Son dönemde batıda İslam ve Kur'an düşmanlığı daha bir artmış durumdadır. Batı eskiden beri bu düşmanlığını çok sinsi bir şekilde sürdürmekteydi. Düşmanlık yapmadığı bir zaman dilimi hiç olmamıştır. Düşmanlığını aleni bir şekilde gündeme getirmediği zaman, sadece çıkarlarının zedelenmemesi veya çok eskiden buna bazen güç yetirememesidir. Ama son yüzyılda, özellikle içimizden devşirilen zelil kâhyalarla daha pervasız bir şekilde Müslümanların kutsallarına saldırı düzenlemektedirler.
İslam'a ve Kur'an'a yönelik Fransız barbarlığı her zaman batıda en önde olmuştur. Sömürgeciliğin iki barbar gücü olan Fransızlar ve İngilizler neredeyse işgal etmedikleri tek bir İslam beldesi kalmamıştır. Ve işgal ettikleri bu İslam coğrafyalarını katliamdan geçirmişler, yer üstü ve yer altı kaynaklarını talana tabi tutmuşlar, kültürel asimilasyonla bu insanların hayata bakışlarını değiştirmişlerdir. Özellikle kendilerinden sonra tayin ettikleri zelil kahyaların fitne ve ihanetleriyle bu güzel beldeleri birer kaos girdabına çevirmişlerdir.
İngilizler İslam'a ve Kur'an'a yönelik saldırılarını daha sinsi ve gizli bir şekilde yaparlarken, Fransızlar bu saldırılarını daha aleni ve çok kibirli bir şekilde kin ve nefretlerini ortaya koymuşlardır. Cezayir'de ve daha birçok Afrika ülkesinde yaptıkları soykırımlar hala hafızalardaki yerini korumaktadır. Sömürgeleştirdikleri birçok Afrika ülkesinin resmi dilinin bugün Fransızca olmuş olması, aslında Fransızların ne kadar da barbar ve insanlık düşmanı olduklarını göstermektedir.
Son olarak Fransa eski cumhurbaşkanı dâhil, üç eski başbakan ve sözde yazarlar bir bildiri yayınlayarak Kur'an'da bazı ayetlerin çıkarılmasını istemişler. Aslında şaşırmadık. Çünkü şimdiye kadar İslam'a yapılan bütün saldırılar neredeyse Fransa kaynaklıdır. Bu son küstah saldırı da, aslında içlerinde taşıdıkları kin ve nefretlerini sadece yüksek sesle dile getirmiş olmalarıdır. Bu kin ve nefretlerinin en etkili sebebi ise 'Yahudi aklının' Fransız kültür ve dünya tasavvuruna hâkim olmasından kaynaklanmaktadır.
'Yahudi aklı', Fransız kibri ve Avrupa'nın kendisi dışındakilere bakış açısının acımasızlığı ve hele İslam söz konusu olduğunda, bu karanlık odakların ortaya koyduğu eylem, barbarlık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu barbarlığın esas sebebi ise ahlaki olarak çökmüş, insani değerler açısından iflas etmiş ve artık insanlığa vereceği hiçbir şeyi kalmamış olan bu aşağılık, kokuşmuş anlayışın herkesçe görülüyor olmasıdır. Bu tür saldırılarla bu iflaslarını biraz daha erteleyebilirler mi? Bu aşağılık düzenlerini biraz daha sürdürebilirler mi? şeklindeki son çırpınışlarıdır.
Zira İslam'ın nuru onların o karanlık düzenlerini delip geçmektedir. İçimizdeki bütün devşirme kâhyalara ve ihanet çetelerine rağmen İslam dini, bütün insanlığın tek kurtuluş reçetesi olarak durmaktadır. Bu reçetenin yazılı kaynağı ise aziz Kur'an'dır. Yüce Kur'an'ın, mütemadiyen batılı iğrenç insanlar tarafından gerek sözlü ve gerekse fiili olarak saldırıya uğraması, hakikatte tek çare olarak yeryüzünde bu vahiy kitabının bulunmuş olmasıdır.
İslam'a, Kur'an'a ve Peygamber efendimize yönelik gerçekleştirilen barbar saldırılar bize göstermektedir ki, batı sadece kendisinin sonunu getirecek sistemlerden korkmaktadır. Kendi aşağılık düşüncelerinin hiçbir zaman insanlığa huzur ve güven getirmediğini bilen bu yeryüzünün lanetlileri; insanlığın kurtuluşu için çare olabilecek yegâne sistem olan İslam dinini işlevsiz hale getirmek için bu tür aşağılık bildirilere başvurmaktadırlar.
Ancak İslam güneşi, batılı çürümüş ve kokuşmuş düşünce ve saldırılarıyla engellenemeyecek kadar bütün insanlığı kuşatmıştır. İslam'ın nurunun tamamlaması ise içimizdeki beyinsizlerin küfür için sergilediği ihanetler ve devşirilmiş kâhyaların zelil işbirlikleri bu işi geciktirmektedir.