Dünyayı kavuran bir corona hastalığı var. Herkes bununla baş edebilmek için tedbirler ve tedaviler peşinde. Bu tedbir ve tedaviler de çoğunlukla ekonomik hayatı etkiliyor. İnsanlar işe gidemez, çalışamaz oluyor. Hastalığa yakalanan en az on beş, yirmi gün evden çıkamıyor, ya da devlet sokağa çıkma yasağı uyguluyor. İş yerlerini kapatıyor. Dolayısıyla her hâlükârda ekonomik hayat büyük bir darbe alıyor. Her ne kadar devlet bazı imkanlar sağlıyor ise de, bir geliri ve birikimi olmayan insanlar gerçekten büyük bir zorluk yaşıyorlar.
Tam bu sıkışık ve sıkıntılı halde iken bir de bakıyorsunuz ki, marketler ürünlerine zam üstüne zam yapmışlar. En az zam yapan yüzde elli. Bazı ürünlerde de yüzde yüz veya yüzde yüz elli zam yapmışlar. El insaf be kardeşim!
Bu marketler bu halkın sayesinde zincir marketler oldular. Şehir şehir, mahalle mahalle yayıldılar. İyi günde, iyi kazandılar. Ama şimdi kötü günde, halkın onlara ihtiyaç duyduğu zamanda. Onların da bu halka el uzatması gerekmiyor muydu? Kendi aralarında bir karar alarak bu fahiş fiyat artışına engel olamaz mıydılar? Ama bu zamlar onların da işine gelmiş olacak ki, bu konuda hiçbir açıklama yapmadılar. Ses çıkarmadılar. Ve çok kötü bir sınav verdiler. Her şeyleri ile borçlu oldukları bu halka karşı bir fedakârlık göstermediler. Zaten halka borç verdikleri yok. En azından kendi mahallerinde oturan fakir ve yoksul vatandaşlara yardımcı olsalardı ya! Ama o da yok!
Sadece zincir marketler mi? Hayır, ürünleri üreten fabrikalar da aynı sınavda sınıfta kaldılar. Onlar da zam üstüne zam yaptılar. Bu halktan kazandıkları servetlerini, borçlu oldukları bu halka, zor günde hiç yardımcı olmadılar. Tam bir fırsatçı gibi davrandılar.
Mahalle bakkallarımız, toptancı esnaflarımız, üreticimiz, tedarik zincirinin halkasını oluşturan bütün tedarikçiler, birebir halkın içinden ve halktan olduklarında, bizim dertlerimiz ile dertleniyorlar. Elinden geldiğince mühlet verme, borç verme ve bazen de karşılıksız verme şeklinde fedakarlık gösteriyorlar. Ama halktan kopuk, bürolarında oturanlar, olaya sadece ekonomik rakamlarla bakıp hesap yapanlar, kesinlikle kimsenin gözyaşına bakmadılar. Hep kendi çıkarlarını hesap ettiler.
Bundan dolayı artık mahalle bakkalına dönmeniz zamanı geldi. Bizden olan, bizimle beraber yaşayan esnafımızdan alış veriş yapmanın değeri, kendini bir daha gösterdi. Eski yakınlığı, dertlenmeyi, yardımı canlandırmanın vakti geldi de geçiyor bile! Allah aşkına hangi zincir marketin sahibini tanıyoruz? Bu zor günde bile, bize böyle muamele ettiklerine göre varın gerisini siz düşünün?
Ama mahalle esnafımız böyle mi? Defter tutan, borç veren, halden anlayan esnaf böyle mi? Dükkânı bizim mahallede, evi bizim mahallede, kendisi bizimle beraber olan bu esnaf kardeşlerimiz iyi günde de kötü günde de bizim yanımızdadır. Düğünümüzde, taziyemizde ve sıkıştığımızda bizi idare edendir.
Gelin bu esnafımızı tekrar canlandıralım. Bu musibetlerden bir de böyle ders alalım. Bize sadece bir müşteri gözü ile bakan ile bize bir insan, bir dost ve arkadaş gören anlayışları birbirinden ayıralım. Dostluğu, insanlığı, yakınlığı ve mahalleyi canlandıralım.
Gelin, bizi bağlayan bu zincirleri kıralım.