Orta Afrika Cumhuriyeti’nde Hıristiyan ve Müslüman gruplar arasında çıkan çatışmalarda kamuoyuna yansıdığı kadarıyla yüzden fazla kişinin hayatını kaybetmesi ileri sürülerek BM Genel Kurulu’nda Fransa’nın çıkarlarının korunması için Afrika Birliği ile beraber ortak önlemler almasına onay verilmişti.
Afrika’nın en fakir ülkelerinden olan Orta Afrika Cumhuriyeti’nde devrik Cumhurbaşkanı François Bozize’ye bağlı “Anti Balaka” milisleri ile mevcut Cumhurbaşkanı Michel Djotodia’ya destek veren “Seleka koalisyonu” arasındaki çatışma, son zamanlarda tırmanışa geçti.
Orta Afrika Cumhuriyeti, Fransa’dan bağımsızlığını kazandığı 1960’lardan beri Hıristiyanlar tarafından yönetiliyor. Bu yılın Mart ayından beri yönetimde ilk kez Müslüman bir lider bulunuyor. Çok zengin maden kaynakları bulunan, elmas ticaretinin merkezi olan ülkede çatışmaların dini, siyasi ve ekonomik nedenleri bulunmaktadır.
İşgalci Fransa, geçen Cuma Orta Afrika’ya resmen girdiğini ilan etti. Mali’nin ardından Orta Afrika da resmen işgal edildi. Uzun süredir iktidarda olan darbe yönetimi, yaptığı devasa yolsuzluk ve talanlarla ülkeyi kaosa sürükledi. Ülkenin zenginlik kaynakları, eski cumhurbaşkanı ve avanesi tarafından talan edildi. Daha sonra da toplum içerisinde bazı kesimlerin destek vermesi ile Müslümanlar darbe yönetimini devirdi. Halkın yönetime el koyması ile beraber, iktidara Müslüman bir başkan getirildi. Müslüman birisinin iktidara gelmesini hazmedemeyen Batılılar, zaten var olan kaosu daha da körüklediler. Toplumun yaklaşık olarak ¼’nün Müslüman ve toplumun büyük bir kısmının ise Hıristiyanlardan müteşekkil olduğu bu coğrafyada Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında çatışmalar çıkmaya başladı. Batı, buraya müdahale edebilmek için kaosu artırdı. Daha sonra Fransa’nın girişimi ile konu Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna getirildi. Çıkan işgal onayından sonra da Fransız kuvvetleri buraya girdi. Amerika, Fransa Orta Afrika’ya girer girmez her zaman olduğu gibi işgalden yana olduğunu ve Fransa’yı desteklediğini açıkladı.
Fransa yaptığı açıklama ile mevcut iktidarın artık görevini sürdüremeyeceğini söyledi. Böylelikle niyetini açıkça ortaya koydu. Uzun süren kaosun bir hükümet değişikliği ile hemen son bulamayacağı bir gerçek iken kısa süre içerisinde kaosun son bulmaması işgale gerekçe olarak gösteriliyor.
İşgal başlar başlamaz her zaman olduğu gibi kan, gözyaşı, talan haberleri gelmeye başladı. İnsani müdahale ve istikrarı sağlama hareketi olarak gösterilen bu işgal ile beraber Müslümanlar büyük bir tehlike altına girdi. Bizzat Fransa’nın gerçekleştirdiği saldırılar ve katliamlar bir yana Haçlıların bu işgal harekatından cesaret alan Hıristiyan milisler, birçok yerde Müslümanları özellikle linç etmek sureti ile katletmeye başladılar. Müslümanların malları yağmalanıyor, evleri ateşe veriliyor. Soykırımı önleme ve istikrarı sağlama bahanesi ile yapılan işgal sonrasında Müslümanlar bir soykırımla karşı karşıya… Her işgalde olduğu gibi akan kan yine Müslüman kanı, el uzatılan ve çiğnenen mukaddesat yine Müslümanların mukaddesatı… Yine Müslümanların payına gözyaşı, acı ve katliam düştü.
Yakın örnek bağlamında Fransız işgalinin sonuçları ortada iken ve Mali’de Müslümanlar hunharca katledilirken, Orta Afrika’da da bundan daha kötü bir tablonun oluşabileceği aşikâr iken, İslam dünyasından ses seda çıkmıyor. Müslüman devletlerin sesi çıkmıyor. Kimse bu işgali sorgulamıyor, kınamıyor, fiili bir girişimde bulunmuyor. Hatta bu işgal gündem bile olmuyor.
Oluşan yeni siyasi denklemde, özellikle elmas ticareti eksenindeki Fransa’nın çıkarları tehlikeye girmesi işgalin bir diğer nedenidir. Hatta belki de en önemli nedenidir.
Elmas ihracatının, ülkenin milli gelirinin % 60’ını oluşturduğu Orta Afrika Cumhuriyeti, Afrika’da bu alanda en önde gelen ülkelerinden birisidir. Bu kaynaklardan yerli halk istifade edemiyor. Bu devasa zenginlik işbirlikçiler, Batılı emperyalistler ve Batılı devletlerin uluslararası şirketleri tarafından talan ediliyor.
Fransa’nın buraya müdahalesinin bir diğer nedeni de Afrika pazarına giren Çin’dir. Çin, gittikçe Afrika’daki pazar ve yatırım payını artırıyor. Bu durum, Fransız şirketlerinin menfaatleri açısından Fransa’da ciddi bir endişe uyandırıyor.
Afrika’da, Müslüman ve Hıristiyan çatışması çıkararak ülkeyi işgal etmeye başlayan Fransa’nın asıl amacı, sivil halkı korumak değil Afrika’daki çıkarlarını korumak ve elmas madenlerini kontrol altında tutmaktır.
Sözde bağımsız olan Afrika’daki birçok ülke, gerçekte halen Fransa’nın sömürgesi durumundadır. Bu ülkelerdeki her darbenin ve kaosun arkasında başta Fransa olmak üzere Batılılar vardır. Emperyalistlerin yüzyıllardır iliklerine kadar sömürdükleri Afrikalıların yakasını bırakmaya pek de niyetleri yok.