Ümmet olarak bir Ramazan ayını daha ifa ederken kan ve gözyaşı yine sel olup akmaya devam etti. Zalimlerin ne zamana, ne mekâna, ne ekine, ne de nesle hürmetleri var. Irak, Suriye ve Mısır derken kutsal toprakları da içerisinde barındıran Filistin topraklarında siyonist vahşet tekrar başladı. Esasında siyonist vahşet hiçbir zaman durmadı. Açlıkla, ambargoyla bitiremedikleri direnişi katliamlarla bitirmeye, kendilerince yok etmeye çalışıyorlar. Filistinli yazar Fayiz Ebu Şemmale’nin dediği gibi ‘…İşgal ordusu bir darbede Gazze’de bin kişiyi öldürebilir. Yine iki saat içinde iki bin kadın ve çocuğu da öldürebilir. Çeyrek saatte Gazze’deki alt yapıyı da yerle bir edebilir. Ancak bu ordu Gazze’deki direnişi asla yok edemez. Onu silahından arındıramaz. Bir yıl savaşsa da Gazze’yi bir daha işgal edemez…’ ama her işgal girişimi ve saldırı onlarca Filistinli kadın, çocuk ve insanın ölmesi, var olan acılara yenilerinin eklenmesi demektir.
Suriye ve Irak’taki gelişmelerle arka plana düşen Kudüs ve Filistin davası Gazze’ye yapılan saldırılarla tekrar gündeme oturmuş oldu. Müslümanların gündeme oturması olumlu ve güzel gelişmelerle değil; mağduriyet, katliam ve gördükleri zulümle olabilmektedir. Zulümlere ve katliamlara uğradıkları halde gündeme gelmeyenler de var. Hindu zulmü altında inleyen Keşmir, Mynamar, Çin zulmü altında orucun dahi tutulmasının yasak olduğu Doğu Türkistan ve katliamların artık sıradanlaştığı ve istatistiki verilere dönüştüğü Suriye…
Kısa bir süre önce Esad zulmüne karşı çıkan Suriyeli bir âlimi ziyaret etme imkânımız oldu. Doğal olarak kendisiyle Suriye’deki zulüm ve sıkıntıları konuştuk. Bu âlimin bize aktardıkları, zulmün sadece Gazze ile sınırlı olmadığını ümmetin nice Gazzeler yaşadığını gözler önüne sermektedir. Allah’ın bir lütfu keremiyle etrafı bereketlendirilen Kudüs’ten dolayı Filistin davası, ümmetin ortak paydası olarak kabul görmektedir. Yapılan zülüm ve katliamlar anında basına yansımakta, katliamları durduramasa da ümmetçe tepkiler gösterilmektedir.
‘Suriye’de şu anda büyük çaplı katliamlar gerçekleştirilmektedir. Ölüm ve katliamlar artık sıradanlaştı. Kuşatma altındaki bölgelere insani koridorların açılması için ateşkes çağrılarına Esed kulak asmıyor. Özellikle Şam’ın bir banliyösü durumunda olan Guta, çok büyük bir insani dramla karşı karşıyadır. Esed, geçen ağustos ayında burada kimyasal silah kullanmış, yüzlerce sivil katledilmiş ve yüzlercesi de yaralanmıştı. Guta ismi Peygamber aleyhisselamın hadislerinde de geçmektedir. Guta’da bir milyon iki yüz elli bin insan Esed’in muhasarası altındadır. Buraya hiçbir insani yardımın girmesine izin verilmemektedir. Ayrıca Guta elektrik, ekmek, akaryakıt, basit bir ağrı kesici ilacından dahi mahrumdur. Ekmeğin tanesi 2 dolar. O da bulabilirsen. Evet, herkes Gazze’deki durumu konuşuyor ama Guta’nın durumu Gazze’nin durumundan daha beterdir. Esed, son zamanlarda yeni bir bomba türü kullanmaktadır. Varil bombasından daha güçlü, atıldığı bölgede adeta deprem etkisi oluşturmakta ve bu bombalar meskûn mahallerde insanlarla dolu olan binaların üzerine insafsızca bırakılmaktadır. İran ve Türkiye isterse ateşkes sağlanır.’
Evet, bunlar Suriyeli âlimin söylediklerinin sadece bir kısmı. Gazzeli, Keşmirli, Kahireli, İslamabadlı, Kabilli, Urumçili, Patanili, Groznili birini dinlersek buna benzer zulüm ve haksızlıkları, insanın kanını donduran vahşet ve zulümleri ilk ağızdan duyacağız. Ve ‘nerede ümmet’ haykırışlarını...
Maalesef ümmetçe çok ağır bir cendereden geçmekteyiz. Türkiye’nin, İran’ın, Sudan’ın, HAMAS’ın, Hizbullah’ın, İhvan’ın, İslami Cihad, diğer ülke ve hareketlerin tek başlarına bu cendereden çıkma şansları yok. İşte HAMAS, Gazze’de sıkışıp kalmış. İhvan’a yapılan askeri darbeyle, İhvan’ın iktidar olma yolu ertelendi. Devasa Çin gücüne karşı garibim Türkistanlı Müslümanlar ne yapabilsin? Amerika ve Avrupa’nın karşılarına almaya çekindikleri Rusya’ya karşı bir avuç Çeçen ne yapabilecek?
Bu zulme ve küfre karşı tek yol ümmet olmak ve ümmetçe direnmektir. Müslümanlar öncelikli olarak aralarındaki her türlü silahlı ve silahsız çatışmaları sona erdirmeli, kendi problemlerini kendi aralarında çözmek zorundalar. Yoksa Amerika ve diğer emperyalistlerin sömürgesi olarak, var olan durumun devamını kabul ederler.
Ümmetçe tüm enerji ve mesailer Kudüs’ün kurtuluşu, siyonist işgalin sona erdirilmesine tahsis edilmelidir. Müslümanları bir araya getirecek, vahdetin temeli ve mihenk taşı ancak Kudüs olabilir. Özgür Kudüs etrafında kenetlenmiş bir ümmet, dünya küfrü ve istikbarının sonunu getirecektir biiznillah.