Peygamber Efendimiz: ‘'Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız, iman etmedikçe cennete giremezsiniz.'' Birbiriyle ilintili bu hadis üzerinde tefekkür ettiğimizde, anlaşılması ne kadar basit, yaşanması ne kadar lezzetli olur diye düşünmüşüzdür. Böyle düşünüverirken nefis ve şeytani vesveseler hemen devreye giriveriyor. Bizler bu düşüncelerle mücadele ederken bazı dönemlerde içinden çıkamadığımız hallerle karşılaşabiliyoruz.
Bu tür girdapların içinden çıkabilmek için Efendimizin (S.A.V) hayatını iyi okuyup analiz etmek gerek. Sadece analiz mi? Hayır! Yaşamak gerek. Kimi niçin seviyoruz, kiminle niçin beraberiz? Sorularını kendimize sorarak bunları sadece sosyal ilişkiler bağlamında değerlendirmeden derinlemesine düşünmemiz gerek. Bunu anlamanın yolu da yolculuktan, ticaretten, okumaktan geçer. Bu üç belirleyici unsur, karakterleri ön plana çıkarır.
Kanaatimce bu üç unsuru dikkate alan bireylerin feraseti çok daha iyi olur. Bu kriterleri dikkate almayan bireyler ise algı komasına girebilir. Bu rahatsızlık sahipleri, insanları gözünde büyüterek kendisini aşırı küçümseyebilir. Kendi kıymetini karşıya vererek kendinde kıymet bırakmayabilir. Bunu da çağımızın bir hastalığı olarak görebiliriz. Bu tarz mülayimliği mütevazilikle karıştırmamak gerek. Çok fazla mülayim olmadan Allah'ın verdiği lütuflar noktasında gereken sanat icra edilmeli.
Bu anlamda bilinçli ve uyanık olmak gerek. Zaman kavramı mazlum insanları aziz ederek kıymetlendirmiş bu ilahi lütfu göz ardı ederek sürekli mazlum psikolojisine girmek hiç akıl kârı olmaz. Şunu iyi bilmeliyiz ki bugün bizlerin günü, şımarmadan, ezilmeden, dik durmayı bilme günüdür. Bizlerin nerede ve nasıl durduğuna tarih şahitlik etmiştir. Ak gün kara gün belli olmuştur. Herkesin maskesi düşmüştür.
Bu olanları düşünerek mazeretlerin arkasına sığınmadan özellikle ekonomik anlamda büyük hizmetler için büyük düşünmek gerek. Yok! ‘'ticaret ayrı arkadaşlık ayrı ‘'yok ‘'dostla ye, iç, alışveriş yapma ‘' gibi laflara karnımızın tok olması gerek. Meşru olan bütün haklarımızı sonuna kadar kullanmayı bilmeliyiz.
‘'Yok, yok siz de dünyaya dalıyorsunuz'' gibi sözler sarf edilerek bizlere sefil bir hayat layık görülmeye çalışılıyor. Bu bağlamda, insanlar şöyle düşünür böyle düşünür demeden koşullarımızı gözden geçirerek hem eser hem de ders verme zamanı gelmiştir. Madem ekonomi Müslümanı tanımlayan en büyük etkenlerden biriyse ekonomide, eğitimde, sağlıkta bütün imkânlarımızı seferber etmeliyiz.
Bu dinin önderi, örneği Kâinatın Efendisiyse ne yaptığına iyi bakmak lazım, sahabenin bu anlamda neler yaptığına bakmak lazım. Telaffuz edilenlere bakmak lazım. Bu konuda Efendimiz'in (S.A.V) sözü: “Dürüst ve güvenilir tüccar peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraberdir.'' Bu anlamda birbirimize ahireti unutturmadan, birbiriyle uyumlu, iş bilen kardeşlerimizin birbirlerine yardım etme zamanı gelmiştir.
Bunları söylerken dünyaya daldığımızdan değil birçok kardeşimizin işsizliği ve çoğu kardeşimizin değersiz insanların yanında çalışma zorunluluğu kendi ihtiyaçlarını karşılamakta zorluk çekmelerini düşünerek bu tür sorunları irdelemeye çalıştık. Bizler ihtiyaç sahibi kardeşlerimize istihdam alanları oluşturmazsak ilerde sosyolojik olarak sorunlar farklılaşacaktır.
Dürüstlüğün sembolü olan genç sermayeye istihdam alanı oluşturmanın birçok sorunu ortadan kaldıracağı kanaatindeyim.
Selam ve dua ile...