Çok değil, iki üç sene önce bazı ebter kalem sahipleri naralar atıyorlardı. Kendilerine kiralanan ekranlardan; Seyyid Kutub’un, Hasan el-Benna’nın, İmam Humeyni’nin, Mevdudi’nin ve onların yolundan gidenlerin iflas ettiğini, düşüncelerin tarihin tozlu raflarında yerini aldığını büyük bir haz duyarak avazları çıktığı kadar bağırıyorlardı. Bu yola baş koymuş insanları umutsuzluğa sevk edip onlara inanan kitlelerin yönünü kendilerine döndürmeyi hesaplıyorlardı bununla.
Onları buna sevk eden Ak Parti’nin aldığı seçim sonuçlarıydı. Tabi Erdoğan’ın karizmatik liderliğini ve onun karşısında yer alanların kokuşmuşluk ve yıpranmışlıklarını görmezden gelerek henüz ne olduğu kendilerince de bilinmeyen düşüncelerine, anlayışlarına bağlamaya çalışıyorlardı.
Evet, Seyyid Kutub’un, Hasan el-Benna’nın, İmam Humeyni’in yolu zahmetlidir. Dünya küfrüne ve emperyalizmine topyekûn savaş açtığı için çok düşmanları var. Bu yüzden çok bedel isteyen bir yoldur. Sürekli baskılara ve sindirmelere maruz kalmıştır ve kalmaya da devam edecektir. Ama Müslüman halkların derdine derman olacak yegâne yoldur, yöntemdir. Ve Allah (cc)’ın yardımını hak eden ve Allah (cc)’tan yardım gören nadide yollardan biridir.
İran İslam İnkılâbı tam da İhvan’ın hezimete uğradığı ve neredeyse dünya hâkim güçlerinin rahat bir nefes almaya başladığı, Müslümanların ise büyük bir çöküntü yaşadıkları dönemde bu yolun eninde sonunda muzaffer olacağını gösteren ilahi işaretti.
İnkılâptan sonra aradan geçen 21 yıla rağmen gözle görülür bir ilerlemenin kaydedildiğini gösteren zahir bir alametin olmamasının oluşturduğu travmanın tam baş gösterdiği esnada dünyanın en büyük süper gücü israilin, bu yolun takipçilerinden Hizbullah’ın eliyle Lübnan’dan kovulması ve ardından tam da az önce dile getirdiğimiz ‘yenildiler’ avazlarının çıktığı bir esnada Mısır’da Hasan el-Benna’nın öğrencilerinin iktidara gelmesi… Bütün bunlar bu yolun yolcularına Allah (cc) tarafından gösterilen nişanelerdir.
Herkes Mürsi’den kendilerince akılcı(!) bir açıklama yapmasını beklerken Mürsi’nin, Hasan el-Benna’nın; “Anayasamız Kur’an, Yolumuz Cihad ve en büyük arzumuz Şehid olmak” ilkelerinin bayraktarlığını yapması Allah (cc)’ın bu yolun yolcularına verdiği taptaze bir hediyedir. Bu yolun yolcularının eninde sonunda muzaffer olacağının açık delilidir.
Bazıları Mürsi’yi zamanı okumamakla suçlayabilir. Ama bu onların Batı’ya açılan pencerelerinden görünendir. Bizim ve Mürsi’nin hakka ve hakikate, sünnete ve selef-i salihinin şiarlarına açılan penceremizden görünen ise onların tam tersinedir. Mürsi, bununla bu yolun takipçilerinin gönlünde taht kurmuş, İhvan sünnetinin tam gereğini yerine getirmiştir. Ve bununla bütün Müslümanların kendisi için duacı olmalarını boyunlarına bir borç olarak takmıştır.
Biz bu açıklama ile artık her şeyin Mısır’da güllük gülistanlık olduğu veya hemen olacağı zehabına kapılmış değiliz. Ama devrimin rotasının neresi olacağını net bir şekilde görmüş olduk.
Gelelim şu an takip ettikleri metotlarını altın varaklarda yaldızlı sözlerle halka empoze etmeye çalışanlara… Acaba sormak gerekmez mi, on yıldan fazladır iktidar olduğunuz, kelli felli adamları cezaevlerine tıkabildiğiniz halde Müslüman halk için ne yaptınız. Onların düşüncelerini, inançlarını zerre miktarınca bile mahkûm edebildiniz mi yoksa iktidarda siz olduğunuz halde hükmeden onların düşünceleri değil mi? Öyle ise bu böbürlenmeniz neye?
Ekonomideki ilerlemelerden başka Müslüman halka; biz sizin için şunu şunu yaptık diyebileceğiniz ne var. Çözdüğünüzü iddia ettiğiniz başörtüsü sorunu hala ortada ve büyük sıkıntılarla karşılaşıyor. Çözüm diye takdim ettiğiniz ise bir pamuk ipliğine asılı duruyor. Ha koptu ha kopacak. Eğer Müslüman halk sizin büyük lütuf olarak takdim ettiklerinizle yetineceklerse vay Müslümanların haline…
Diğer tüm yüzeysel düşünceler gibi sizin düşünceniz de tarihin çöplüğüne gitmeye mahkûmdur. Bir düşünce sahiplerinin uğrunda ödediği bedel oranınca ebedidir. Ama sizde böyle bir fedakârlığa şahit olmuş değiliz…