peyda olur.
DAEŞ ile PKK karşı karşıya getirilince sonucun artı çıkmayacağını bu köşede defalarca yazdım.
İkisini çarpıştıran gücün planının çok derin çalıştığını, DAEŞ karşıtlığı üzerinde İslam'dan koparılarak sekülerleştirilen Kürtlerin Batı tarafından çok daha kolay kullanılacağını belirtmiş ve ŞİA'yı düşman bilen DAEŞ'in bir anda hedef tahtasına Kürtleri koymasının spontane gelişen bir olay olmadığını belirtmiştim.
Sözde İslam adına hareket eden bir grubun saldırısına uğrayan Kürtlerin Batı'yı ya da ABD'yi güvenilir liman olarak bulmasının sonuçlarını yıllar sonra göreceğiz diyordum ki PYD'li gençlerin Ramazan ayında kapalı spor salonunda gündüz vakti toplu “oruç tutmuyoruz, DAEŞ Müslümansa biz değiliz” görüntüleri sinsi planın hasat görüntüleri olarak belirdi.
Üstelik bir yılda bir ürün ekecek kadar ilkel yöntemler kullanmıyor Batılı güçler.
Yaklaşık yüz elli yıl önce Anadolu'ya ekilen zehirli tohumlar da yüz yıl önce meyve verdi ve bu meyve kök salma çabasında yıllardır.
Türk faşistlerinin Kürt faşistlerini tetiklemesinde güzelim Anadolu faşistler cehennemine dönüşür ve yaşam çekilmez olur.
“En iyi Kürt, ölü Kürt'tür” zihniyeti yıllar süren çalışmalar sonunda “En iyi Türk ölü Türk'tür” zihniyetini doğurdu.
Türk faşistleri nur topu gibi diyemeyeceğim b.k böceği gibi Kürt faşistini doğurdu.
Öyle ya babası b.k böceği gibiyse yavrusu kime çekecek?
Deprem, sel, afet gibi büyük yıkımlarda bu hasta zihniyetlerin birden peyda olup birbirlerine sallamaları ne tesadüf diye okunmalı ne de fırsatçılık.
Akıl babalarının onları sahaya sürme dönemlerinden başka bir şekilde değerlendirilmemeli.
Dolayısıyla Süleymaniye'deki depremi sevinçle karşlayanlar Türk değil Türk libası giymiş ecnebi artıklarıdır.
1999 depreminde dindar vakıf ve SKT'ların yardımlarını Adapazarı'na sokmayanlar kim ise bugün Süleymaniye depremine sevinenler de aynı zihni koda sahip ya da aynı foseptiğin dışarıya salınan kokularıdır.
Velhasıl, hakir insanların kiri fikir diye pazarlamasına müsaade etmeyelim.