“O Rabbin ki takdir etti de hidayet buyurdu.” (A’la: 3)
Genellikle kuzey ve güney yarımkürede görmeye alıştığımız foklar; aslında denizaslanı, morslar ile aynı gruptandırlar. Fiziki olarak da birbirlerine oldukça benzemektedirler. Morslar iri yapılı ve iki büyük köpek dişine sahiptirler. Foklar hem kara hem de deniz hayvanıdırlar. Genellikle deniz memelileri grubundan sayılırlar. Fokların en büyük ve dikkat çekici diğer bir özelliği de hiçbir canlının deniz dibine dalamayacağı derinliğe dalabilmeleridir. Waddet cinsi bir fok 600 metre derinliğe dalıp uzun süre oksijensiz kalabilmektedir. Başka bir fok cinsi olan kuzey fili ise; 1,5 km derinliğe dalabilmektedir. Güney deniz fili ise aynı derinlikte 2 saat kadar kalabilir. Fokların bu dalışları, bu derinlikte yaşayan balıkları ve diğer deniz canlılarını avlamak içindir. Denizin bu derinliğinde hemen hiç ışık yoktur. Deniz filleri ise karanlıkta görebilecek gözlere sahiptir.
Kıyı kesiminde yaşayan halkalı fokları, kara düşmanları çok olduğundan, erişkin döneme girer girmez denizde yaşamaya başlar. Tüm fok türleri karada rahat hareket etme imkânına sahip değildirler. Bu yüzden bir tehlike sezdiklerinde kendilerini denize atarak kurtulmaya çalışırlar. Fokların ergenlik dönemi yaklaşık 4 yıldır. Ancak halkalı fokların nesillerinde azalma olduğundan Allah (cc)’ın takdiri ile bu ergenlik yaşı 2 yıla inmiş ve nesillerini koruyabilmişlerdir.
Birçok fok türü, beslenmek için daha geniş sahalarda avlanırlar. Daha sonra nesillerinin devamı için tekrar bir araya gelirler ve eski yuvalarını binlerce kilometrelik yolculuktan sonra hiç şaşırmadan bulurlar. Fokların bu durumu Allah-u Teala’nın Hadî (yol gösterici, hidayet verici) sıfatına delalet etmektedir. Fokların yavrularını emzirme döneminde, yavrular üç dört misli kadar kilo alır. Ana fokların deri tabakasının altında yüksek miktarda yağ birikir. Yavrulama dönemlerinde depo halinde olan bu yağlar süte dönüşmektedir. Ana foklar da bu şekilde yavrularını besler. Deniz fillerinin yavruları doğarken 47 kilo iken, 4 hafta sonra bu kiloları 127 kiloya ulaşır.
Bir şekilde kaybolan yavru foklar çok uzun mesafeden annelerini bulabilmektedirler. Hatta kaybolan yavru bir fok, 100 kilometrelik uzak bir mesafeden her gün 40 km yüzerek annesini bulabilir.
Kuzey erkek deniz filleri, göç zamanında 250 ile 550 metrelik dalışlarla 250 gün boyunca 21.000 mil yol kat ederler. Dişileri ise 300 gün denizde kalabilir. Bu kadar uzun süre kalmalarının sebebi ise, doğuracakları yavruları için besin depolamaktır. Deniz filleri bu uzun yolculuklarında yorgun düştükleri için, deniz altında 25 dakikalık bir uyku ile yorgunluklarını gidermeye çalışırlar.
Fokların ve diğer canlı türlerinin yavruları, doğar doğmaz çevre şartlarına hemen adapte olmaktadırlar. Adeta bu hayat tecrübelerini doğmadan önce bir yerde edinmiş gibidirler. Üstad Bediüzzaman, Sözler kitabında 23. sözde bu konuya şöyle değinmektedir:
“… Hayvan, dünyaya geldiği vakit, adeta başka bir âlemde tekemmül etmiş gibi, istidadına göre mükemmel olarak gelir, yani gönderilir. Ya iki saatte, ya iki günde veya iki ayda bütün şerâit-i hayatiyesini ve kâinatla olan münasebetini ve kavânîn-i hayatını öğrenir, meleke sahibi olur. İnsanın yirmi senede kazandığı iktidar-ı hayatiyeyi ve meleke-i ameliyeyi, yirmi günde serçe ve arı gibi bir hayvan tahsil eder, yani ona ilham olunur.”
İnzar Dergisi