Gaziantep'te yaşayan Suriyelilerden oluşan bir grup, Suriye'de Baas rejiminin Doğu Guta'ya yönelik saldırılara tepki göstermek amacıyla bir basın açıklaması düzenledi. İHH gibi kentteki STK'ların destek verdiği basın açıklamasında, Doğu Guta'da yaşanan katliamların büyümesi halinde Halep'ten daha trajik bir sonuca sebep olabileceğine dikkat çekildi.
İnsani Yardım Vakfı (İHH) Gaziantep Şubesinin öncülüğünde Cuma namazı sonrası merkez Ulu Cami avlusunda toplanan Suriyelilere Gaziantepliler de destek verdi. Ellerinde Suriye ve Türkiye bayraklarını taşıyan grup, sık sık tekbirler getirerek Doğu Guta'da katliamlara tepki gösterdi.
Grup adına basın açıklamasını İHH Gaziantep Şube Başkanı Engin Erbatan okudu. Doğu Guta'da bir insanlık dramının yaşandığını belirten Erbatan, dünyanın ise bu duruma sessiz kaldığını söyledi.
"Doğu Guta bölgesi 4 yılı aşkın bir süredir Esed rejimi tarafından muhasara altında tutulmakta"
Doğu Guta'yı anmak ve zalimleri lanetlemek için bir araya geldiklerini söyleyen Erbatan, "Doğu Guta bölgesi 4 yılı aşkın bir süredir Esed rejimi tarafından muhasara altında tutulmakta. İnsani krizin zaten derin olduğu kent, son bir haftadır da yoğunlaşan saldırılarla kısa süre içinde yüzlerce sivilin hayatını kaybettiği bir toplu mezara dönüşmek üzeredir. 2013 yılında Esed rejimi bölgede ayrım gözetmeksizin kimyasal sarin gazı saldırılarında bulunmuş ve çocuklar dahil olmak üzere yüzlerce insan da hayatını kaybetmişti. Uluslararası camianın sessiz kaldığı saldırılarda Rusya'nın vetosu nedeniyle BM'den de herhangi bir karar çıkarılmamıştı." dedi.
Erbatan, "Suriye savaşında Esed rejimin askeri stratejilerinden en önemlisi kuşatılmış küçük cepheler oluşturup muhalifleri dar bir alana hapsedip sırayla da tasfiye etmek olarak görülüyor. Ambargo altına alınan bölgelerde sivillere yönelik yoğun bombardıman ve derin bir insani kriz ardından da muhalifler teslim olmaya zorlanmaktadır. Sadece muhalif güçleri değil, ilgili bölgedeki tüm sivilleri kitlesel olarak cezalandırıp açlıkla terbiye etmeye çalışan Esed rejimi, Humus, Hama, Halep ve daha birçok yerde de uygulanan bu stratejisini Doğu Guta'da yoğunlaştırmıştır." ifadelerini kullandı.
Saldırılarla bölge halkının göçe zorlandığına dikkat çeken Erbatan, "Birçok uluslararası insan hakları kuruluşu Esed rejiminin sivillere yönelik bu kollektif cezalandırma yöntemini bir insanlık suçu olarak niteliyor. Raporlarda Esed rejiminin 'ya öl ya da evini terk et' taktiğiyle de kasıtlı olarak insanları göçe zorladığı, gıda ve ilaç yardımların ulaşmasını engellediği vurgulanıyor. Bu raporların varlığına rağmen Batılı kamuoyundan herhangi bir tepkinin yükselmemesi dikkat çekici. Rusya ve Esed'e cesaret veren ve Batıdaki bu ölüm sessizliği Cenevre görüşmeleri öncesi mümkün olan en geniş toprak kazanımını hedefleyen taraflara ve Amerika'ya PKK/PYD kazanımlarını meşrulaştırma fırsatı veriyor." şeklinde belirtti.
"Son 3 ay içinde 700'den fazla kişi hayatını kaybetti"
Astana süreci ile birlikte Doğu Guta'nın "gerginliği azaltma bölgesi" olarak ilan edildiğini de hatırlatan Erbatan, şunları söyledi: Buna rağmen Rusya'nın garantörlüğünü üstlendiği bölgede aralıksız olarak Rus ve Esed rejimi uçakları bombalamaya devam etti. Diğer yandan BM genel sekreter sözcülüğünden yapılan açıklamalarda ise somut adımlar atmak yerine yine 'sivillerin maruz kaldıkları bombardımanlardan endişe duyduğunu' söylemekle yetindi. Askeri ve siyasi sahada bunlar yaşanırken, Şam kırsalında yer alan ve 400 binden fazla sivilin yaşadığı Doğu Guta'da büyük insani dram derinleşiyor. Son 3 ay içinde 700'den fazla kişi hayatını kaybetti. İnsani krizin had safhada olduğu bölgede büyük uğraşlar sayesinde çok kısıtlı sayıda insani yardımlar bölgeye götürebilmektedir. Diğer yandan bazı bölgelerde de gıda ve ilaç gibi insani yardımları yalnız belli bir kesime ulaştıran yabancı STK'ların yardımları 'savaş zenginleri' tarafından ele geçirilerek fahiş fiyatlarla piyasaya sürüyor. BM, geçen cuma günü yaptığı açıklamada, Suriye güvenlik güçlerinin insani yardım kamyonlarını engellemesi nedeniyle BM'ye bağlı yardım dağıtımının nüfusun sadece yüzde 3'ünden azına ulaştığını söylüyor."
Binlerce yaralının bulunduğu bölgede 2013 yılından itibaren kuşatmadan dolayı tıbbi yetersizliğinden dolayı 300'den fazla kişinin ölüm döşeğinde olduğunu aktaran Erbatan, "Çocuk ve bebeklerin de gıda yetersizliğinden ve yaralıların da tıbbi malzemelerin yetersizliğinden dolayı öldüğü ya da ölmek üzere olduğu kaydediliyor. Doğu Guta'da yaşanan katliamların büyümesi halinde Halep'ten daha trajik bir sonuca sebep olabilir. Sivillerin tahliyesine yol açan siyasi bir anlaşmanın sağlanmaması halinde ise modern Suriye tarihine kara bir leke olarak geçecektir. Sivillerin sistematik olarak hedef alınması ve öldürülmesini önlemek için başta Türkiye olmak üzere uluslararası camia harekete geçmesi insani bir vazife olarak görülmelidir. Başta Türkiye Cumhuriyeti ve İslam ülkeleri olmak üzere, tüm insanlığı, yaşanan katliam ve zulümlerin durdurulması ve insani yardımların bölgeye ulaştırılabilmesi için çaba sarf etmeye çağırıyoruz." diye belirtti.
Erbatan'ın okuduğu basın açıklamasının ardından Suriyeli sivil toplum kuruluşları adına ise Salman El- Abbas, basın açıklamasını Arapça okudu.
İLKHA