Bir mevsim daha sensiz geçti Yusuf… Havaya düşen cemre sıktı dişini, yalvardı Rabbine. “Rabbim, biraz mühlet ver. Belki başını çıkarır o güzel. Çıkarır da o Hakk yolunda ağarmış saçlarına konarım.” Verilen mühlet bitti… Ve cemre havaya düştü. Düşerken seslendi arkasından gelen cemreye; ‘biraz oyalan, hemen düşme!'
Suya düşecek olan cemre geldi sonra; niyaz etti Rabbine. Rabbim, dedi. “Ey şeytana bile mühlet veren! Bana biraz mühlet ver. Belki o zamana kadar o güzel, zindandan çıkar da çocuklarıyla gezmeye gider. Onun o mübarek ayakları suya değdiğinde düşeyim ben de. Kur'an'a olan hizmetinin ödülü olarak öpeyim onun o gayretli ayaklarını…”
On beş, yirmi, yirmi beş senedir mühlet isteyen cemreler gibi, o da yetişemedi o güzele… Son zerresi düşerken son suya, vasiyetini söylemek için baktı arkaya: “Ey kardeşim! Bu nizamı bozma! Sen de Rabbinden mühlet iste.” Peki, dedi toprağa düşmekle görevli cemre. Ve istedi Rabbinden.
“Rabbim! Sen de şahitsin ki Yusuflar toprağa hasret. Mahkemeye gidenlere rica ediyorlar ‘çamurlara basın da ayaklarınızdaki çamuru bir kutuya koyup soğan yetiştirelim' diye. Ne olur bana da mühlet ver ki onların ayakları toprağa bastığında düşeyim ayaklarının dibine.” Sen de şahitsin ey okur; yetişemedi Yusuf'un ayağına, toprağa düşen cemre de. Aslında Yusuf yetişemedi toprağa düşen cemreye…
Bir nisan ayı daha geride kaldı bak, sonlarını yaşıyoruz. Bu yıl da portakal çiçeği kokuları sana ulaşamadı. Yine sana ulaşmak için hızla hareket etti fakat yarı yolda bitti… Hâlbuki cilbabına bürünen iffetli bir kadın gibi bürünmüştü, kokusu dağılmasın sağa sola diye. Ama şehrin kirliliği, arabaların egzozu, fabrikaların dumanı… Her biri bir şey aldı portakal çiçeğinin kokusundan.
Bir yıl daha erik çiçekleri seni bekledi ziynetlerini göstermek için, gösteremedi. Çiçekten meyveye dönen ağaç mutlu mu sanırsın? Ziynetini sana göstermeyen her bitki mahzundur, mutsuzdur.
Diktiğin fidanlar meyvelerini taşıyamaz derecede bereketli birer ağaç oldu. Bak şu meydanlara! Onlar hep senin eserin, esaretinin eseri! Şu dalga dalga yayılan, müminleri coşturan, zalimleri kudurtan organizasyonlara bak!
Meydanlar bile mühlet istiyor her yıl Rabbinden, seni ağırlamak için. Ondandır bazı yerlerde kutlu doğum programlarına izin verilmeyip ertelenmesi. Ben asla kötü bakmıyorum, hiçbir şeye. Bence herkes ve her şey seni bekliyor.
Ey meydanlardaki eksik ses! Ey meydanlara ruh üfleyen nefes! Ey şaşırmışlara, zulmette kalmışlara yol göstermek için kendini yakan Cân! İzin iste Rabbinden; babasız evlatlar, eşsiz hanımlar, evlatsız analar-babalar aşkına gel… Gel de Peygamber Sevdalıları çifte bayram yapsın artık!