Meclis Uludere Araştırma Komisyonunun "Kasıt yok ama zincirleme hata var, genelkurmay bilgi ve belge vermiediği için rapor hazırlanamıyor." şeklinde özetlediği sonuçları bir kaç hafta içinde açıklayacak.
Hesabı verilmemiş her olay, üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin gerçek gündemdir, diğerleri ise magazin sayılır. ABD için gerçek gündem, dörtyüzyıl boyunca hesabını vermediği; Afrika’dan kaçırıp köleleştirdiği zenciler, katlettiği kızılderilililer, Vietnam, Hiroşima, Somali, Irak ve Afganistan gibi dünyanın bir çok ülkesinde katlettiği yüzmilyonlardır. Aynı durum bütün işgalci, sömürgeci, soykırımcı, ırkçı ülkeler, kurumlar ve sonuçta şahıslar için de geçerlidir.
Katliam, zulüm ve sömürülerinin hesabını vermeyenler, bunları işlemeye de devam edecektir. Amerika, Afrika’da, Pakistan’da, Suriye’de, Bangladeş’te devam edecektir. Rusya, Dağıstan’da, İsrail, Gazze’de zulüm ve katliamlarına devam edecektir. Bir suçun hesabının verilmemesi, sorulmaması, o olayın meşru, failinin ise kahraman olması anlamına gelir ki, batı medeniyeti aslında tam da böyle bir şeydir.
Bugün Türkiye’nin asıl gündemi, doksan yıl önce katledilen binlerce masumdur. Şeyh Said Efendi’nin kıyamı ve Menemen olayı gibi kimi bahanelerin arkasına sığınıp katledilen yüzbinlerdir. Şapka giymedi diye katledilenlerdir. Evet sadece Şeyh Said kıyamında mahkemelerin idam kararıyla idam edilenlerin sayısı devlet arşivlerine göre, 15 bin 206 kişidir. Sürgünle ve köylerinin yakılmasıyla cezalandırılanların sayısı ise 300 bini aşmaktadır. Yine Dersim’in, Geliya Zila’nın hala verilmemiş hesabı bu ülkenin gerecek gündemidir.
Bu ülkede her gün konuşulması gereken asıl konu, Şeriata, hilafete, Kurana, camilere, ezana, alfabe, takvim, kılık kıyafet, gibi bir çok islami değere karşı işlenen cinayetlerdir. Mesela bugünlerde gündem, yılbaşı veya milli piyangonun keyfiyeti gibi gözükse de asıl konu, bu devletin miladi takvimi ne zaman ve niçin kabul ettiği, yine asıl konu devletin halkına niçin piyango bileti satıp kumar oynattığıdır.
Dolayısıyla bugün gömleğin ilk düğmesi Uludere değildir. İlk düğme, Atatürk milliyetçiliğidir. Uludere’den önce de devlet kendi halkı için sorun tabirini kullanıyordu, Uludere olayı aydınlatılıp failler çözülse bile, kürdünü sorun, mustazafını sorun, sakallısını başörtülüsünü sorun olarak görmeye devam edecektir, çünkü ilk düğmeye kadar tüm düğmeleri ve en önemlisi de ilk düğmeyi çözüp doğru iliklemeden toplum huzuru ve kardeşlik mümkün değildir.
Avrupa birliği kriterleri deyip bunun için uyum paketleri ile yola çıkan Ak parti, başlangıçta öyle hızlı başladı ve güzel konuştu ki, ilk düğmeyi de çözmek bunlara nasip olacak gibi bir hayale kapılmamak elde değildi. Hani mesela, bugün en faşist ve diktatör rejimlerde bile örnekleri az görülen, kurucu liderin, halkın inancına zıt, resim, heykel, söz, fikir, devrim ve kanunlarının kutsanmasını yavaş yavaş kaldırmak için adım atacakları bile ümit edilecek kadar cesur ve azimli gözüküyorlardı. Ancak bugün gelinen noktada halkının karşısına M. Kemal’e övgüler düzüp sahiplenen nutuklarla çıkıyorlar. ‘Siz olsaydınız ne yapardınız’ türünden kuru laflar, dalkavuk edebiyatıdır.
Çünkü kemalizmi sözde değil özde sahiplendiklerini, arap baharı meyve vermeye başladığı anda Mısır’a gidip laiklik tavsiye ettiklerinde gördük. İslami sivil toplum faaliyetlerinin üzerine kendilerine bağlı kollukla nasıl yüklendiklerinde gördük. Yine islami davalardan tutuklu bulunan Müslümanlara, cezaevlerinde nasıl farklı muamele yaptıklarında gördük. Başörtülü çocuklara kendi bürokratlarıyla nasıl engel çıkardıklarında gördük. Kürt denildiğinde insanların aklına nasıl sorun getirdiklerinde gördük. Bu iktidarın kemalizmi sahiplenmede chp den bile daha hevesli olduğuna dair o kadar çok acı örnek var ki bunları ne ucuz uçak biletleri ne de yüksek refah seviyesi kapatabilir.
Ve Uludere olayı, kışın karında olsa da bu ülke için hep sıcak kalacaktır. Doksan yıldır hesabı verilmeyen, sorulmayan katliamlar, arşivlere kitlense de hep halkın gündeminde olacaktır.
Anlayamadıkları nokta da işte tam burasıdır. Zannetmektedirler ki, bir olayı, başka gündemler çıkarıp kapatırsak, örtersek, insanlar da zamanla unuturlar, kendi içlerinde de konuşmazlar, geçer gider.
Hayır, öyle olmuyor beyler, helalleşmediğiniz hiç kimse sizin şirinliklerinizi yutmuyor, herkes beşiktaşın çarşısı gibi maçı konuşmuyor. Anneler kendisinden uzaklara sevkedilen(kaçırılan) oğlunu konuşuyor, oğullar sırf Hizbullah’tan tutuklu oldukları için annelerinin cenazesine bırakılmadıklarını konuşuyor. Çocuklar, ‘anne abimi niye öldürdüler, babam niye hapiste?’ sorularıyla konuşmayı öğreniyor. Ve sizin eseriniz olan ihyader vakası büyüyor, Uludere büyüyor, kocaman bir beddua sarmalında geleceğiniz ak bilinen geçmişinizin çok uzağında kararıyor, ampül sönüyor.
Şimdi ‘Uludere’de kasıt yok zincirleme hata var’ denilip yine üzerine gidilmeyecekse, ‘trafik kazalarında da soruşturmaya, cezalandırmaya gerek yok çünkü adı üstünde kazadır, hatadır’, mı denilecek.
Hasılı, ya, devlet Uludere’den başlayıp ilk düğmeye kadar tüm zincirleme hataları düzeltecek ya da bu zincir ayağına dolanacak.