Alım veya satımda bir ürünün para karşılığındaki değerine fiyat denir.
Bir ürünün değerini belirleyen nedir? Fiyat neye göre oluşur?
Üretici ile tüketici arasında bulunan komisyoncu, kabzımal, nakliyeci, fırsatçı, stokçu zincirini bir tarafa bırakalım. Klasik teorilere göre meseleye değinelim.
Klasik ekonomi teorilerine göre fiyatın belirlenmesinde en önemli etken arz-talep dengesidir. Bir ürün piyasada bol ama ona talep az ise ucuzlar. Tersine eğer bir ürün piyasada az ya da ona olan talep fazlaysa pahalılaşır.
Bir ürünün fiyatının oluşması konusunda arz-talep teorisi her şeyi açıklamaya yetmiyor. Bu, çok zayıf hatta aciz bir teoridir. Yeri burası olmadığı için bunun ayrıntısına girmeyeceğiz. Ancak şu kadarını ifade edelim ki arz-talep teorisine göre mutlaka mağdur bir taraf vardır. Ürün bol olduğunda ürün ucuzlayacağı için üretici zarar eder. Zaman zaman “karpuz tarlada kaldı” “çiftçi yola süt döktü” gibi haberleri duyarız. Dikkat edilirse burada bolluk var ama bir taraf üstelik en çok emeği geçen üretici mağdur oluyor.
Buna karşılık ürün az olduğu zaman bu sefer tüketici pahalıya ürün almak zorunda kalıyor. Bu durumda tüketici mağdur oluyor. İhracat olursa bu sefer piyasaya ürün arzında sıkıntı olacağı için yine fiyatlar artacak. İhracat azalır veya ürün ithal edilirse bu sefer üretici zarar edecek.
Biraz karışık olsa da konunun özeti ve de özü budur.
Peki, ne üreticinin ne de tüketicinin mağdur olmayacağı ve her iki tarafın kazançlı, memnun, mesut olduğu bir yöntem yok mudur? Hep bolluk bereket için dua etmiyor muyuz? Buna rağmen nasıl olur da bolluk bereket birilerine ıstırap oluyor? Keza nasıl oluyor da az üretim, ürünün az olması birilerini mutlu ediyor? Birileri kazanmaya, birileri de sıkıntı çekmeye mahkûm mudur? Nasıl olur? Yok mu bir hal çaresi? Bunlar milyon TL’lik sorulardır.
Biz cevap için sadece ipucu verebiliriz. Yani kibarca söylemek gerekirse tam olarak cevabı ver(e)meyeceğiz.
Fiyat, lafız olarak vefadan gelir. Vefa da gadrin-gaddarlığın zıddıdır. Gaddarlık acımasızlıktır. Vefasızlıktır. Demek ki bu konuda klasik ekonomi teorilerinin anlamadığı, akıllarının ermediği nokta işte budur.
Fiyatların vefayla alakası vardır. Herkes vefa görür ve de gösterirse herkes mutlu olur. Aksi takdirde ya fiyatlar vefat eder ya da uçar. Vefat ölüm demektir. O da vefadan gelir. Hak Teâlâ vefasını göstererek kulunu yanına alır. Bu nedenle ölüme vefat denilmiştir. Fiyatlar da bazen vefat eder mi? Evet, eder. “ölü fiyata gitti” tabirini herkes duymuştur. Demek ki vefa yoksa fiyatlar vefat eder, ölür. Vefasızlık görerek ölür, göçüp gider. Ya da vefasızlık ederek uçar gider. “Fiyatlar uçtu” tabirini de keza herkes duymuştur.
Evet, piyasada fiyatları belirleyen en temel faktör arz-talep değil vefa duygusudur. İnsan, “ille de ucuza alayım” demeyecek bir şeyin vefa ettiği miktar neyse onu verecek. Aynı şekilde üretici ve satıcı da gaddar olmayacak, ürüne vefa edecek, ona yetecek kıymeti takdir edecektir.
Şehirde, lokantacısı, ehli keyif sahipleri bir yemeğe tomarla para verebiliyor. İş köylünün, işçinin emeğine gelince gözüne çok geliyor. Vefakârlık denkleşmesi olacak ki fiyatlar herkesi memnun edecek noktada oluşsun.
Hâsılı fiyatların vefayla alakası vardır. Herkes edimini hakkıyla ifa edecek vefasını gösterecektir. O zaman herkes memnun olacak tabi gaddarlar hariç. Onların da canı cehenneme…