Son zamanlarda televizyonlarda 80'li 90'lı yılların tahripkar yayınları kılık değiştirerek hortlamaya başladı. Üç-beş inançsız genç üzerinden büyük algılar oluşturuyorlar. Gençlerin, üniversite öğrencilerinin çoğunun dinsiz/imansız (deist/ateist) olduğu algısına hizmet ediyorlar. İslami kanat da canhıraş bir vaziyette bu algıyı yıkayım derken bilerek/bilmeden bu operasyonların bir parçası oluyor. Maalesef bu tür tartışmaların tamamında mesele dönüp dolaşıp dört evlilik, kadına şiddet, recm, köle ve mirasa dayanıyor.
Sanki gençlik Kuran'ı biliyormuş da sadece bu hususlara itiraz ediyormuş gibi konuşup yazıyorlar gençlik adına. Keşke gençlik Kur'an'ın tamamını okumuş olsaydı da sadece bu üç-dört meseleye itiraz etmiş olsaydı. Hayır! Esasen bu zevat, alışageldiğimiz bir yöntemle dinsiz inançsız bir dünya gençliğe hakimmiş gibi bir operasyon yapıyor. Bırakın İslami hassasiyeti olmayan gençliğin Kur'an'ı okuyor ve biliyor olması; biz İslami gençliğin ve hatta İslami entelijansiyanın Kur'an'ı okumadığından muzdaribiz.
On yıllardır kadına şiddet, çok evlilik, tesettür ve miras gibi üç-beş meseleyi pişirip pişirip önümüze koyanlara faraza- Hâşâ ve kellâ- “tamam bu 3-5 meseleyi çıkardık” dense bu müfsid zevat Kur'an'ın geri kalanına tabii olacak mı? Kur'an'a teslim olacak mı? Elbette hayır!
Esasen sorun tahripkar anlayışın zırvalarında değil bizlerin ataletindedir. Memleketin yüz yıllık enerjisini/birikimini FETÖ'ya teslim ettik. Birçoğumuz “zaten birileri tebliğ vazifesi yapıyor” diye yerinde rahat rahat oturup ihale ve koltuk takibi yaptı. FETÖ sahanın tamamını aldı. 15 Temmuz'a kadar istisnalar hariç FETÖ bu sözde ihtilafi meseleleri televizyonlarda konuşturtmadı bile. Üniversiteler “islami gençliğin etkisinde” görüntüsü oluştu. Çıkan cılız sesler de karşılık bulmadı. FTÖ'ya yapılan yatırım heba olunca herkes ortada kalakaldı. Şimdilerde aklı başına gelenler çırpınıyor ama ne kadar karşılık bulur bilinmez. Hele son zamanlarda hükümetin birilerini memnun etmek için İslami kesimlere attığı kroşeler işin cabası.
FETÖ'den oluşan boşluğun doldurulamıyor olmasının yanında sahada çalışanların yol yöntem hatasına düşmesi başka bir handikap maalesef.
Öncelikle gençliği kazanmak isteyenin gençliğin enerjisini kanalize edebileceği ciddi bir “heyecan alanı” oluşturması lazım. Gençliğin önüne çok önemli rol modeller koyulmalı. Bunlar yaşayan bilinen ve yaşanabilir olanlardan olmalı. Ve hepsinden önemlisi gençler ile birebir temas kurup oluşturulan bütün korkularını yıkmalı. Tabi çok daha önemlisi; yaşanabilir/uygulanabilir örnekler sahada pratize edilmeli. Yani “takva”, “arınma” ve “zirve” modeller ve talepler dayatılmamalı gençliğe. “Dört dörtlük muttaki genç” inşası tebliğcinin uzak duracağı bir yöntem olmalı. İbadi meselelerden çok dinimizin hayata dokunduğu alanlarda yoğunlaşmalı. Henüz kendisi farz namazları kaçırıyorken; teheccüt namazların önemi hedef olarak gençliğin önüne konmamalı. Helal/mubah dairesinde gençliğin bugünün nimetlerinden istediği biçimde istifade edeceği bir model sunulmalı. Elbette ki tahripkar anlayışlar işimizi zorlaştıracaktır ancak biz doğru yolda yürürsek sonuç; “it ürür kervan yürür” olacak. Zira tarih, sosyoloji, coğrafya, konjonktör ve hakikat bizden yana.
Biz üzerimize düşeni hakkıyla yapalım da Allah'ın akıl, irade ve sorumluluk verdiği bir avuç deist/ateistin hesabını Allah'a bırakalım.