Allah'a (cc) sonsuz hamd ve senalar olsun. Resulüne sonsuz salât ve selamlar olsun. Başta soru sorarak hem kendileri hem de başkalarının dinlerini öğrenmelerine vesile olan kardeş ve bacılara selam eder, hayırlı işlerinde başarılar dilerim.
SORU: Yedi çocuk annesiyim, maddi imkânsızlıklardan dolayı çocuklara bakmakta zorlanıyoruz. Artık çocuk sahibi olmak istemiyoruz. Korunma yollarından ziyade kısırlaştırma yöntemleri İslami açıdan uygun mudur?
CEVAP: İmam Buhari, İmam Müslim ve Tirmizi, Hz. Cabir'den şöyle rivayet etmişlerdir. Resulullah (sav) zamanında azil (meniyi fercin dışına boşaltmak, akıtmak) yapardık. Durum Resülullah'a intikal edildi ve bizi azil yapmaktan menetmedi. Yukarıda belirtilen hadisten hareketle Sahabelerin, Tabiinlerin bir kısmı ve İmam Şafii azile fetva vermişlerdir. (Tac -1, sahife 310)
Kadının kısırlaştırılması konusuna gelince; bu konuda bütün fakihler ciddi bir zorunluluk olmadıkça bunun haram olduğunu açıklamışlardır. Ancak ciddi bir zorunluluk varsa buna da fetva verilmiştir. Örneğin kadında hayati bir hastalığın meydana gelmesi veya doğacak çocuklara ciddi ve tehlikeli bir hastalığın geçmesi durumunda kısırlaştırmaya gidilebilir.
Hiçbir mazeret olmadığı halde doğuma ara veriliyorsa Şafiilere göre mekruhtur.. (İslam Fıkhı ve Delilleri 3, Sahife 558−559 ve Fıkhüssünne 2, sahife 177)
SORU: Bugün bankadan gübre, ilaç ve traktör alınıyor. Banka, vade farkına faiz diyor ve faizini peşin alıyor, anaparayı bir yıla bırakıyor. Bankanın vade farkına faiz demesi o farkı faiz yapar mı? Bu konuda genişçe ve bugünkü banka şartlarını açıklayıcı bilgi istirham ediyorum
CEVAP: Değerli kardeşim bugün bankalar olsun diğer ticari kuruluşlar olsun her yerde helal mal da var, haram da var. Meşru ticaretler de oluyor, gayri meşru ticaretler de oluyor. Muttaki bir müminin helal ve haramın iç içe girip karıştığı mallardan, şüpheli şeylerden uzak kalması tercih ve takdir edilmekle beraber helal ve haram bölümleri net belli olmayan, içinde hem helal hem de haram olan mallardan yararlanmaya bir kısım İslam fakihleri fetva vermemiş ise de diğer bir kısım İslam fakihleri fetva vermişlerdir. Bugünkü bankaların fonksiyonları; Havale vs. helal işlerin yanında faiz işleme durumları da söz konusudur. Faiz ayet ve hadis nasları ile haram olduğu için ister bankadan olsun ister her hangi bir ticari kuruluştan veya herhangi bir şahıstan olsun faiz alıp vermek haramdır. Bunun dışında kredi, havale vs. İşler için banka ile ilişkide olmaya cevaz var. Her hal u kârda uzak durmak daha iyidir.
Bankanın vade farkına faiz demesi meselesine gelince: İslam fıkhı, fiyatların peşin iken daha ucuz, vadeli iken daha pahalı olmasını uygun görmektedir. Yeter ki alıcı, alırken peşin mi, vadeli mi aldığını bildirerek alsın. Böyle bir alış veriş bütün İslam mezheplerinde caizdir. Dolayısıyla bankanın vade farkına faiz demesi onu faiz yapmaz. (İslam Fıkhı Ansiklopedisi 4, sayfa: 458)
SORU: Sütkardeşliğinin şartları nelerdir? Süt emziren kadının sağ olmaması halinde şahitlerin şahitliğinin sıhhat derecesi nedir? Herhangi bir şahit yoksa nasıl olur?
CEVAP: Sütkardeşliğinin şartları: 1İkrar ve itirafta bulunma, 2Şahitlerin şahitlikte bulunmaları.
1-İkrar ve itirafta bulunma:
Mezheplere göre değişiklik arz etmektedir; Hanefilere göre karı ve kocanın ikisi veya ikisinden birisi sütkardeşliğinin olduğuna dair itiraf ve ikrarda bulunursa sütkardeşliği söz konusudur. Ancak ikrar sadece kadın tarafından olursa ve erkek de kadının yalan söylediğini düşünürse o zaman erkek evlenmeyi gerçekleştirmede, evliyse evliliği devam ettirmede serbesttir.
Malikilere göre ise; karı ve kocadan birisi veya her ikisi veya ebeveynlerinin ikrar ve itirafta bulunmaları sütkardeşliğini meydana getirir ve tüm bu durumlarda evliliğin iptal edilmesi gerekir. Çocuk yaştaki birinin anne veya babası emzirme ikrarında bulunursa sütkardeşliği söz konusu olup evliliğe gidilmemelidir. İkrarda bulunan kişi, ikrarda bulunduktan sonra ikrarından geri dönmesi sahih değildir.
Şafiilerde ise ikrarın sıhhati içi iki erkek gerekir. İki erkeğin ikrarı dışındaki ikrarlar ile sütkardeşliği söz konusu olmaz.
2-Şahitlerin şahitlikte bulunmaları
Şahitlerin, karar meclisinde şahitlikte bulunmalarıdır. Tüm mezhepler, adil iki erkeğin veya bir erkek ve iki kadının şahitliğini yeterli görmüşlerdir. Bunun altında kalan şahitliklerde ise mezhepler arasında ihtilaf söz konusudur. Hanefiler iki erkek veya bir erkek ve iki kadın dışındaki şahitlikleri yeterli görmemekteler.
Malikiler ise süt emzirme olayının evlenmeden önce duyulmuş ve yayılmış olması durumunda bir erkek ve bir kadının veya iki kadının şahitliğini yeterli görmüşlerdir.
Şafiiler ise dört kadının şahitliğini yeterli görmüşlerdir. Süt emziren kadın güvenilir biri ise ve ikrarda bulunursa yanında başka bir şahit de varsa şahitlikleri yeterli görülmüştür. Yine kadının annesi ve kızı şahitlikte bulunurlarsa yanlarında başka şahit de varsa dava açılmadan şahitlikleri kabul edilir. Süt emziren kadının sağ olmaması halinde şahitlerin şahitliğinin sıhhatinde bir değişiklik söz konusu değildir, durum yukarıda belirtildiği gibidir.
Her hangi bir şahit yoksa ve yukarıda belirtildiği şekilde ikrar ve itiraf varsa sütkardeşliği yine söz konusudur. (İslam Fıkhı ve Delileri 7 sayfa 712-716 ve dört Mezhebe göre İslam Fıkhı 4 sayfa 271-277)
SORU: Bayanların saçlarını kesmesi caiz midir? Caiz ise hangi durumlarda caizdir ve ne kadar kesebilir? Mümkünse genişçe açıklasanız sevinirim. Caiz değilse hikmeti nedir? Bazı kitaplarda erkeğe benzemeyecek şekilde deniliyor. Zaten kadın örtülüdür, bu ne demektir?
CEVAP: Bayanların saçlarını kesmesi caizdir. Kulaklara kadar kesilmesinde bir sakınca yoktur. Yeter ki saçını İslam Fıkhının cevaz verdiği kişilerin dışında yabancılara göstermesin ve şayet evliyse kocasının izni dâhilinde olsun. Abdurrahman B. Ebi Seleme'den şöyle rivayet edilmiştir. Hz. Aişe'nin yanına sütkardeşi ile beraber gittik. Kardeşi, Resulullah(sav)'ın büyük boy abdestini sordu… diye başlayan hadisin devamında, Resulullah(sav)'ın hanımları saçlarını kulaklarının yumuşağını aşacak şekilde kesiyorlardı, diye geçmektedir.
Kadı Ebu İyad, “Resulullah(sav)'ın hanımlarının bu durumları, kadınların saçlarını kesebileceklerine, kısaltabileceklerine delil vardır,” demiştir. (Sahih-i Müslim Şerhi 4 sayfa 5)
SORU: Allah'ın selamı o nurlu yolun yolcularına olsun. Ben Şafiiyim. Bir sorum olacak. Benim belim bir kaza sonrası kırıldı. İlk yardım, bilinçsizce yapıldığı için sinir damarları ve ilik tamamen boşalmış, tıbben spermin gelmesi mümkün değil. Belden aşağısı sinir damarlarının ezilmesi ile tamamen felçli ve idrarımı hiç hissetmiyorum. Büyük, küçük ikisini de alamıyorum. Teyemmüm ile namazlarımı kılıyorum. Namazlarım sahih mi? Bir de yukarıda yazdığım gibi ilik tamamıyla boşalmış. Binde bir şehvetli rüyalar görüyorum. Birisinin yardımı olmadan banyo yapmam mümkün değil. Gusül abdesti almam farz mı? Bu konularda beni aydınlatırsanız çok sevinirim.
CEVAP: Çok kıymetli kardeşim. Senin bu musibetin için yüce Allah sana büyük mükâfat versin. Bizi de o mükâfattan mahrum etmesin. Değerli kardeşim, önce bil ki bu dünya imtihandır. Allah (cc) bizi imtihan eder, tasarruf sahibi odur. İstediği gibi mülkünde tasarruf eder. Bu tasarrufta kimini felç eder. Kimisini ömür boyu hasta eder. Kimisini cezaevine atar. Kimisini fakir, kimisini zengin yapar vs. bu imtihana karşı bu kısacık dünya hayatında bizden sabır ister ki kıyamette büyük mükâfat versin. Kur'an-ı Kerim'in bir ayetinde Allah (cc) şöyle ferman ediyor. “Sabredenlerin ücret ve mükâfatları sınırsız ve hesapsızca verilecektir. Resulullah (sav) da bir hadis-i şerifinde: “Allah (cc) bir kulunu severse başına musibet getirir. Kim Allah(cc)'ın musibetlerine karşı rıza gösterse Allah (cc) da ondan razı olur. Eğer razı olmazsa, küserse Allah(cc) da ondan razı olmaz. Başka bir hadisi şerifte: “Sevap ve mükâfatın büyüklüğü, musibetin büyüklüğü nisbetindedir. Bunun için kıymetli kardeşim sabır et ve mümkün derecede ibadetlerini İslam'a ve şeriata uygun yap ve kıl. Çok büyük mükâfat kazanacaksın inşallah.
Abdest ve gusül alma durumuna gelince; Bir insan seferde veya her hangi bir yerde olursa ve suyu bulamazsa su ile abdest alma yerine teyemmüm almak mecburiyetindedir. Bunun dışında su ile abdest alma yerine teyemmüm almak caiz değildir. Böylece bir mazeret sahibi yani abdesti daim bozulan kişi Hanefilere göre eğer her bir namaz vaktinde abdest alıp namaz kılabilse o vakitte abdest alıp namaz kılması gerekir. Bu vakit içinde bu abdest ile istediği kadar farzı kılıp kaza eder. Sünnet veya nezir namazlarını da kılabilir. Bu abdest vaktin bitmesiyle geçerliliğini kaybeder. Hanefi mezhebinin üç İmamına göre de eğer abdest alıp namaz kılıncaya kadar yeni bir akıntı olacaksa abdestten önce akan kan, idrar vs'leri yıkaması gerekmez. Malikilere göre ise; Abdesti devamlı bozulan kişi, söz konusu mazeret dışında abdesti bozulmadığı müddetçe aldığı tek bir abdest ile birden fazla vakit namazlarını kılabilir. Hanbelîlere göre de her bir vakit için yeni bir abdest alması şarttır.
Şafiilere gelince: devamlı abdesti bozulan kişi, her bir namaz vaktinde abdest alıp hemen ara vermeden namaz kılmalıdır. Namaz ile ilgili olan elbisesini değiştirme, imamı bekleme, camiye gitme vs. için beklemesine cevaz vardır. Bu abdest ile istediği kadar sünnet kılabilmekle beraber sadece bir farzı kılabilir. Ayrıca kıldığı her farz için de kirlenen bezini değiştirmesi gerekir. Namaza niyet getirirken de “abdest alıyorum” yerine “namaz kılmayı kendime mübah ediyorum” diye niyet getirmelidir. Çünkü bu şekildeki abdest tam olarak abdest sayılmamaktadır. Sadece namazı kılabilmesini sağlamak içindir. Cenabet ise rüyalar ile sabit olmaz. Ancak meninin şiddetle ve şehvetle akması ile sabit olur.
Teyemmümle kıldığınız namazların sıhhatine gelince; eğer size abdest almada yardım edecek birileri varsa bu durumda teyemmümle değil su ile abdest alıp namazınızı kılmanız gerekmektedir. Şayet yardım edecek birileri yoksa veya büyük bir zorluk ve minnet söz konusu ise bu durumda teyemmüm alarak namazlarınızı kılabilirsiniz. Çünkü fıkıhta şöyle bir durum vardır. Şayet kişi seferde ise kendisinde su olmadığı halde arkadaşında su varsa ve arkadaşı suyu kendisine bedava dahi verirse yine de kabul etmeyip su yerine teyemmüm alıp namazını kılabilmektedir. Çünkü bedava dahi olsa alacağı bu sudan dolayı su sahibi kendisine minnet edebilir. (İslam Fıkhı ve Delilleri 1 sayfa 294)
SORU: Bayanların evlerinin dışında bir işyerinde çalışmasının İslami açıdan hükmü nedir? Kocasının sıhhatinin yerinde olup olmamasına göre durum değişir mi? Allah razı olsun.
CEVAP: Bayanların evlerinin dışında bir işyerinde çalışabilmesi; İslam'ın haram kıldığı ve yasakladığı durumlardan korunabildiği ve İslam'ın emirlerini yerine getirebildiği sürece caizdir. Günümüz şartlarını düşündüğümüzde bunun ne derece sağlanabildiği hepimizin malumudur. Ancak caiz olmasının da bazı şartları vardır. Özellikle namahrem kişilerle halvet halinin olmaması, yani bayanın mahrem olmayan bir erkek ile yalnız kalmaması gerekir. Çünkü Tirmizi'nin rivayet ettiğine göre Hz. Resulullah (sav) hadisi şerifinde: “Kesinlikle bir erkek ve bir bayan yalnız olarak bir yerde baş başa kalmasın. Kalmaları durumunda üçüncüleri şeytandır.” (Tac 2 sayfa 329) buyurmaktadır.
1-İşe gidiş gelişlerde ve iş yerinde İslami tesettüre riayet etmelidir.
2-Çalıştığı işin İslam fıkhına göre helal bir iş olması gerekir.
3-İşyerinde çalışması, kendisini İslami vecibelerini ifa etmesine ve ibadetlerini yerine getirmesine engel teşkil etmemelidir.
4-Gidiş gelişlerinde, iş yerinde fasık ve mütecavizlerin şerrinden ve fitnelerinden emin olmalıdır.
Tüm bunları gözönüne getirdiğimizde bırakın bayanların mütecavizlerin şerrinden muhafaza olmalarını hiç bir ferdin her an ne ile karşılacağının teminatı yoktur. Bununla beraber kadının çalışmasının gerekli olup olmadığının da sorgulanması gerekir. Kanaatkâr ailelerde ev ya da aile reisinin çalışması evin geçimi için yeterli olabilmektedir. Özel durumları olmakla beraber kadının asli fonksiyonu; evinde çocuklarına islami bir terbiye verip onları Allah'ın kendilerinden razı olacağı bir kul haline getirmeye çalışmaktır. Yoğun iş ortamında bulunan kadının bu görevini ifa etmesi mümkün değildir. Onun için temel olarak, çok zorunlu şartlar olmadıkça kadının evinin dışında çalışması cüz'i birtakım faydalar getirse bile esas olarak fitne ve fesadın diz boyu olduğu bu dönemde uygun düşmez.
SORU: Berdel usulüyle evli olan bir karı-koca arasında çıkan anlaşmazlık sonucu 3 talakla sen boşsun denilmiş. İlk etapta her iki taraf da buna evet demişler; fakat sonradan pişman olup evliliklerinin devam etmesini istiyorlar. Çünkü hem bir çocukları var hem de berdel usulüyle evli oldukları için kendi kardeşleri olan diğer evlilerin de boşanma ihtimali yüksektir. Her ikisi de boşanmayı ani bir istenmeyen karar olarak verdiklerini söylüyorlar. Evliliklerinin devamının mümkün olup olmadığını soruyorlar. Şer-i açıdan konunun izahını yaparsanız memnun oluruz. Hasseten dergide çıkacak olan fıkhi hüküm, dergiye olan bağlılık sebebiyle bağlayıcı bir akit niteliğinde olacaktır. Allah razı olsun.
CEVAP: Allah'ın en çok buğzettiği helal işlerden biri de boşanma hadisesidir. Bu konuda tüm kardeşler hassas davranmalıdırlar. Ani kızgınlıkların bir anda hayatımızı zehirlemesine fırsat vermeyelim. Sorunuzun cevabına gelince: Eğer erkek bir seferde “seni üç talakla boşadım” demişse nikah bozulmamıştır. Boşanmanın gerekçesi olan üç talaktan biri gitmiş olur. Ayrıca bu sözü söyledikten sonra üç hayz dönemi ya da 4 ay geçmişse yeniden usulüne göre nikah kıymak zorunluluğu vardır. Ama bu süre geçmemişse nikah devam eder. Yalnız burda yukarda da zikrettiğimiz gibi bir seferde “seni üç talakla boşadım” demişse bu böyledir. Yoksa hanımını karşısına alıp, “seni üç talakla boşadım, seni üç talakla boşadım, seni üç talakla boşadım” şeklinde üç defa tekrarlayarak söylemişse artık nikah bozulmuştur.
İnzar Dergisi