Allah, insana akıl vererek değer vermiş, ziruhlara sultan, kâinata güzel bir takvim ve yeryüzüne halife kılmıştır. Bununla birlikte Allah, insana irade vererek değerini koruma veya kaybetme yetkisi vermiştir. Yani akıl ile değerlenen insan, irade ile değerini yönetme yetkisiyle dilediği takdirde eşrefi mahlûkat veya esfele safilin seviyesine gelebilmektedir.
Aklı olmayanın dini olmaz; aklı olanlar sorumludur, olmayanlar ise sorumlu değillerdir. Aklın ve iradenin olmadığı yerde imtihandan bahsedemeyiz. İmtihan akıl ve irade ile mümkün hale gelir. Ancak dün olduğu gibi bugün de imtihanı mümkün olmaktan çıkaran, aklı ve iradeyi devre dışı bırakan uyuşturucularla karşı karşıyayız.
Akıl ve iradeyi devre dışı bırakan, insana düşünmeyi ve sorgulamayı unutturan dolayısıyla imtihanı mümkün olmaktan çıkaran uyuşturucuların başında spor özelinde “futbol” gelmektedir. Nedenlerine başlıklar altında değinelim.
Futbol kitlelerin afyonudur
Futbol kitlelerin hayat tarzını, dünya görüşünü belirlemektedir. Futbolun kendine has, kitle ruhu, kültürü, ritüelleri, mabedleri ve zikirleri de vardır. Tüm bu yönleriyle ve teferruatlarıyla futbolun kitlelerin afyonu olduğunu rahatlıkla söyleyebilmekteyiz.
Futbol ile yeni bir dünya sunulur
Var olan dünyanın gerçeklerini görmememiz, düşünmememiz için üretilmiş bir dünyadır futbol. İnsanların yapay dünyanın sınırları içerisinde düşünmesini sağlar. Futbolla insanın, sadece 105 m uzunluğunda ve 68 m genişliğinde kodlanmış olan dünyanın üzerinde akıl koşturması istenmektedir. Böylelikle yeryüzünün halifesi olan insan, 105 metrenin mankurtu haline getirilir.
Futbol kitleleri kontrol etme, köleleştirme ve ideolojik meşrulaştırma aracıdır
Futbolun dününe ve bugününe baktığımızda siyasal ve ekonomik sistemlerden bağımsız düşünemeyeceğimizi görmekteyiz. Futbolun ekonomi-politiğine incelediğimizde karşılaştığımız sonuç: Futbolun tarih boyunca sermayenin ve iktidarların kitleleri kontrol etme, köleleştirme ve ideolojik bir meşrulaştırma aracı olduğudur.
Sıfırcı hoca olarak bilinen Kurthan Fişek: “Futbol, bütün takım sporları gibi Sanayi Devrimi icadıdır. 1832’de başlar. Yükselen burjuvazi, işçilerin sokaklara dökülmesini önlemek için, futbolu icat etti” diyerek önemli bir tespitte bulunmuştur.
Keza imparatorluk döneminde Roma’ya akın eden ulusların işçi sınıflarının doğuracağı tehlikeleri ve baskı altında ezilen işçi kesimin çıkaracağı sorunları örtmek için bir lütuf olarak spor oyunları düzenliyordu.
Şili’de maden, demiryolu ve yeni kentsel endüstride çalışan işçiler arasında hızla futbol takımları kuruldu. Bunun nedenlerinden biri, işçi ve orta sınıf futbol takımlarının yerel otorite ve politikacılarla anlaşma sağlamak için toplumdaki diğer gruplarla sıkı ilişkiler kuruyor olmasıydı. Sermaye sahipleri de futbol takımlarını desteklemeye başlamıştı çünkü şirket sahipleri işçilerin serbest zamanlarını spor ile kontrol altına almaya çalışıyorlardı. Dahası iş adamları, sporun “kapital sahipleri ile işçiler arasındaki kendi çıkarlarını korurken kışkırtılan işçilerle ilişkilerini yumuşatmaya” yaramasını ummuşlardı. Bu durum zaman zaman gerginlikler yaşanmasına yol açıyordu, futbol yüzünden çıkan çatışmalar sıklıkla bağımsız işçilerin takımları ile şirketler tarafından organize edilmiş işçi takımları arasında yaşanmaktaydı (Elsey, 2007).
Ancak futbol her ne kadar işçilerin oynadığı bir spor dalıysa da, kontrolü ve denetimi hep üst sınıflar tarafından yapılan bir oyun oldu. Modern emperyalizm, artık, kapitalistlerin etki alanını denizaşırı ülkelere yaymalarından farklı anlamlar taşımaktaydı. Emperyalizmin aynı zamanda herkesin kendi 'evindeki' işçi sınıfı içinde derinlere kadar inerek kök salması ve böylece emperyalist projenin arkasında durmasını sağlamak anlamına da geliyor. Modern sporun geliştiği dönem, bu süreçte anahtar rol oynayan oy verme hakkının da genişlediği döneme denk düşüyordu. Yönetici sınıf, kitleler üzerinde denetim kurmak için yeni ideolojik araçları geliştirmek durumundaydı (Bambery, 2002: 82-93).
Futbol kapitalizmin bekasını sağlama ve kitleleri uyutma oyunudur
Teknolojinin gelişmesiyle birlikte 19. Yüzyılın sonlarında kitlesel boş zamanın artması ile kitlesel tüketime yönelik sporların sermayenin desteğiyle ön plana çıkarıldığını görüyoruz. Böylelikle sermaye ve iktidarlar, boş zamanlarında bile düşünme ve sorgulama fırsatı vermeyerek kitleleri kontrol altında tutmayı, uyutmayı ve böylelikle de kapitalizmin bekasını korumayı başarıyordu.
Kapitalizm, geçmişten günümüze genelde tüm kitleleri özelde işçi sınıfını mankurtlaştırmak için ateşli bir şekilde spor –futbol- propagandası yapmıştır. G. Pattrikson’a göre spor: Daha etkin, daha verimli ve daha sıkı çalışabilecek olan işçi sınıfı gençliğini bedence en iyi şekilde yetiştirecek bir yöntemdi. Serbest zamanları bu etkinliklerle doldurmak, yapılabilecek en yararlı iştir. Endüstrileşmenin bir sonucu olarak, iş yerlerinde ve fabrikalarda mekanikleşme-standartlaşma-uzmanlaşma ile tek yönlü ve yanlış hareketlerin insan psikolojisine olduğu kadar fizik yapısına ve hareket organlarına da kötü etkileri olmaktadır. Ne var ki, rekreasyon ve hareket ihtiyacından doğan bir zorunluluk olmasına rağmen yoğun ve sıkı iş temposundan bitkin düşen işçilerin, spor yapmak arzuları ve güçleri kalmıyordu. Bu nedenle, kapitalistler giderek düşen iş verimini artırmak için işçilerin fizik güçlerini geliştirilmesinin bir yolu olarak sporun propagandasını yapmaya başladılar.
Efendiler tarafından işçilerle birlikte tüm kitleler futbol uyuşturucusuyla zihinsel işgale maruz bırakılarak iş saatleri dışındaki boş zamanlarda sadece futbol konuşan, vücutları futbolla istenilen kıvama getirilebilen bir işçi sınıfı oluşturulup, düşünme ve sorgulama unutturularak efendilere itaat sağlanmış oluyordu.
Futbol beraberinde futbol endüstrisini de yaratmıştır. İşçi kökenli seyircilerin takımlarını izleyeceği, destekleyeceği ve sorunlarından uzaklaşabileceği mekânlar inşa edilmiş ve stadyumlar yüzyıllar sonra antik tiyatroların, arenaların yerlerini almıştır. 1888 yılında 12 kulübün katılımı ile “İngiliz Profesyonel Ligi” kuruldu. Kısa bir süre içerisinde futbol önce Avrupa’da, sonra Latin Amerika ve Asya’da oynanmaya başladı. 21 Mayıs 1904 tarihinde Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği (FIFA) kuruldu. İlk büyük futbol organizasyonu 1930 yılında Uruguay’da gerçekleştirilen “Dünya Kupası”dır.
Futbol sadece işçi sınıfını değil, tüm sınıfları uyutma aracıdır
Genel anlamda futbolun geçmişte emekçilere karşı kullanılan bir uyuşturucu olduğunu söyledik. Modern futbolun Schalke 04, West Ham United ve Liverpool gibi büyük takımlarına baktığımızda işçiler tarafından kurulduğunu görebiliriz. Ancak modern futbolun son yıllarında futbolun net bir şekilde işçi sınıfı oyunu olmaktan çıktığını, var olan tüm sınıfların oyunu ve uyuşturucusu haline geldiğini söyleyebilmekteyiz. Futbol artık kitlelerin sınıf fark etmeksizin afyonu haline gelmiştir.
Böylelikle futbolun, var olan tüm sınıfların kontrolünü sağlama, düşünme ve sorgulama yetisini elinden alma, zihinlerini işgal etme ve istenilen yöne kanalize etme noktasında çok büyük bir araca dönüşmüştür.
Tüm bu başlıklar altında ifade ettiğimiz gibi “profesyonel futbol”; düşünmeyi ve sorgulamayı unutturan, ortadan kaldıran, akıl ile değerlenen insanı uyuşturarak akılsız ve iradesiz hale getiren dolayısıyla değersizleştiren ve imtihanı manasından uzaklaştıran bir araçtır.
Mehmet Ata Bozkurt