Hepimizin şahit olduğu üzere yaşadığımız ülke fırtınalarla, dalgalarla boğuşmaktadır. Hem sadece şahid olmak değil, iliklerimize kadar hissediyoruz bu fırtınayı ve azgın dalgaları.
Bir tarafta terör eylemleri, bir tarafta ekonomiye saldıran döviz terörü, bir tarafta anayasa değişikliğinin getirdiği gerginlik sürüp gidiyor.
Dışımızdaki dünya da bunlara paralel bunlarla bağlantılı bir seyir izliyor.
Zaten içeriye yönelik terör operasyonlarıyla hemen dışarda sürdürülen Fırat Kalkanı harekâtını biri birinden ayırmıyoruz.
Siz buna bir de bir ucu dışarıda olan FETÖ operasyonlarını ekleyin, fırtına ve azgın dalgalardan neyi kastettiğimiz hemen anlaşılacaktır.
Peki, diner mi bu fırtına, sakinleşir mi bu azgın dalgalar? Allah'ın izniyle tamamen olmasa da büyük oranda bu belâların sona ereceğine inanıyorum.
Verilen bunca sözden sonra Suriye'deki çatışmaların durmaması başta Rusya olmak üzere söz veren tarafların çok büyük bir itibar kaybına sebep olacağını, bunu göze alamayacaklarını, ne pahasına olursa olsun ateşkesin sürekliliğinin sağlanacağını düşünüyorum.
Suriye'deki iç savaşın durması zaten söz konusu ettiğimiz fırtınanın büyük oranda dinmesi anlamına gelecektir.
Bununla bağlantılı olarak PKK'ya yönelik operasyonların az çok hedefine ulaşmış olacağı da ortadadır.
Anayasa değişikliğinin gerçekleşmesiyle içerdeki siyasi ve ekonomik dalgalanmaların da ocak ayı sonunda sükûnete ereceğini iyimser bir tahmin olarak söyleyebiliriz.
Gelelim esas söylemek istediğimize.
Söz konusu bu fırtınalar dinmiş olsa, dalgalar durulmuş olsa bile gözümüzü açtığımızda orta yerde iki büyük problemin dikilmekte olduğunu göreceğiz.
Bunlardan birincisi Kürt sorunudur.
Söylediğimiz gibi PKK terör örgütüne yönelik operasyonlar, özellikle terörü kaynağında vurma harekâtı büyük oranda başarıya ulaşabilir.
Bu arada PKK ile ilişkisini kesmeyen belediyelere el konulup kayyım atanması, bu kayyımların bölge halkına hizmetleri gözle görülür şekil aldıkları takdirde örgütün taban kaybedeceği kesindir.
Fakat bütün bunlara rağmen orta yerde bir Kürt sorununun dikilip duracağı konusunda ısrarlıyız.
İkincisi ise FETÖ sorunudur. Evet, ülke olarak boğuşmakta olduğumuz sorunların büyük bir kısmının çözülebileceğini söylüyoruz.
Fakat fırtına dindikten, dalgalar sakinleştikten, sisler dağıldıktan sonra göreceğiz ki FETÖ sorunu önümüzde dikili duruyor.
FETÖ'nün ihanet ve ticaret tabakalarına gereken operasyonlar yapılıyor, askeriyeden, yargıdan ve eğitimden ayıklanıyorlar.
Belki bir erken seçimle veya en geç 2019 seçimleriyle siyasal ayağında da son temizlikler yapılacak olabilir.
Fakat İbadet tabakası dediğimiz ve sayıları yüz binleri bulan aşağı tabaka için izlenecek siyaset, yapılması gereken iyileştirmenin, rehabilitasyonun Türkiye'nin yıllarını alacağını söylemek hiç de abartı değildir.
Bu iki büyük sorun eğer çözülecekse yine bu dönemde çözülecektir. Bu dönem, bu rüzgâr kaybedilirse bu iki sorun bu ülkenin çok daha büyük çapta başını ağrıtacak, bugünden çok daha pahalıya mal olacaktır.