Dünyanın en büyük ekonomileri arasında yer alan 19 ülkeden ve Avrupa birliği komisyonundan oluşan G-20 zirvesine, Antalya ev sahiplik etti. Bu platforma üye olmayan birçok ülke de Antalya'da bulunmak istemiş ve iştirak etmişlerdi. Bu platformun asıl kuruluş amacı ekonomi ve finans olmasına rağmen daha çok siyasi meselelere sahiplik ettiği görüldü. Doğrusu da küresel istikrar olmadan küresel ekonomik büyümeden söz edilemez. Bu nedenden dolayı da Antalya'daki G-20 zirvesinde ekonomiden ziyade terör, mülteciler ve Suriye meselesi ön plandaydı. Paris'teki son saldırı ise bu toplantıyı tamamıyla siyasileştirdi. Programın açılımında “Paris'teki saldırı nedeniyle” 1 dakikalık saygı duruşu ise tamamıyla ana gündemi belirlemişti. Son dönemlerde Avrupa'yı ciddi derecede rahatsız eden mültecilerin durumu bu zirveye ilgiyi artırmıştı. Mülteci konusunda en ağır yükü taşıyan Türkiye'yi dinlemeyen ülkeler bu sorunun kendi kapılarına dayandığını görünce farklı bir gözlükten bakmaya başladılar. Daha önceleri gerek Suriye meselesi, gerekse mülteciler ve gerekse terör olayları, Müslüman coğrafyasında yaşandığı için “birbirlerini yesinler” mantığıyla çözüme taraftar olmak istemiyorlardı. “Uzakta birbirlerini öldürüyorlar bize ulaşmaz” düşüncesi bugün kendilerini vuruyor. Başta Suriye'den olmak üzere göç edenlerin kendi kapılarına dayandığını görünce tavırları yüzde yüz değişti. Son Paris saldırısı ve IŞİD'in bunu üstlenmesi onlar için Suriye'yi daha önemli hale getirmiş ve “duyarsız kalamayız” düşüncesine sevk etmiştir. Bu saldırı sadece Fransa'da değil, tüm Avrupa'da yankı bulmuş ve tedbirleri en üst seviyeye çıkarmışlardır. Kendi rahatlarına düşkün olan Avrupalıların, özelde Fransa halkının büyük bir panik içerisinde olduğuna şahit oluyoruz. Eyfel kulesini ziyarete kapatma, evlerden çıkmama anonsları, sınırların kapatılması, gösteri ve protestoların yasaklanması ve daha birçok panik hamlesi… Orta doğu halklarının, özelde de Suriye halkının hemen her gün yaşadığı psikolojiyi anlamışlar mı bilemem…
Avrupa'nın “Paris terör olayını” sonuna kadar değerlendirecekleri ve atmak istedikleri adımlara “bahane” yapacakları kesindir. Almak istemedikleri mültecilere kapılarını kapatacaklarını, güvenlik nedeniyle mültecileri almayacaklarını, hatta gelen az sayıdaki mültecileri sınır dışı edeceklerini dile getirmeye başladılar bile… Kendi içlerinde önlerini kesmek istedikleri “İslâmi akımların” önünü kapatmak için hamle yapacakları da aşikârdır. Ki Fransa'da imamların sınır dışı edilebileceği ve camilerin kapatılmasını gündemlerine aldılar. Hatta daha önce dışarıdan gelip Fansız vatandaşı olan İslâmi kimliğe sahip kişilerin, vatandaşlık haklarının iptal edilmesini de gündeme getirmiş bulunuyorlar. Bu olayı bütün dünya Müslümanlarıyla özdeşleştirip onları “terörist” ilan etmek isteyeceklerdir. İleriki zamanlarda 11 Eylül saldırısında olduğu gibi işgal etmek istedikleri Müslüman devletlerini de bu bahaneyle işgal etmek isteyeceklerdir. Olaydan bir gün sonra da Fransa uçaklarının Rakka'daki sivilleri vurması da bu konuda keyfiyetlerini gösteriyor. İğnenin ucu kendilerine dokununca veryansın edenler, yıllardır Müslüman coğrafyasında olan katliam ve zulümlere sessiz kalmanın bedelini ödüyorlar. 11 Eylül saldırısında Afganistan'ı işgal eden ABD'nin katliamlarına kimse bir şey demedi. Çeyrek asırdır israil'in Filistinlilere yaptığı terör ve vahşete neden ses çıkartılmadı? Filistin'deki katliamlar küçük haber köşelerini kaplarken onlara yapılan saldırılar; sanki burnumuzun dibinde patlamış gibi dünya gündemine oturtmaktalar. Paris olayından bir hafta önce aynı grup menşeli Lübnan saldırısı ve 44 kişinin ölmesi haber kıymetini bile taşımıyordu. Suriye'de ölen 360 bin insanın kanı neden bu kadar ses çıkarmıyor sormak lazım…
Neticede; G-20 zirvesinde bir araya gelen küresel güçler bir samimiyet testiyle karşı karşıyadırlar. Çıkar meselelerini bir köşeye bırakmadıkça ve mazlumun kanı üzerinden gelir hesaplarını yaptıkça sonuca ulaşmaları zor gözüküyor. Dün kendilerine dokunmayan Ortadoğu ateşinin bundan sonra kendilerini de yaktığını görüyoruz. Mülteci ve terörle karşı karşıya kalan Avrupa'yı, başta Suriye olmak üzere Ortadoğu'daki meselelere çözümde taraftar olmadığı müddetçe bu ateş gün geçtikçe kendilerini daha çok saracağa benziyor…