“Fezleke deyimi” hukuk alanında kullanılan bir sözcükse de daha çok siyasi alanda kamuoyunun gündemine gelmektedir. Bu günlerde HDP milletvekilleri hakkında Meclis'e gönderilen fezlekelerde olduğu gibi… Siyasi alanda bir siyasetçi için fezleke hazırlanmışsa; fezleke Meclis'e gönderilir. Fezleke Meclis'e geldikten sonra milletvekilleri tarafından soruşturulması gerekli olan bir durum sonucuna varılırsa; ilk olarak milletvekilinin dokunulmazlığı kalkar. Dokunulmazlık kalktıktan sonra hakkında soruşturma açılan kişiler yargı önüne çıkarılır ve netice belirlenir.
Bu güne kadar birçok kişi hakkında fezlekeler Meclis'e gitmişse de genelde sonuçsuz kalmıştır. Ancak bu seferki HDP Milletvekillerinin fezleke durumu farklı bir pozisyonda gözüküyor. Milletvekili sıfatından çok Kandil'in talimatları doğrultusunda hareket eden bir aynada gözüktüler. Bununla da kalmayıp halkı sokaklara dökerek 6-7 Ekim olayları gibi bir neticeye tellallık ettiler. 50 küsur insanın katledilmesine ve yüzlerce iş yerinin yağmalanmasına sebebiyet veren bu çağrılarını meşru göstermeye çalıştılar. Hızını alamayanlar ise kendi özel arabalarıyla teröristlere silah taşıdılar. Birileri bu işi gizli yapmaya çalışırken birileri açık olarak sırtımızı YPG' ye, YPJ' ye, PYD' ye dayadıklarını haykırıyorlardı. Bununla da kalmayıp Kürt halkını perişan eden çukurların yayılması için her iki günde bir sokağa çıkma çağrılarını yaptılar. En son Diyarbakır çağrısında olduğu gibi… Son çağrılarda halkın teveccüh göstermemesi ayrı bir mesele…
Bütün bu çağrılar “fezlekeleri” kaçınılmaz yaptı ve en son Cumhurbaşkanının davetiyle savcılar işi hızlandırdılar… Muhtemelen daha önce hazırlanmış dosyaları Meclis'e göndermiş bulunuyorlar. Fakat fezlekeler hazırlanırken bir yasal kural çerçevesinde hazırlanması gerekir. Bu kural ise, fezleke hazırlanırken konu anlatılırken; okuyan kişinin gözünde olayı canlandırabilecek şekilde anlatması gerekir. Adeta bir roman edasıyla hazırlanması gerekir… Bu yasal ince detay, ister istemez Salhattin Demirtaş'ın çağrısıyla gerçekleşen 6-7 Ekim olaylarında yaşanan manzaraları akla getirmektedir. Birkaç gün önce dördüncü Mahkemesi gerçekleşen Yasin Börü ve arkadaşlarının vahşice katledilmesini akla getiriyor. Bu fezlekeler hazırlanırken o yaşanan tabloyu konuya dâhil etmişler mi sormak lazım. Tüm Türkiye'ye mal olmuş Yasin Börü ve arkadaşlarının “dramatik tablosu” bu fezlekelerde yer etmemişse vicdanla hazırlanan bir fezlekeden söz edilemez…
Bunun yanında Meclis'e giden HDP fezlekeleri, Meclis'te olan partiler içinde yeni konsepti doğurmuştur. Geçmişte “hayırcılıkla” suçlanan MHP'nin, bu sefer hükümeti desteklememe gibi bir şansı olamaz. Kendi çizgisi gereği “dokunulmazlıkların kaldırılmasına “evet” demek zorundadır. Yanlış bir siyasi hamle tamamıyla kendisini bitirebilir. Özellikle Bahçeli'nin yoğun olarak eleştirildiği bu günlerde farklı bir pozisyonda gözükme şansı yoktur… CHP'de ise ikilem yaşanıyor. İktidar karşıtlığının verdiği motivasyonla çoğu zaman HDP safında görünmek zorunda kalıyor. Tıpkı geçtiğimiz seçimlerde olduğu gibi… Oysa bugün CHP iktidar olmuş olsaydı, en çok HDP fezlekelerinin onayı için kendileri mücadele edecekti. Fakat bugün konjonktür gereği farklı bir tablo gösterebilir ve dokunulmazlıkların kaldırılmasını ret edebilir… AK Parti ise, davanın sahibi konumundadır. Özellikle kendi tabanının yoğun baskısı gereği bu fezlekelerin netice vermesi için mücadele edecek gibi gözüküyor… Siyasi tıkanıklık yaşayan HDP de düştüğü bu durumu fırsata çevirmek isteyecektir. “Mağduriyet “ rolünde haberler ve şiirler hazırlayacak… Lakin bu rolün artık tutacağını zan etmiyorum. Zira “çukur siyasetine” verdiği destek ve tellallığını etmekle kendi ellerine geçen fırsatı kaçırdılar. Eski günlerini arıyorlar ve arayacaklar gibi gözüküyor… Netice olarak; fezlekelerle birlikte yeni bir dönemle karşı karşıyayız. Kim kârlı kim zararlı çıkacak hep beraber göreceğiz…