Günlerdir basın ve medyada G-20 Zirvesi, katılan devlet liderleri ve başkanlarının yapacakları, iptal ettikleri görüşmeler ve takındıkları tavırlar konuşulmakta, tartışılmakta. Hangi liderin fotoğrafta nasıl durduğu, nasıl konuştuğu, Suudi Velaiht Kralla kimin görüşüp kimin görüşmeyeceği gibi magazin haberlerini dinlemekte ve izlemekteyiz.
20 ülkeden oluşan G-20, gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomileri bir araya getiren, uluslararası ekonomik işbirliğini artırmayı amaçlayan, küresel ekonomik kararların alındığı yer olarak tarif edilmekte. İngilizce Group of 20 (20 Grubu) kavramının kısaltması olarak kabul edilir.
19 ülke ve AB'den oluşuyor. ABD, Almanya, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Türkiye. Grubun 20'nci üyesi Avrupa Birliği.
G20'ye üye 19 ülkenin hepsinin milli geliri dünyada ilk 31'de yer alıyor. Tayvan, İsviçre, Norveç, İran ve Venezüella, ekonomik olarak bazı üyelerden daha büyük olmalarına rağmen G20'de bulunmuyor.
Bunun yanında ülke olmayan Uluslararası Para Fonu (IMF) Dünya Bankası, Birleşmiş Milletler, Dünya Ticaret Örgütü, OECD ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) gibi kurumlar da katılım göstermektedirler.
G-20 ülkeleri dünyada üretilen bütün mal ve hizmetlerin parasal değerinin yüzde 85'ine, küresel ticaretin yüzde 75'ne sahipler. Dünya nüfusunun da üçte ikisi G-20'de yaşıyor.
Bu kurumun resmi bir karar alma mekanizması yok. Her sene devlet başkanları düzeyinde gerçekleşen bu zirve bu yıl Arjantin'de gerçekleşiyor.
Böylesine küresel bir gücün aldığı kararlar bütün insanları direk ya da dolaylı olarak bir şekilde ilgilendiriyor. Gıdadan giyime, elektronikten otomotive, sağlıktan eğitime kadar bütün sektörleri etkilemektedir.
Ekonomik, siyasi, askeri, politik açıdan çok güçlü tabiri caizse dünyayı ellerinde tutan para patronları bir araya geldiği zaman ne yapmalı, hangi kararları almalı, insanlık adına, mazlumlar adına, aç ve yoksullar adına, savaş ve kaosun hâkim olduğu bölgeler adına neler yapmalıdır, diye bir soru sorulursa; kocaman bir HİÇ cevabını alırız. Bu seneki gündem maddelerine ve daha önce yapılan zirvelerin sonuç bildirgelerine bakıldığında temenni ve umudumuzu karşılayacak hiçbir karar ve icraat yok.
Denilebilir ki, G-20 zirvesi dünyadaki siyasi ve askeri çatışmalar için çözüm bulma yeri değildir. Ama bütün dünya zenginleri bir araya gelmişken dünya yoksulları, açlıkla pençeleşen insanlar, açlıktan ölen bebekler için söylenecek sözleri ve gündemlerinin bir maddesinin de bu olması lazım değil mi?
Yemen'de açlıktan ölen çocuk ve bebekler, Suriye'de yıllardır devam eden kirli savaş, Gazze'de Siyonistlerin kuşatması altında açlıkla pençeleşen Filistinliler, karanlık denizlerde azgın dalgalarla boğuşurken boğulan çocuk ve kadın mülteciler, gündeme alınmayacak kadar değersiz ve kıymetsiz midir?
Yoksa bu durum ekonomik imkân ve olanaklarını aşan bir durum mudur?
Bunların hiçbiri değil...
Dünyadaki kaos, açlık, savaş ve çatışmaların esas müsebbibi G-20'yi oluşturan ekser ülkeler ve onların yürütmüş oldukları emperyal politikalardır.
Dolayısıyla emperyalist güçlerden medet beklemek, mazlumlar için umut olmasını, adil bir dünyanın inşasını beklemek, mazlumlar adına da Hak ve insanlık adına da büyük bir zulüm olur…