“FETÖ, ABD-İsrail adına sosyal ve kültürel alt yapı oluşturmaya çalışıyordu”

ABD ve İsrail tarafından finanse edilen ‘Ilımlı İslam’ projesi kapsamında ortaya koyduğu birçok uygulaması tartışılan FETÖ’nün söz konusu bu projeleri İslam dünyasında sosyokültürel alt yapı oluşturmak için hayata geçirmeye çalıştığına dikkat çekildi

15 Temmuz ABD destekli darbe girişiminin ardından gündemden düşmeyen FETÖ/PDY örgütlenmesinin, yıllardır ABD ve İsrail tarafından finanse edilen ‘Ilımlı İslam’ projesiyle aslında neyi hedeflediği güçlü bir şekilde tartışılmaya başlandı.

İslam dışındaki diğer dinleri meşrulaştırma için ‘İbrahimî Dinler’, ‘Dinler Arası Diyalog’ gibi kavramları ortaya atan daha sonra da bunları pratize etmek için Güneydoğu Anadolu bölgesi başta olmak üzere özellikle Şanlıurfa ve Mardin gibi illerde birçok proje geliştiren FETÖ/PDY, düzenlediği sempozyumlarla bu düşüncelerine sosyal ve kültürel bir zemin hazırlamaya çalıştı.

Halil İbrahim Buluşmaları, Dinler Arası Diyalog sempozyumu, ‘Hristiyan bir erkek ile Müslüman bir kadının evlenmiş gibi gösterilmesi gibi birçok girişimin yapıldığı illerin başında gelen Şanlıurfa’da, en çok tartışılan konuların başında Haleplibahçe’de yapılması düşünülen Dinler Parkı projesi geliyordu.

Belli aralıklarla iki farklı hükümette Turizm ve Kültür Bakanlığı yapan Erkan Mumcu’nun bakanlığı döneminde ısrarla hayata geçirilmek istenen proje, birinci sefer belediye meclisi ve Yargıtay’a, ikinci seferde ise söz konusu alanda yapılan kazılarda ortaya çıkan tarihi mozaiklere takıldı.

FETÖ/PDY’nin özellikle Şanlıurfa’da hayata geçirmeye çalıştığı Dinler Parkı ve diğer birçok projenin iç yüzünü o dönemlerde belediye meclis üyesi olan bir zamanlar Milli Görüş çizgisinde siyaset yapan Nuri Güneş ve Şanlıurfa’nın tanınmış vaizlerinden Aziz Kutluay Hoca ile konuştuk.

Tanık olduğu olayları İLKHA’ya anlatan Güneş, Fakıbaba’nın belediye başkanlığı döneminde yapılmak istenen Dinler Parkı projesinin bir metre yerin altında ortaya çıkan mozaiklere takılmasının Allah’ın Şanlıurfalılara bir lütfu olduğunu söyledi.

“Proje Erkan Mumcu’nun Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Bahçıvan’a tavsiyesi ile ortaya çıktı”

Belediye encümenliği yaptığı dönemde Haleplibahçe’de içerisinde sosyal faaliyetlerin de olacağı bir park yapmayı düşündükleri sırada Bakan Erkan Mumcu’nun dönemin Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Bahçıvan’a yurtdışından desteklenecek temalı bir park projesini sunduğunu ifade eden Güneş, Bahçıvan’ın bu projeyi belediye meclisine sunduğunu, meclisin de bu projeyi tartışmaya açtığını söyledi.

“Belediye meclisi projeyi reddetti”

Belediye meclisinde tartışmaya açılarak masum gösterilen parkın daha sonra Şanlıurfa’nın gündemine de düştüğünü belirten Güneş, sözlerine şöyle devam etti:

“Meclisteki birçok kişi bu projeye karşı çıktı ama bazıları da bu projedeki havra ve kilisenin gerçek olmayacağını bilakis temsili olacağını bu yüzden de yapılmasında sakınca görmediklerini söylediler. Bu olay meclisin gayri resmi toplantılarında epeyce tartışıldı. Daha sonra bu mesele fetva kuruluna götürüldü. Orada çıkan karar şöyle idi: Her kim bir kilise ya da havra yapma niyetiyle imar veya tamir için oraya bir taş bile koyarsa dinden çıkar. Bu fetva üzerine, olabilir diyen arkadaşlarımız da geri adım attılar. Fakat belediye başkanı ve birkaç meclis üyesi arkadaşımız konunun masumane bir talep olduğunu, Şanlıurfa’nın bu paraya ihtiyacı olduğunu belirterek meclise sundular. Tabi meclis bu talebi reddetti.”

“Dönemin Şanlıurfa Valisi Muzaffer Özdilek, meclis kararını Danıştay’a götürdü”

Dönemin Şanlıurfa Valisi Muzaffer Özdilek’in reddedilen bu projenin hayata geçirilmesi için meclisin verdiği kararı yargıya taşıdığını ifade eden Güneş, Danıştay’ın meclisin kararını haklı bulduğunu ifade etti.

“Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar İbrahimî din adı altında birdirler demek istiyorlardı”

Hayata geçirilmeye çalışılan projenin içeriğine değinen Güneş, “Tartışmalara sebep olan projede sonradan gördük ki, bu temalı parkta Tümbülüsü bir tepe olacak ve bu tepe etrafında da üç tane mabet yapılacaktı. Kilise, Havra ve Camiden bir yol çıkacak, bu yol o tepede birleşecekti. Dikkat edin burada ‘İbrahimî dinler tek bir dindir’ teması işleniyor. Yani ‘Hristiyanlar, Yahudiler ve Müslümanlar İbrahimî din adı altında birdirler’ demek istiyorlardı.” diye konuştu.

”FETÖ o dönemde AK Parti iktidarından güç alıyordu”

İbrahimî dinler savını ilk defa gündeme getiren kişinin Fetullah Gülen olduğunu belirten Güneş, FETÖ’nün o dönemde AK Parti’nin içerisinde aktif olduğunu hatta bu tür projeleri de o dönemdeki iktidar gücünü kullanarak hayata geçirmeye çalıştıklarını söyledi.

“Rahmetli Erbakan Hoca’nın ‘Türkiye’yi İsrail’e vilayet yapacaklar’ sözünü şimdi daha iyi anlıyorum”

Mezopotamya bölgesinin İsrail tarafından Arz-ı Mev’ud olarak görüldüğünü hatırlatan Güneş, özellikle bu projelerin Şanlıurfa’da pratize edilme sebebinin bu düşünceden kaynaklandığını, rahmetli Erbakan Hoca’nın buna defalarca dikkat çektiğine şahit olduğunu ifade etti.

Güneş, “Bizzat Erbakan Hoca’dan kulaklarımla duydum. Rahmetli, ‘Türkiye’yi İsrail’e vilayet yapacaklar’ diyordu. Tabi o gün ben bu sözü anlayamıyordum. 80 milyonluk bir Türkiye nasıl 2-3 milyonluk İsrail’e vilayet olur. Daha sonra 17-25 Aralık darbesi ve İpek grubunun Ankara’da Fetullah Gülen için Beyaz Saray’a benzer bir şato yaptığını duyunca demek ki Türkiye’de FETÖ’nün önündeki tüm engeller kaldırılacaktı. Buna en büyük engel Recep Tayyip Erdoğan’dır. O başbakan iken onu öldürecekler ve FETÖ’ye itiraz edecek kimse kalmayacaktı. Biz tüm bunları bu olaylar yaşandıktan sonra daha iyi anladık.” dedi.

“Dinler Parkı Projesinin, yapılan kazılarda ortaya çıkan mozaiklere takılması Allah’ın Şanlıurfa’ya lütfudur”

Sonraki belediye seçimlerinde belediye başkanı seçilen Ahmet Eşref Fakıbaba’nın döneminde söz konusu projenin Erkan Mumcu tarafından tekrar gündeme getirildiğini belirten Güneş, AK Parti döneminde yapımına karar verilen Dinler Parkı’nın bu sefer de yapılan kazılarda ortaya çıkan mozaiklere takıldığını bunun Allah’ın Şanlıurfa’ya lütfu olduğunu söyledi.

“Siyonistler Arz-ı Mev’ud hedefine ulaşmak için Envangelizm üzerinden Hristiyanları da kullanıyor”

Siyonistlerin Arz-ı Mev’ud hedefine ulaşmak için Envangelizm üzerinden bazı Hristiyanları da yanına alarak İslam dünyasında sosyal ve kültürel alt yapı oluşturmak için söz konusu projeleri hayata geçirmeye çalıştığına dikkat çeken Güneş, Türkiye’de bazen gaflet bazen de yanlış stratejiler sonucu bu projelerin yoğun olarak destek gördüğünü ifade etti.

“Suriye sınırındaki mayınlı bölgenin temizlik ihalesinin İsrail’e verilmek istenmesi bir tuzaktı”

Türkiye’nin güneyindeki mayınlı arazilerin temizleme karşılığında 49 yıllığına İsrail’e verilme düşüncesinin tehlikesine de değinen Güneş, sözlerine şöyle devam etti:

“Bunun amacı Türkiye’yi güneyden kuşatmak ve Türkiye ile Müslümanlar arasında Gayri Müslim bir engel oluşturma çabaları idi. Ve bu çaba ABD, PYD üzerinden hâlâ sürüyor. O proje gerçekleşseydi bölge şu anda hukuki olarak İsrailli bir firmanın elinde olacaktı. Düşünün tüm güney sınırları bunların kontrolünde olacak. Bunlar gelip buraya yerleşecek, sıfırdan doğan çocuğu 49 yaşında olacak, hatta torunları da olacak. Sonra da Türkiye bunlara buradan gidin diyecek. Mümkün mü böyle bir şey? Kim buna engel olduysa Allah ondan razı olsun çünkü asıl tehlike buydu.”

“AB’nin Türkiye’den talepleri arasındaki Güneydoğu Anadolu’daki su kaynaklarının (Dicle vi Fırat) uluslararası bir konsorsiyuma verilmesi tehlikesi devam ediyor”

AB’nin Türkiye’den talepleri arasında Güneydoğu Anadolu’daki su kaynaklarının (Dicle vi Fırat) uluslararası bir konsorsiyuma verilmesinin de olduğunu dile getiren Güneş, bu tehlikeyi dönemin milletvekilleriyle paylaştığını, Siyonizmin ve küresel emperyalizmin İslam coğrafyasında hayata geçirmeye çalıştığı tüm projelerin belki de şekil değiştirerek bugün de devam edeceğini belirtti.

“FETÖ, Risale-i Nurları sadeleştirme adı altında bir hareket geliştirdi ama halk bunu benimsemedi”

FETÖ’nün İslam ya da Risale-i Nur gibi bir derdinin olmadığının yıllar önce birçok çevre tarafından dillendirildiğini belirten Aziz Kutluay ise “Bu adamın İslam ya da Risale-i Nur gibi bir derdi yoktu. Geçenlerde vefat eden rahmetli Abdullah Yeğin ağabey, çeşitli vesilelerle bu adamın amacının İslam ya da Risale-i Nur olmadığını dile getirmiştir. Risale-i Nurları sadeleştirme adı altında bir hareket de geliştirdi ama halk bunu benimsemedi.” şeklinde konuştu.

“Gülen, Özal’a yazdığı özel bir mektupta ‘eğer sen bu maddeleri kaldırırsan aşırı dinciler Türkiye’de cirit atar’ dedi”

Fetullah Gülen’in, Özal döneminde kaldırılması düşünülen 142, 143 ve 163’üncü maddelerin kaldırılmaması için Özal’a yazdığı özel bir mektupta ‘eğer sen bu maddeleri kaldırırsan aşırı dinciler Türkiye’de cirit atar’ dediğini hatırlatan Kutluay, o dönemde bu maddelerin kaldırılmaması durumunda kendisi dâhil birçok İslami şahsiyetin büyük cezalara çarpıtılacağını, bunun yapmasının sebebinin ise kendisinden başka hiçbir yapının varlığını istememesinden kaynaklandığını söyledi.

“Taviz vermekle diyalog olmaz”

FETÖ’nün sponsorluğunu yaptığı ‘Dinler Arası Diyalog’ çalışmalarına değinen Kutluay, sözlerine şöyle devam etti:

“Bir kere dinler diye bir kavram yok, din diye bir kavram var. Allah katında yegâne din İslam’dır. Hz. Âdem’e emredilen İslam, çocuklarına emredilen İslam ve İslam Hz. Muhammed ile kemale ermiştir. İbrahimî dinler, Musevî dinler, İsevî dinler diye bir şey yok. Bizde din bir tanedir o da İslam’dır. Allah’ın her peygambere farklı bir din göndermesi mümkün değildir. Biz diyalogdan kaçmıyoruz. Onlarla diyaloga girmekten de korkmuyoruz ama önemli olan doğru diyalogdur. Sen onlara gitmeyeceksin onlar sana gelecek. Taviz vermekle diyalog olmaz.”

“Haleplibahçe’de yapmaya çalışılan ‘Dinler Parkı’ için Vatikan’dan kredi alacaklardı”

FETÖ’nün Avrupa’ya şirin görünmek için Müslüman olmuş Hristiyan bir şahsın evliliğini Hristiyan ile Müslüman kadının evliliği olarak sunduğunu ifade eden Kutluay, “Hatta başka bir şey daha var. Haleplibahçe’de ‘Dinler Parkı’ yapmaya çalıştılar. Müze oldu da kurtulduk. Bu parkı sembolik olarak yaptıklarını söylüyorlardı. Bunun için Vatikan’dan kredi alacaklardı. Yalnız onunla kalmıyordu bu proje ta Tılfındır’a kadar çıkıyordu. Daha önce kilise olup da camiye çevrilmiş Fırfırlı ve Selahaddin Eyyübi gibi camileri bir daha kiliseye çevireceklerdi. Şanlıurfa’dan da bu projeye destek verenler vardı. Ama bizler o dönem direndik. Bundan dolayı da Urfa düşmanı olarak lanse edildik.”

“FETÖ’nün basın organı Zaman Gazetesinin söz konusu nikâhı ‘Diyalogdan Düğüne’ şeklinde vererek bir Hristiyan ile Müslümanın evlendiği şeklinde lanse etti”

Urfa'da, İbrahim Camii'nde nikâhları kıyılan sosyoloji profesörü Hıristiyan Lester Kurtz ile gazeteci Müslüman Meryem Kurtz’un nikâhlarının kıyılması günlerce kamuoyunda tartışılmıştı.

FETÖ’nün basın organı Zaman Gazetesinin söz konusu nikâhı ‘Diyalogdan Düğüne’ şeklinde verilerek bir Hristiyan ile Müslümanın evlendiği şeklinde lanse edilmesine tepki gösteren Dergâh Cami imamı Sabri Yazar da tartışılan nikâha açıklık getirmişti.

“Benim kıydığım nikâhta erkeğin Müslüman olduğu söylendi”

Yazar, şöyle demişti: “Saat 9-10’larda bana bir telefon geldi. Dediler ki burada bir Hıristiyan Müslüman olmuş. Müslüman bir kadınla evlenmek istiyor. Hocam bunun nikâhını kıymak için oraya getirmek istiyoruz. Ben kendilerine dedim ki bu Hıristiyan’ın Müslüman olduğunu tespit edebilmesi için müftülüğe gitsinler, müftülükte Müslüman olduğunu tescil ettirsin, nikâhı da gerekiyorsa orada kıydırırlar. Böyle cevap verdim ve ben kıydırmam dedim. Çünkü nikâhı kıymamız için vatandaşlarımızın önce resmi nikâhlarının olması gerekir. Fakat bunlar yabancı oldukları için ben onları müftülüğe havale ettim.

Biraz sonra müftülükten telefon geldi ve dediler ki bir Hıristiyan buraya gelmiş Müslüman olmuş, daha önce de Müslüman olduğunu söylüyor. Müslüman bir kadın da var. Hz. İbrahim’in de makamı olduğu için orada dini nikâhlarını kıydırmak istiyorlar.

Ben de şu anda Yozgat Müftüsü olan İbrahim Duman Bey mademki böyle istiyorlar tamam dedim. Müftü Bey de kendileri ile beraber geldiler, kalabalık bir cemaat de vardı. Biz camiye gittik, camide bu adamın profesör olduğunu söylediler. Ben ona önce kelime-i şehadeti Arapça okudum ve o ona da tekrar ettirdim. Ve daha sonra İngilizce bilen bir arkadaşla mütercim vasıtasıyla, kelime-i şehadeti manasını anlattım. Allah’ın varlığına birliğine inandığını, Hz. İsa’nın Allah’ın kulu ve Resulü olduğuna inandığını, üçlü teslis akidesini inkâr etiğini, İslam camiasına dâhil olduğunu, Kur’an ve sünnete inandığını ve Müslüman olduğunu ikrar etti.  

Kadının da ismi Meryem’di. Dediler ki bu Lübnanlı Müslüman bir kadındır. Hatta bu adam daha önce Müslüman olmuş ve bunun ismini de İbrahim olarak değiştirdik. Hanefi mezhebi üzerinde cemaatin huzurunda Müslüman’ı Müslümanla nikâhlamak suretiyle nikâhını kıydırdık. Tabi ondan sonra çıkan haberler üzerine Zaman Gazetesi’ni aradım. Yapılan haberin doğruyu yansıtmadığını dile getirerek tekzip etmek istedim. Bana gerekli yerlerle görüşüp döneceklerini söylediler ama hâlâ kimse bana dönmedi. ” diye konuştu. (Osman Gülebak-İLKHA)











İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Şanlıurfa Haberleri

Avukat Karadaş: "Kanun yapma sürecinde halkın manevi değerleri dikkate alınmalı"
Soluk borusuna süt kaçan bebek kurtarılamadı
İç Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Kırhan: "Hareketsiz yaşam diyabete ne oluyor"
Balıklıgöl’ün duvar ve su kanalı çöktü
Yapılan zamların ardından halk fakirleşiyor