Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Semih Karademir, Biyogüvenlik Kurulunun 26 Mart 2012'de zararlı olduğu gerekçesiyle ülkeye girişine izin vermediği GDO'lu 5 tarımsal ürüne, 16 Temmuz 2015'te ithalat izni verdiğini söyledi.
İthal izni verilen ürünler arasında 3 mısır, 2 soya cinsinin olduğuna dikkat çeken ZMO Şube Başkanı Karademir, Türkiye’nin ithal edilen bu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerine mahkum edilmemesi gerektiğini belirtti.
“GDO’suz soya ve mısırlar ülkemizde yetiştirilsin”
Türkiye’nin ithalat izni verdiği ürünler konusunda çok daha dikkatli olması gerektiğini belirten Karademir, “GDO’suz soya ve mısırlar ülkemizde yetiştirilsin, çiftçimiz kazansın. İnsanlarımıza istihdam olanağı yaratılsın, paramız ülkemiz insanlarının refahına kullanılsın. Ancak verilen bu son kararla genleriyle oynanmış ürünleri Türkiye ye sokmak doğru bir karar değildir.” dedi.
“Soya ve mısır, hayvancılık için çok önemli”
Soya ve mısırın büyükbaş ve kanatlı hayvan sektörünün yem ihtiyacı için çok önemli olduğunu belirten Karademir, “Endüstriyel ölçekte yapılan gerek büyükbaş hayvancılık gerekse kanatlı sektörünün yem ihtiyacının karşılanmasında soya ve mısır önemli bir yer tutmaktadır. Her iki üründe de ülkemiz kendine yeterliliği sağlayamamaktadır. Türkiye 2014 yılında yurtdışından aldığı 2 milyon ton soya için 1,1 milyar dolar (2,4 milyar TL), 1,4 milyon ton mısır için de 360 milyon dolar (788 milyon TL) ödeme yapmıştır. Hayvancılık ve yem sektör toplantılarının her birinde bir grup akademisyen derhal GDO’lu mısır ve soyayı ön plana çıkarmakta, bunların ithal edilmesinin ne kadar büyük bir önem ve gereklilik taşıdığını vurgulamaktadır. Durum gerçekten öyle midir? Türkiye GDO’lu mısır ve soyaya mahkum mudur?” diye sordu.
“Yanlış tarım politikaları üretime etki ediyor”
Yanlış tarım politikaları sonucu tarım arazilerinin hızla küçüldüğünü bunun da soya ve mısır üretimine etki ettiğini belirten Karademir şöyle devam etti: “Ülkemizde yetiştirilen soyanın 2014 yılı itibarıyla dekara verimi 496 kilo olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 2 milyon ton soyayı üretebilmek için 4 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç vardır. Aynı yıl için mısır bitkisinin dekara verimi 949 kilo olmuştur. Buna göre ithal ettiğimiz 1.4 milyon ton mısırı üretebilmek için 1.5 milyon dekar tarım arazisine ihtiyaç bulunmaktadır. Hükümetinin ısrarla sürdürdüğü yanlış tarım politikaları sonucunda, sadece son 10 yılda tarım arazilerimiz 27 milyon dekar küçülmüştür. Çiftçimizin kazanamadığı için artık ekmekten vazgeçtiği tarım arazimiz Avrupa`nın merkezindeki Belçika`nın toplam yüzölçümüne yakın bir büyüklüktedir.
Ülkemizde teknik ve ekonomik ölçütlerde sulanabilir arazi miktarı 85 milyon dekar olup 2013 yılı itibarıyla 59 milyon dekar arazi sulamaya açılmıştır. Daha en az 26 milyon dekar tarım arazimiz su ile buluşmayı beklemektedir. Bu veriler çerçevesinde ülkemizin soya ve mısır ihtiyacının kat kat üzerinde üretim potansiyeline sahip olduğu net bir şekilde görülmektedir. Soya ve mısır ithalatıyla hayvanlarımız GDO’lu yemlere ve halkımız da bu yemlerle beslenen hayvanların ürünlerine mahkum edilmesin.”
GDO nedir?
Bir canlıdaki genetik özellikleri kopyalanarak, bu özellikleri taşımayan bir canlıya aktarılması sonucunda üretilen yeni canlıya "Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO)"deniyor. Transgenik ürün ya da genetik modifiye ürün ya da genetik olarak değiştirilmiş ürün genellikle bir canlıya bir ya da daha farklı yabancı organizmanın ya da yabancı canlının genlerinin transferine transgen deniyor. Bu proses sonucu elde edilen canlı organizmalar genetik modifiye organizmalar, transgenik organizmalar veya genetiği değiştirilmiş organizmalar olarak adlandırılıyor. (Ayhan Kaya - İLKHA)