Evet, Fransa'da eski cumhurbaşkanı Sarkozy ve üç eski başbakanın da imzaladığı ve Kur'an'dan güya şiddet içerikli ve Yahudi karşıtı ayetlerin çıkarılması talebini içeren alçak bildiriye tepkiler devam ediyor.
Bu küstah bildiri mademki birtakım sözde entelektüeller tarafından imzalanmış o halde İslam dünyasındaki aydın ve akademisyenler bu duruma niye Fransız kalır anlamak zor. Şu ana kadar en sert tepki de herhalde Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nden gelmiş oldu. Mesela haklı olarak sayın Erdoğan: “Siz kimsiniz de bizim kutsalımıza saldırıyorsunuz. Biz sizin ne denli aşağılık olduğunuzu biliyoruz." biçiminde tepki verdi.
Kur'an ayı Ramazan'ın arifesindeyiz. Asıl hedefleri nazil olduğu günden bu yana 15 asırdır hiç kimsenin tağyir, tahrif, taklit ve tahrip edemediği hıfz-ı ilahi ile korunmakta olan Kitabullah değil, o kendisinde şüphe bulunmayan vahiy ile modern insanın bağını ve alakasını zayıflatmak.
Öte yandan necis dillerine doladıkları Kur'an ile hileli düzenler kurarken siyonistin merkebi olmayı şeref bilen frenk şaklabanların ortaya attıkları malzeme, buradaki iç gündem için de onların zor günleri için de maalesef elverişli görünüyor.
Haydi aslını değiştiremediklerinden mesela cihad gibi mefhumların kendi dillerindeki manasına kastettikleri için farz-ı muhal Kur'an'da şiddet geçtiği kabul edilse bile, bizzat Hristiyanların kendi tespitlerine göre tahrif edilmiş Eski Ahit(Tevrat) kitabında üç kat, ve yine muharref olan Yeni Ahit(İncil) kitabında ise iki kat daha fazla şiddet var.
Ve bugün Avrupa'nın neredeyse her şehrinde bir engizisyon müzesi var. Bu müzelerde orta çağ kilisesinin yaptığı işkenceler sergileniyor. Yani İncil'e, Tevrat'a ekleme-çıkarma yaparak güya hükmettikleri dönemde şiddetin en koyusunu nasıl uyguladıklarını sergiliyorlar.
Ve ellerindeki dine ait bütün metinleri hayatın dışına çıkardıkları aydınlanma çağının zirvesine ulaştıkları son yüzyıllarda ise hümanizm maskeleri ile Cezayir başta olmak üzere milyonlarca insanı en vahşi biçimde katliamlardan geçirirlerken şiddetin kimin dünyasından çıkarılması gerektiğini de en iyi kendileri göstermiş oluyorlar.
Aslında Türkiye Cumhuriyeti'nin eski başbakan ve cumhurbaşkanlarından biri olan Süleyman Demirel de 28 Şubat döneminde, şimdi üzeri çizildiği için bu tavrıyla yahudi lobilerinden şefaat uman Sarkozy ile birebir aynı şeyleri söylüyordu. Demirel, 7 Mart 1997 senesinde Ali Kırca'nın programında, ‘Müslümanların 6666 ayetten 230 ahkam ayeti dışındakileri uygulamakta serbest olduğunu bu 230 ayeti getirmenin ise şeriatçılık' olacağını belirtirken, 8 Nisan 1999 tarihinde ise TRT'de: ‘‘Dünya, Kur'an'ın ahkam ayetlerine göre tanzim edilmemiştir. Gelin yine eski günlere dönelim derseniz, bu irticadır; dönemezsiniz'' diyordu.
28 Şubat zulmünü konuşanlar Demirel'in bu tavrını nedense pek irdeleme ihtiyacı görmediler. Halbuki, bu memlekette hâlâ Fransa'nın anladığı laikliğin aynısı, ‘değiştirilmesi teklif dahi edilemez' hükmüyle kutsanıyor. Kur'an-ı Kerim'de sadece mezkur haçlıların bahsettiği ayetler değil, hiç şiddetle alakası olmayanları bile kamusal alanın dışında tutuluyor.
Ezcümle mirastan, nikâhtan, boşanmadan, kısastan, diyetten, ticaretten, yargılamadan ve sosyal hayatı düzenleyen, devlet idaresini şekillendiren birçok ayet, belki mushaftan, cüzlerden, hatim ve tilavetlerden çıkarılmıyor ama meclise sokulmuyor, mahkemeye alınmıyor, anayasa, kanun ve yönetmelik hazırlanan kurullardan uzak tutuluyor.
Fransıza daha çok kızalım, lanetleyelim, bunu etkili ve yetkililer olarak yapalım yapmasına da, yüzyıllarca Kur'an'ın emrettiği hükümler ile huzurlu bir içtima-i hayata sahipken, son yüzyılda mesela Fransa'dan aldığımız İdare Hukuku'nu da onlara verelim.
Onlar bu gibi hukukları ile gitsinler katlettikleri milyonlarca masumun kemikleri üzerine Eiffel'ler diksinler. Bize Kur'an ve Sünnet yeter.