Kimilerine göre 17/25 Aralık, AK PARTİ ile Gülen grubunun aylar öncesi başlayan kavgasının gün yüzüne çıkması, kimilerine göre bir darbe teşebbüsüdür.
Kimilerine göre de 17/25 Aralık, hükümete yakın bakanların ve başbakanın hırsızlığının ifşasıdır.
İddialar böyle sürüp gider.
Ancak bana göre bu iddialardan da önemlisi 17/25 Aralık, twitter fenomeni FUAT AVNİ'nin sosyal medyaya kadem basmasıdır.
Twitter'da günler öncesinde kritik operasyonları haber veren, dediklerinin çoğu doğru çıkan, köşe yazarlarının paylaşımlarına göre gündemi yazdığı bu FUAT AVNİ'nin kim olduğu, ilk günden beri tartışma konusu oldu ve halen de bir sonuca varılamadı.
MİT'in bütün gücüyle peşinde olduğu bu kişi in midir, cin midir; vatansever mi yoksa hain midir?
Bu konuda muhtelif görüşler mevcut.
İlk önce GÜLEN'in bir aralar Kanada imamlığını yapan Faruk Arslan'a bir göz atalım.
Kimdir bu Faruk Arslan?
1991'de “dershaneye en fazla öğrenci kaydettiği için Cevşen'i Fethullah GÜLEN tarafından imzalanan, Kanada'da cemaatin imamlığını yapan, AK PARTİ'li Bolu Belediye Başkanı'nı Toronto'da himmet paralarıyla gezdiren, Bolu Belediye Başkanı son dönemlerde Gülen grubuna sert çıkınca “Gezimiz ve yedirdiklerimiz sana zıkkım olsun” diye twit atan, bikinili mayolu bayanlarla köpük banyosundan çekimlere yakalanan kişidir Faruk Arslan.
Faruk Arslan'ın FUAT AVNİ için dedikleri, dudak uçuklatacak cinsten. Ona göre “Hızır'dan bilgi aldığı için yakalanması mümkün değil, Zülkarneyn'in elindedir ve Hızır'dan aldığı görev icabı Ashab-ı Kehf'i korumakla yükümlüdür.”
Biliyorum, cümlelerden hiçbir şey anlamadınız.
Cümleyi bir daha tane tane okuyalım:
Yine anlamadınız değil mi?
Üzülmeyin ben de bir şey anlamadım. Üstelik günlerdir okuyorum.
Dokuz defa ölüp on defa dirildiğini ve cinlerle konuştuğunu söyleyen Faruk Arslan'ın açıklamaları tabi ki bunlarla sınırlı değil.
Bir deli, kırk akıllı misali…
Faruk Arslan'ı geride bırakan ve yapının irfani boyutuyla ön plana çıkan Mehmet TABANCA da adeta Faruk Arslan'a nispet yaparcasına veya ben daha iyi tasvir ederim dercesine mübalağa yapmakla kalmaz, mübalağada ifrat eyler.
Aynı yapıya mensup Bahri ŞENKAL'e danışsaydı, “Fuat AVNİ, yeni dinin peygamberidir.” diyeceğinden hiç kuşkumuz yok.
Faruk ARSLAN'ın “Hızır'dan el almıştır” ifadesine karşılık tabancayı, pardon sazı eline alan Mehmet TABANCA “FUAT AVNİ, Hızır'dan geri değildir.” diyor.
Yani çömez Faruk'a bir kızgınlık söz konusu.
“Ne demek Faruk Hızır'dan el almak, Hızır'dan geri değildir.” diyor.
Aslında ikisi de FUAT AVNİ'nin Fethullah GÜLEN olduğunu düşündüğünden mübalağanın belini kırmaktan imtina etmiyor.
Bu ikilinin dışında bazı cemaat mensuplarına göre de FUAT AVNİ, AK PARTİ'nin GÜLEN grubunu örgüt durumuna sokmak için kurduğu bir kumpastır ve hareketin sadece saf bireyleri bunun farkında değildir.
Ömrünün yaklaşık otuz yılını bu yapının içinde geçiren ve yapının Türkiye temsilcisi sanılan Hüseyin GÜLERCE'ye göre de FUAT AVNİ, başını Fethullah GÜLEN'in çektiği bir konseydir. GÜLERCE'ye göre yapıya bağlı bütün bireyler gönüllü bir ajan gibi aldıkları bilgileri şifreli hesaba atar, istihbarat havuzunda toplanan bilgiler grup bireyleri tarafından derlenip toparlanır ve Pensilvanya'nın onayıyla paylaşıma sunulur.
Buraya kadar konuşulanlara katılır veya katılmazsınız, orası önemli değil. Ancak FUAT AVNİ ile ilgili en tehlikeli iddia, GÜLEN grubunun on aboneliğine karşılık Uhud şehidi sevabı kazanıldığına inanılan Zaman gazetesindeki Lale KEMAL'den geldi.
Lale KEMAL 2 Eylül 2015 tarihli yazısında FUAT AVNİ'nin ABD casusluk örgütü CIA kaynaklı olduğunu belirttiği yazısında şöyle diyor:
“Yalnız bir husus var gözden kaçırılan. Fuat Avni'nin, Amerikan casusluk örgütü CIA kaynaklı olduğuna dair artan biçimde dış kaynaklı bilgiler almaya başladım. Bu bilgiler, vatandaşlar komplo teorilerine yatkın hale getirilerek böylece her dönem olduğu gibi bu dönemde de, yaygın hukuksuzlukların örtbas edilmesinden nemalananların çıkardığı bir zırva değil.
Fuat Avni, uzunca süredir AB ve ABD tarafından da verdiği bilgilerin doğruluğuna inanılmış, kaynak gösterilen bir hesap.
Bu yakından takip edilen hesabın, CIA içinde gizli bir hesap olduğu, Türkiye'de artan otoriterleşmeyi deşifre etmeyi amaçladığı intibaı çok güçlü.
Fuat Avni hesabı, güç sahiplerinin özel görüşmelerini hem dinleyebiliyor hem de yazışmalarını okuma kapasitesine sahip.
Daha sonra bu hesap, bu faaliyetleri sonucu ele geçirdiği bilgilerin çoğunu yayımlıyor. Bazen de yanlış olan bilgileri kasıtlı sızdırarak, hedefindekilerin kafalarının karışmasını böylece bilgilerin nasıl sızdırıldığını tespit etmelerini engelliyor.
Demem o ki, Türkiye'deki tehlikeli gidişata artık dışarıdan müdahale ile “dur” denilebilir. Bu “dur” deme hali ise bizim kara gözümüz karakaşımız için değil, Türkiye'nin, Allah vergisi coğrafi konumu ve NATO üyesi olması sebebiyle, “otoriterleşmesine,” izin verilmeyecek olmasından kaynaklanabilir.”
Lale KEMAL'in dediklerinin doğru olduğunu varsayarsak durum oldukça vahim. Manisa'daki okuma salonu baskınından, Urfa'daki polislere; savcılar hakkında tutuklama kararının çıkmasında, Koza grubuna yönelik operasyona kadar her şeyi bilen CIA, ne yazık ki, Emniyet, MİT ve Askeri istihbaratımızın en kılcal damarlarına kadar yerleşmiş, öyle ki operasyon haberini alan görevli, operasyona gitmeden önce haberi ABD'ye uçuruyor. Üstelik bunu öyle bir görev bilinciyle gönderiyor ki, sanki kırk yıllık ajan veya ne bileyim belki de bu haberi uçurarak sevap kazandığına inanan bir sazan.
Lale KEMAL'in yazısından sonra beynimizde iki durum karıncalanmaya başlıyor:
· CIA'nın kurduğu şebeke, Türkiye'deki saf niyetli, sağlam organizeli bir yapıyı kullanıyor.
· Bu organizeli yapının tepesindeki adam, yılların CIA elemanıdır.
Her iki durum da birbirinden vahim.
Bu arada Rusya'nın GÜLEN okullarına neden izin vermediğini de yabana atmamak gerekir.
Dua yine dua
Hakkari, Batman, Şırnak illeri ile Edremit, İpekyolu,Yüksekova, Silvan, Sur, Silopi, Cizre, Nusaybin, Varto, Bulanık ilçeleri HDP'nin “Oylar HDP'ye Bizler Meclise” diye oy istediği ve % 80'nin üzerinde oy aldığı yerler. Ancak ekonomik yönden de ülkenin geri kalmış yerleşim yerleri.
Barış umuduyla HDP'ye oy veren vatandaşlar, seçim öncesi kazılan hendeklerin ve evler arasında bağlantıyı sağlayan tünellerin kapatılacağını umuyordu.
Umut sadece barış değildi, barışla birlikte var olan belirsizliğin düzelmesiydi.
Ancak seçimden iki gün sonra HDP'nin seçim kutlamasında konuşan Muş milletvekili Burcu Özkan, köy korucularına: "Buradan defolup gideceksiniz. Bize uzattığınız keleşi size çevirmesini iyi biliyoruz." sözleri vatandaşta şok etkisi oluştururken aylar sonra başlayacak kâbusun da habercisiydi bir bakıma.
Barış umutları yerini kaosa; söz, yerini silahın namlusuna terk etti.
Türkiye'nin en fakir bölgesi sayılan Doğu'da deyim yerindeyse yaprak kıpırdamıyor son iki aydır.
Mahalle aralarındaki derin hendekler, insanların umutlarında derin yaralar açarken; evler arasındaki tünellerinin ucunun nereye varacağı, vatandaşta belirsizliğini koruyor.
Umutları kırılan ve ters köşeye yatan bu iki ateş arasındaki mazlum halka dua etmekten başka yapılacak hiçbir şey yok ne yazık ki!
:::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::
TERS KÖŞE
MÜZAKERE Mİ POKER MASASI MI?
Son gelen verilere göre yakılan 269 araba, yakılıp yıkılan yüzlerce harabe, ölen 120'ye yakın polis ve asker, yine yüzlerce ölü ve yaralı vatandaş…
Halkların Demokratik Partisi (HDP), Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Kongresi (HDK) ve Demokratik Bölgeler Partisi'nin (DBP) başkan ve yöneticilerinden oluşan 8 kişilik heyet, son gelişmeleri değerlendirmek üzere gittiği Kuzey Irak'ta temaslarının sonunda Kandil'deki KCK Yürütme konseyi üyesi Mustafa Karasu, Avrupa'da PKK ile aynı çizgide yayın yapan Med Nuçe TV'de: “Tahkim edilmiş (sağlamlaştırılmış) ateşkes çerçevesinde arabulucular gözetiminde bir müzakere ve demokratik çözüme hazırız.” dedi.
Vatandaş şaşkın!
Üç ay sonra “askeri yol, askeri baraj, askeri havaalanı” gibi gerekçelerle devrilecek masadan müzakere çıkmaz, bu masadan olsa olsa poker masası olur.